Düş sağanağı
iklimin, basireti b/ağlanmış geceye ettiğim sitem ve mağlup geldiğim bilmem
kaçıncı yaşama savaşıysa içime yağan karın hüzne duyduğu aşk ve özlem.
Kaybolmaların
kaçıncısı tutuklu kaldığım sessizlik ve işte ihbar ediyorum dış sesin iç sese baskısını.
Bir hicap mı
yoksa metruk bir düşte kaykılmışlığım mı?
Refüze
edildiğim evren evreleri ölüme duyduğum yakınlık ve hicreti sözcüklerin bazen
tımar yaptığım iç ses bazen cımbızla çektiğim bir imge ve göğün rotasında
kaybolduğum yeniden bir kere daha yenik düştüğüm iç âlem.
Maruzatım yok
da.
Bir mealim de
yok artık bu saatten sonra.
Depreşen
karanlık ve isli yolların da siması pek bir tanıdık.
Gayri kabulü
rücu bir evrak gibi bankada çalıştığım yıllardan hatıra bir isim ve elimde
onlarca yüzlerce dosya bakaya kalan bense aşkla yoğurmuşken hayatı ve işimi
fazladan mesaiye kaldığım yıllarda tek önem arz eden aldığım yüksek maaş olarak
gözükse de ben aşkla işimi yapıyordum.
Dün de bu gün
de.
Hizaya gelen
illa ki duygularım ve izbelerde saklı hüviyetim.
Tutuşan
etekleri göğün ve yalnızlığı buğranın keyfe kader yaşamadığım kadar aralıksız
teyakkuzda iken tek suçlu da benim işte içimdeki idealist kıza sahip çıkmış
olsam bile tek teslimiyetim Rabbime ve tek tesellim alıp verdiğim nefes ve hali
hazırda sevmekten yüksünmediğim asla da öykünmediğim bir Allah’ın kulu ve işte
sekiyorum bir bir heceden heceye kıyama durduğum günün rutini iken aralıksız
ağrıyan yürek.
Makbul olansa
inanç.
Maruz
kaldığımsa boşluk.
Tümden gelen
coşkumun söndüğü tüme varım gayesi ile duygularımı harmanladığım ve kılıksız
bir ruh hali ile kifayetsiz kaldığımın ertesi başımı iki elimin arasına koyup
da müracaat ettiğim tek makam illa ki Rabbim.
Asrın hatası
değilim üstelik.
Bilakis
asırların hatasıyım: geçen yüzyılda yaşadıklarımın beterini yaşarken içinde
bulunduğumuz yüzyılda ve esefle söyleniyorum beni bir kenarda unutan kalemime.
Dirlik birlik
beraberlik çağrıları ve hortlayan mazim.
Kelam da
sustu verdiğim selamın da karşılığını alamadım ve sadece saf tutuyorum safiyet
yüklü benliğimle saf dışı edilmişken safça dolanıyorum boş sayfanın nezdinde.
Bir ayraç
kalın.
Bir eklem
ağrısı şiirlerimi de tetikleyen ve ihbar ediyorum Rabbime içimde ölen yaşama ve
yazma sevincimi ve aşkımı.
İddianamede
yazan kaçıncı dosya ise artık.
Yargılar ve
hükümler ve yorgun bedeller.
Dilemması
yüreğin adeta dilaltı iken yazılası her şiir ve mubah olan ne var ne yok tek
tek yığıyorum önüme ve ardımda kalan her yarım hikâyeye bakıyorum da ve uzun
sürüyor isyanım ve evet, bu sefer ben isyan ediyorum yazmayan kalemime.
Çalıntı
mahiyette olmayan duygularım ve hayallerim.
Alıntıların rüzgârında
bir algı eşiği iken kalemin nüktedan varlığı ve işte şerit değiştiriyor
duygularım.
Bir ukde ise
içimde kalan.
Bir masalsa
hayatı ortalayan.
Tüm
kayıpların üstüne kalemin de tükendiği ve tüketilen yaşama sevincim ve yazma
sevdam.
İri puntolu
yalnızlığıma ek olarak hücuma geçen ne çok duygu dünde kalan ve günümü kemiren
hüznümse semiren.
Coşkuma ve
sevgime yenik düştüğüm ve hayata aşkla baktığım katıksız heyecanımla başımı
koyup da hayata baş veren duygulardan filizler kopardığım ve işte içimde kopan
küçük kıyamet kalemin mahzun sesinde saklı hiçliğim mademki ilk günden beri
talibim hiçlik makamına o halde hatırımı sorabilirsiniz:
‘’Nasılsın?’’
‘’Hiç işte.
Hiçliğimin gölgesinde sararan umutlarım ve heyecanlarım gibi kalemim de artık
hiçlikle iştigal…’’