Matrahı duyguların, bazen hibe ettiğim iç sesim bazense istimlak edilmiş ruhumun yıkılmış köprüleri…

Sessizliğe mazharım sensizliğin de dilemmasında kör bir tüccarım ben içimdeki bütçe açığı dışımdaki mal fazlası belki de dışlandığım iklimlerde saklıdır b/ağlanmış basiretim ve işte cesaretim tecelli eden yoksa nasıl yazardım ben bunca şeyi?

Pul biber mahallesi şairin.

Önce öp sonra beni doğur diyen, Süreya…

Ve fiyakalı hüznüm ve esaretim ve işte gök kubbenin seyyah yıldızıyım ben.

İçerlediğim bir sözcük…

Başım nasıl ki kıldan ince Allah katında ve…

İhbar ettiğim yine kendim uyruğu olmayan acıların da uydusu olduğum ve uğurum ve sırtımdaki sepetim ve heybem işte açığa aldım ben hayallerimi.

Sessizlik kutsalım ve peşine takıldığım.

Kaçındığım hatalar ben gözlerimi kaçırmadan konuşur ve severim insanları.

Bir külfet kimine göre sevgi.

Zanlar ise insanların birbirine tutuklu olduğu zulmü protesto eden yanlı bir tutumun yansız bir sözcüğe olmayan meyli kısaca insanlar illa ki birbirini tefe koyanlar.

Geçtiğim o kırık dökük yollar nihayetinde yüreğimin de döndüğü harabe.

Efsunlu bir sözcüğün peşine düştüğüm yazma saatim gecenin köründe aşkın korunda sessizliğin közünde ve İlahi Aşkın gözünde ve gücünde…

Gücüme giden nice şey.

Gürültüye mahal vermeden sessizce ağladığım ve yakardığım kâinat.

Aşkın duvağına takılı saçlarım yalnızlıksa haşmetli bir dünya içim el vermese de kendimi kendime kötülediğim ve kulağıma gelenlere benin bile inandığım ki beni bana t/uzak kılan illa ki insanlar anlamadığım bir şekilde sevgiyi ayaklarının altında ezen elbet inancın uzağında bense Allah aşkı ile yanarken onlar adına af istediğim Rabbimden.

Sökün eden durgunluk.

Salkım saçak yürek.

Sedeften ojeleri yalnızlığını.

Şanlı bir mazi semazen bir acı ve şimendiferi duyguların ve işte sözcükler nasıl da rabıtası hayatın ve çalınan hayallerim nihayetinde çalınan yaşama sevincim ve kendimden kaçtığım aslında içimde açtığım aslında dışımda saklı devasa bir taslak ve yüreğin şöminesi buzları eriten.

Günlerden günlük tutmadım bir ömür.

Güncemi saklı tutansa omzumdaki melekler.

Mehter takımı gibi bir ileri bir geri sektiğim.

Zakkumlardan güllere uzanan bir cennet bahçesinin hayalini kurduğum ve işte yazarken yaşadığım bu haletiruhiye üstelik dünya gözüyle kavuştuğum cennetin ardına kadar açık kapısından içeri girdiğim elbet sihirli anahtarım elimdeki kalem hem de nasıl kalender yeri geldi mi kale gibi dik.

Diklendiğimse haksızlıklar ve gücüme gitse bile gücüm yettiğince boykot ettiğim başıbozuk düzen bazense kopuk cümlelerden ördüğüm bir yelek gibi yamalı yüreğimin bazen terlediği bazen üşüdüğü bir minvalde saklı kaldığım ve saklı tuttuğum sadece Rabbimle dertleştiğim ve işte Allah rızası için yaşamanın da ta kendisi iken içimde ç/ağlayan o pınar.

Bazen teyakkuzda.

Bazen taarruz altında.

Bazense dilaltı bir acı feveran ettiğim ansızın tövbe ettiğim yeter ki geç kalmayayım kendime ve sevdiklerime… Demenin de ötesi iken içime kapandığım ömrün bu son on yılında dışıma açtığım elbet yazmanın fedaisi yüreğim ve sevginin firarisi sökün eden sözcüklerim elbet devasa bir taslak ve verdiğim muhtırası sevginin azınlıkta kalan varlığımla bildiğim ve emin olduğumsa hiçlik makamında yerleşik bir duygu cumhuriyetine haiz iken iç sesim ve yüreğim…

Günler günleri kovalarken haz etmediğim bir yolculuk aslında dünyanın malında mülkünde asla gözüm olmadığı kadar sahip olduklarımı dahi paylaştığım.

Gecelerde bulduğum huzur ve kalemin güncesi ve goncası elbet bir sözcük peşine düşüp binlerce cümle kurma ihtimalinin dahi verdiği huzur ve mutluluk ve akışkan acılar ve yerleşik cehaletten uzağa kaçıp kendimle arama girenlere kırgın dahi olmadığım.

Bir kıtlık ise mutluluk.

Kat çıktığım inanç ve hidayet.

Huzursa beti benzi sararmış dünyanın son kırıntılarından ördüğüm bir yelek gibi ansızın sırtıma geçirdiğim ve sözcüklerin neşriyatında sandık dolusu cümleyi de himayeme aldığım adeta evlat edindiğim bir çocuk gibi içimdeki çocuğun da neşesine ortak ettiğim bilumum cümle elbet kalemin eşliğinde sektiğim gök kubbe.

Mevsimin rölantiye aldığı duygular ve de:

Hayli soğuk ve zor bir kışın ardından bahar sevinci ile arındığımız ve yürekleri ihya eden umudun ayak sesinde peşine takıldığımız güzel ve olumlu duygular ve ben de bundan yeni yeni nasiplenirken…

Bülbülle konuştuğum elbet kılavuzum bülbül ve içine düştüğüm gül bahçesi.

Seyyah hecelerden nemalandığım ve sözcüklerin de coşkuma eşlik ettiği doğaüstü bir güç gibi gaipten gelen ve sıkıntımı gideren elbet Rabbim sayesinde aştıklarım aşacaklarım da.

Yürek nasıl ki taşkın.

Yürek nasıl ki yorgun.

Yürek nasıl ki yeni doğumun müjdecisi o bahar selinde savrulduğum yakanın bu sefer diğer tarafına ulaştığım aslında umutla iki yakamın da iyi kötü bir araya geldiği…

Muadilimse sonsuzluğa göz diktiğim ve sevecen hüviyetime eşlik eden kanat çırpınışları eşliğinde aniden bir kuşa dönüştüğüm ve işte gagaladığım satırlara yuva yapmanın da ta kendisi iken sözcükleri ve imgeleri çalı çırpı gibi sayfanın tam da ortasına yığdığım…

 


( Bahar Sevinci... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 26.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.