1
Aklımın iklimlerinde savrulduğum
kısaca düşsel bir iklim, beni ben olmaktan ayrı kılan.
Bir rozet gibi yakamda taşıdığım
belirsizlik günün neyi getireceğini önceden kestiremediğim bir o kadar
korktuğum hatta irkildiğim diğer yandan coşkuyla planlar yaptığım ve günün
ikinci yarısında yaşadığım hayal kırıkları.
A4 kâğıtta saklı basit bir hesap
gibiyim ve aralıksız gelir-gider dengesini yansıtan bir hesap uzmanı gibi bazen
savuruyorum yazdıklarımı bazense ben savruluyorum.
Ömrümün büyük bölümünü rakamlarla
beraber geçirdiğim ve her günü hatta her anımı sayılara vurduğum.
Misal…
Bütçe yapmayı çok sevsem de bazen
müsrifliğimle günü yıl bildiğim bazense yediklerimin kalori hesabını yapıp
karşılığında yaptığım sporu yine kaloriye vurduğum ve aradaki çelişkiyi
gideremediğimde ya kilo aldığım ya da kilo verdiğim.
Çocuk olmanın da en güzel yanı bu
belki de:
Hesapsız kitapsız yaşamak sadece okul
harçlığımın derdine düştüğüm bazense ailemin gözünde en yüksek rütbeye
eriştiğim elbet iyi bir öğrenci olmanın maliyeti iken gülücüklerimden ördüğüm
sepetler misali içine serildiğim.
Maviden bozma gökyüzü.
Pespembe bulutlar.
Yağmur öncesi bozan hava ve işte
günün devrildiği geceye yürüdüğümüz yine her halükarda hava durumu ile ilintili
yürüyüş planlarım.
Sözcükler ve de şimdilerde rakamların
yerini alan yine de matematikten ayrı düşmediğim ama aklımda yaptığım
hesaplamaları gece oldu mu kâğıda döktüğüm.
Nazenin bir çiçek gibi suladığım
ruhum.
Narin bir gölge olmanın da erdemi
iken kendi peşime düştüğüm ve her halükarda gölgemle kavgalı ve işte günün
huzurunu kaçırdığım ya da kendimle uyumlu isem o gün, ansızın birilerinin gelip
de iç huzurumu çaldığı.
Sözcükler elbet foyamı ortaya
çıkaran.
Rakamlar ise vücut ölçülerimden
hesaba kitaba gerek duyduğum basit hesaplamalar adeta hayatın rengi ve
aforizması.
Öykündüğüm nice şey.
Okuduğum yüzlerce belki binlerce
kitap ve bir kitabı asla iki kere okumayan ben, ortaokul yıllarımda üç beş kere
okuduğum tek klasik iken Küçük Kadınlar.
Çocuk aklımla özdeşleştiğim Jo.
Hem kimliği hem yazma arzusuna
öykündüğüm tek roman kahramanı ömrümde ve aradan geçen yıllar sonrası kırklı
yaşlarımın başında işte bu yazar olma içgüdüsünü sözüm ona gerçek kıldığım ve
her ne kadar binlerce yazı ve şiir yazmış olsam bile hala kendimi tam anlamıyla
yapıştıramadığım yazar/şair unvanı.
Çetrefilli bir yol elbet yaşamak
bazen çekincelerle dolu.
Halis munis olmadığımı da
söylemeliyim şu son birkaç seneyi saydım mı öncesinde hep sakin hep oturaklı
bazen delifişek ve işte yazma serüvenimle şekillenen haletiruhiyem ve
yazmadığım günlerin gecelerinde hayli hırçınlaştığım rüzgâr gibi içime tersten
estiğim.
Kısaca: rakamlar ve harfler ruh
düzlemimde bazen çapraşık duyguların esintisi ve bir yılgı belki de elim kaleme
gitmediğinde en azından hesap kitap yapmalı A4 kâğıdı boş bırakmamalıyım ve
çocukluğumdan bu yana eksik olmayan o tutkum:
İlla ki gün içerisinde beş on sayfayı
yırtıp buruşturup atmalıyım çöp kutusuna her ne kadar kâğıt maliyeti yüksek
olsa da üstelik çölleşmeye giden dünyanın da hayli yüklü iken bu kâğıt harcamam.
Ama benim sakinleşme yöntemim illa ki
kâğıttan geçiyor ve her halükarda kâğıtla olan iletişimim beni huzura sevk
ediyor ve bir adım sonrası elbet gün içerisinde dolup da gece taşkınlara
sebebiyet vermemek adına iyi kötü üç beş sayfa kaleme almalıyım.
Kalem tutmak gibisi var mı hem?
Bu da benim sizlere hediyem olsun
yolu ve eli kalemden geçenlere…