Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 3.06.2021
Okunma Sayısı : 777
Yorum Sayısı : 12

VİA DOLOROSA VE MUSTAFA KEMAL’E MİNNETLER- TEŞEKKÜRLER.

Konuyu Değiştirmedim değerli dostlar. Yine Ermeni meselesine devam ediyorum.

Önce Via Dolorosa ne demektir onu açıklayayım:

Hıristiyan inancına göre Hz. İsa öldürülmeden önce ayaklarından ve ellerinden çivileneceği çarmıh sırtına yüklenir ve büyük hakaretlerle, işkencelerle öldürüleceği yer olan Kudüs’teki Zeytin Dağına çıkartılır. Burada el ve ayaklarından çivilenir ve yine ağır işkencelerden, hakaretlerden sonra öldürülür. İşte bu olaya Hıristiyan aleminde ‘’ Kutsal Yürüyüş’’ manasında ‘’ Via Dolorosa’’ Denirmiş.

Konumuzla alakası ne?

1 No lu resme bakın şimdi.

O karikatürde bir elinde kılıç, diğer elinde kırbaç olan bir Türk görüyorsunuz değil mi?

Ama daha fazla bir şey göremiyorsunuz zira resim küçücük bir şey. Bir de ben bilgisayarda biraz büyütmeye çalışınca kırbaçlı, kılıçlı Türk’ten başka bir şey seçilmiyor.  Oysa karikatürde bir de sırtında haçını taşıyan Ermeni var. Yani kısaca bu karikatür 1915 de biz Türklerin zavallı masum(!) Ermenilere yaptıkları zulmü(!) ifade ediyor.

Hangi ülkenin basınında yayınlanmış bu resim?

1922 yılında ABD nin New York World gazetesinde...

ABD- yüz milyonunu  çiçek hastalığı mikrobu bulaştırdığı battaniyelerle öldürdüğü- dört yüz milyon Kızılderili'nin hesabını vermek yerine  Türklerin yok ettiği (!) üç milyon Ermeni'nin derdine düşmüş (!)

Şimdi 2 no lu resme bakalım.

Karikatürde Türkiye bir sırtlana benzetilmiş. Ayaklarının altında da zavallı Ermeniler var ve salyalı ağzıyla zavallı Ermenilerin kemiklerini yerken ‘’ Askeri zorunluluk ‘’ Diyerek yaptığı soykırıma mazeret uyduruyor.

Peki bu karikatür hangi devletin basınından?

1915- İrlanda basınından...

Evet, 1847 de ülkelerinde baş gösteren kıtlık üzerine Osmanlı padişahı Abdülmecit’in hem para hem de gemiler dolusu yiyecek göndererek ( Üstelik İngiltere Kraliçesi Victoria’nın tüm engellemelerine rağmen) ölümden kurtardığı İrlanda’da yayınlanıyor.

Türklerden gördükleri bu büyük ve önemli yardımın üzerinden sadece 68 yıl geçmiştir ki Osmanlı Devletindeki Ermeniler hakkında muhtemelen hiç bir şey bilmeyen İrlanda halkı 1915 de bir gün gazetelerinde işte bu karikatürü görüyor ve dindaşları için göz yaşı dökerek 68 yıl önce kendilerine en büyük dostluk elini uzatan Türklere lanetler yağdırıyor.

Ama bitmedi. Bakın aynı yıllarda dış basın hangi başlıkları atmış haberlerinde:

*"Ermeni Dehşet Hikayeleri Doğrulandı" -----27 Eylül 1915, The New York Times

 "Bu göçmenler ve kurbanlar arasında, Amerikan okullarında ve üniversitelerinde öğrenci olanlar ve Amerikan ve Avrupa üniversitelerini bitiren ve en az bir nesildir ülkenin beyin ve girişimcileri durumunda olan öğretmenler ve profesyoneller de var."

*"Ermenistan'da Gerçekleşen Dehşetin Anlatısı"---- 4 Ekim 1915, The New York Times

 "Çaresiz bir halka karşı bir yok etme politikası uygulamaya kondu. Haftalardır Türk Ermenistanı'ndaki durumu araştırmakta olan bir grup seçkin Amerikalıdan oluşan Ermeni Vahşeti Komisyonu, dün bu araştırmanın detaylı bir raporunu yayınladı. Rapor, son 1000 yıl içindeki hiçbir şeyin acımasızlık ve dehşet konusunda Türklerin Ermeni halkına mevcut zulümlerine eşdeğer olmadığı çıkarsamasında bulunuyor.

Rapor, Türk İmparatorluğu'nun her bölgesinden toplanan bilgilere dayanıyor. Rapor, 15 yaşından küçük olan çocukların boğulmaları için Fırat nehrine atıldıklarını, kadınların kollarındaki bebeklerini ölmek üzere yol kenarına terk etmek zorunda kaldıklarını, genç kız ve kadınların Türkler tarafından sahiplenildiklerini, saldırıya uğradıklarını, haremlere alındıklarını ya da açık artırmalarda satıldıklarını, erkeklerin ise öldürüldüklerini ve işkenceye uğradıklarını anlatıyor.


*"800.000 Ermeninin Yok Edildiği Tahmin Ediliyor"----- 7 Ekim 1915, The New York Times

 "Vikont Bryce, Lordlar Kamarasına Türklerin kurbanlarının sayısının muhtemelen bu olduğunu söyledi.  Lordlar Kamarası, pek duygusal olmayan bir meclistir. Fakat kamara, Abdülhamid'in vahşetlerini bile önemsiz kılan dehşet hikayelerinin herbir detayı karşısında gerilim yaşadı.

*"Papa, Sultan'dan Ermenilerin Canlarını Bağışlamasını Rica Ediyor"---- 11 Ekim 1915, The New York Times

*"Bir Irka Suikast" 18 Ekim 1915---- The Independent

*"Dini Katliamların En Büyüğü" -----18 Ekim 1915, The Independent

*"Giresun Şehrindeki Bütün Ermeniler Öldürüldü"---- 26 Ekim 1915, The New York Times

*"Ermenilerin Dağlardaki Kahramanca Direnişi" ---- 27 Kasım 1915, The New York Times


"Erkekler, Kadınlar ve Çocuklar, Bıçaklarla, Tırpanlarla ve Taşlarla Savaştılar. Neticede Hepsi Yok Edildi. Bazı genç kadınlar, Türklerin eline geçme tehlikesine girdiklerinde kendilerini kayalıklardan attılar - kimilerinin ellerinde bebekleri vardı."

1915-1922 Yılları arasında dış basında yer alan bu yazıları ve ilk iki karikatürü nereden aldım derseniz?

Ne bir Ermeni sitesinden ne ABD ne İngiliz ne de bir başka devletin kaynaklarından... Dış basında o zamanlar çıkmış olan bu yazıları ‘’ Ermeni Soykırımının delilleri olarak sunan Serdar Kaya adlı bir Türk’ün yazdığı ‘’Soykırım’’ Başlıklı bir yazıdan...

Tabii ki bahsettiğim yayınlar 1915 ve sonrasındaki yayınlardı ama bunun öncesi de vardı.

Diğer resimlerde gördüğünüz gibi Sultan II. Abdülhamit de eli kanlı bir katildi dış basına göre. Özellikle de Ermeni katili 3-4-5-6-7 No lu resimler.)

Bu arada günümüzde de devam ediyor bu şerefsizlik (maalesef hem içte hem dışta.) 8 no lu resim ( Dış basından---İçtekileri yayınlamıyorum.)

********

Şimdi gelin Serdar Kaya’nın kısacaca anlattığı Hayran Baba’nın idamını önce onun kaleminden, sonra da Hayran Baba ile hapishane arkadaşlığı yapmış olan Falih Rıfkı Atay’ın kaleminden okuyalım.


Serdar Kaya diyor ki:

Erzincanlı Hafız Abdullah Avni Bey

Erzincan jandarmasında yazıcıdır. Tehcir sırasında Erzincan Ermenilerini imha ve mallarını yağma ettirmekten hüküm giyer. 22 Temmuz 1920 tarihinde infaz edilir.


Bu kadar...

Falih Rıfkı Atay ne diyor hapishane arkadaşı Hayran Baba ile ilgili olarak ‘’ Çankaya’’ İsimli kitabında?

‘’Hayran Baba, Erzincan eşrafından Hafız Avni Efendi’nin saz şiirlerinde kullandığı ismi idi. Olgun bir ehl-i dil olduğundan bütün derdi, gamı kendi içinde idi. Tevkifhanede gitgide muvazenesi bozulduğu için doktor raporu üzerine hastaneye yolladılar. Ertesi gün Divan-ı Harp Reisi Nemrut Mustafa Paşa Hayran Baba’yı istedi. Hastanede olduğundan getirmediler.

Nemrut Mustafa Paşa müdürü çağırarak, “Bu adamı niçin getirmediniz?” diye sordu. Hastanede olduğunu söylediler. ‘’Ben bu adamamı asacağım! Nasıl şuraya buraya gönderirsiniz?’’ diye bağırdı. Nihayet iş Muhafız Komutanına geldi. Muhafız, Doktor Necip beyi yanına çağırıp: ‘’Hayran Baba’yı niçin hastaneye gönderdiniz?’’  diye sordu. Doktor; Bu emirle! diyerek cebinden hasta mevkuflar( tutuklular) hakkındaki tamimi(genelgeyi) çıkarıp okudu ve: ‘’Ben rapor vermeğe mecburum, gönderip göndermemek makama aittir.’’ dedi.

Merkez komutanı, Hayran Baba’nın Divan-ı Harbe yollanmasını emretti. Muhakeme günü hastaneye bildirildiyse de hastane doktorları Hayran Baba’nın bir yere çıkamayacağı hakkında rapor verdiler.

Daha mahkemeye çıkmadan Hayran Baba’nın idam olunacağı ağızdan ağıza söylenmekte idi.

Bu sırada bütün hasta mevkufların ancak Selimiye Hastanesi’nde tedavi olunacağı hakkında bir karar verildiğinden Hayran Baba’da Selimiye’ye gönderilmek üzere raporu ile beraber tevkifhaneye(Hapishaneye) teslim edilmiş fakat Selimiye’ye gönderilmeyip hapsedilmişti. Hayran Baba’nın sağlık durumu gitgide fenalaştığından doktorlar yeni bir rapor daha verdiyse de okumadılar bile.

Bir gün Hayran Baba’nın çektiği ıstıraba kalbi dayanamayan doktor her türlü tehlikeyi göze alıp yeni bir rapor daha vermeye cesaret etti.

Hayran Baba’yı muhafaza altında Selimiye Hastanesi’ne gönderdiler. Divan-ı Harb reisi vakayı haber alır almaz gece yarısı bir zabit yolladı, hastanın bileklerine kelepçe vurdurdu. Hayran Baba’yı sürükleye sürükleye Haydarpaşa iskelesine indirdiler, zavallı adam doğruca sehpaya gittiğini sanıyor:“Beni asmağa götürüyorsunuz, biliyorum, sabaha kadar sabretseniz, ne olur?” diyordu.

Hayran Baba’yı getirdiler, o bitkin halinde taş locaya attılar. Bizler Sultanahmet Tevkifhanesi’ne nakil olunacağımız sırada eline kelepçe vurulduğunu ve omzuna bütün eşyasının yüklendiğini gören Hayran Baba:’’ Ölüm eziyeti dediğin beş dakikadır. Bu cevr ve cezaya ne lüzum var?’’ diye inliyordu.

Hayran Baba idam olacağını bilerek yirmi gün yirmi gece taş locada aç ve ilaçsız yattı. Biraz merhamet duygulu gardiyanlar bile aynı locanın yanında yatan bir mahkûma: Şu mahkûma biraz süt veriniz! diye yalvarıyordu. Hayran Bab bu yirmi günün ölüm bekleyişi içinde kıvrandı; şu kapıyı bir lahza açsanız, biraz hava alayım, diyordu. Ve böylece loca rutubeti ve açlık içinde yirmi gün işkence çektikten sonra, bir gece sabaha karşı kendini asılmak için uyandırdıkları zaman, tıpkı hürriyetine kavuşuyor gibi sevindi.’’


Evet, Hayran Baba’nın( Hafız Abdullah Avni Efendi ) hikayesi böyle.

Peki bu hikayenin Mustafa Kemal Atatürk ile ilgisi ne?

Efendim ilgisi şu:

Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra İngilizlerin baskılarıyla sözde Ermenilere soykırım uygulayanlar Osmanlı Divan-ı Harbinde yargılanmaya başlar. Lakabından da anlaşılacağı üzere Divan-ı Harbin başkanı Nemrut Mustafa Paşa adlı hain başlar idam kararları vermeye. Bu bağlamda 10 Nisan 1919 da Boğazlayan kaymakamı Kemal Bey, 22 Temmuz 1920 de Hafız Abdullah Avni Bey ( Hayran Baba ) ve ve 5 Ağustos 1920 de Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey idam edilir.

Daha pek çok idamın gerçekleşeceği de kesindir ama Mustafa Kemal devreye girer ve vatan evlatlarının tehcir nedeniyle asılmaya devam edilmesi durumunda elinde bulunan İngiliz esirleri asacağını bildirir. Bunun üzerine Divan-ı Harb-i Örfî Mahkemeleri, çalışmalarına son verir.

Mustafa Kemal’e niçin minnetler, teşekkürler dediğimi anladınız mutlaka.

Evet, son olarak iki soru ile bitireyim. Bakalım cevabını bilen var mı?

1-10 Aralık 1912 de Van’ın hem Ermenilerce hem Türklerce çok sevilen Ermeni Belediye Başkanı Bedros Kapamacıyan’ı öldüren Taşnak katili Aram Manukyan’a bu suçundan dolayı Ermeniler herhangi bir ceza verdi mi?

2- Son resimde yaptığı itirafı gördüğünüz, Ermenistan’ın ilk başbakanı Ohannes Kaçaznuni’nin sonu ne olmuştur?
( Via Dolorosa Ve Mustafa Kemal’e Minnetler- Teşekkürler. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 3.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.