Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 16.05.2024
Okunma Sayısı : 101
Yorum Sayısı : 5
Elinizde Hiç Bir Silahınız  Olmasa  Dahi Üç  Taş  Alıp  Düşmana  Atınız.

30 Ekim 1918'de İmzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasının özellikle 7. Maddesi, düşmanlarımızın Anadolu'muz da dahil bütün Türk topraklarını işgal edebileceğini gösteriyordu ki zaten bu antlaşmaya dayanarak işgaller başlamıştı.
Evet, Çanakkale gibi, Kut el Amere gibi parlak zaferlere rağmen neticede 1914 yılında girdiğimiz I. Dünya Savaşından yenik çıkmıştık.
Yok yok, öyle çocukken dinlediğimiz masallarda anlatıldığı üzere dostlarımız yenildiği için biz de otomatikman yenik çıkmamıştık. Düşmanlarımız ( Bilhassa İngilizler ) Bizi eze eze yenmişti. Nihai zafer onlarındı maalesef.
Biz özellikle İngilizlere yenilmiştik ama 1919 Yılının Şubat ayında yapılan Paris Konferansında İzmir dahil Batı Anadolu topraklarımızın I. Dünya Savaşında hiç savaşmadığımız Yunanistan'a verilmesi kararlaştırılmıştı.
Bu gelişme karşısında İzmir'in Yunanistan'a verilesinin önüne geçmek amacıyla 1915 Mart ayı başlarında İzmir Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyeti kuruldu ve bu cemiyet 17- 19 Mart Tarihlerinde Balıkesir, Aydın Vilayetleri ve Denizli Sancağının katılacağı bir kongre tertip etti. Bu kongreye Denizli'yi temsilen müftü Ahmet Hulusi Efendi katılmıştı. Kongrede Aydın, Balıkesir ve Denizli'de de Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri kurulmasına karar verildi.
15 Mayıs 1919'da sabahı Yunan savaş gemilerinden Patris ve Atronitos'un İzmir'e Yunan askerlerini çıkarması ile başlayan işgal, saniyesi saniyesinde Denizli'de de duyulmuştu ve Müftü Ahmet Hulusi Efendi tellallar çıkartarak halkı Müftülük binası önünde topladı.
Denizli halkının neredeyse tamamı bir kaç saat içinde Denizli Müftülük binası önündeydi.
Büyük ihtimalle İzmir'de Albay Süleyman Fethi Bey başındaki kalpağı çıkarıp ''Zito Venizelos( Yaşasın Venizelos)'' diye bağırmadığı için tüfek dipçikleriyle kafasına vura vura şehit edilirken Denizli'de Müftü Ahmed Hulusi Efendi adeta bir aslan gibi kükrüyordu:
"Muhterem Denizlililer!
Bugün sabahın erken saatlerinde İzmir, Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Bu tecavüze karşı hareketsiz
kalmak, din ve devlete ihanettir, vatana karşı irtikab edilecek cürümlerin Allah ve tarih önünde affı imkansız günahtır. Cihad, tam manasıyla teşekkül etmiş dini farize olarak karşımızdadır.
Hemşehrilerim!
Karşımıza çıkarılan dünkü teb'amız Yunan'a biz mağlup olmadık. Onlar öteki düşmanlarımızın vasıtasıdır. Yunan'ın bir Türk beldesini ellerine geçirmelerinin ne manaya geldiğini, İzmir'de şu bir kaç saat içinde irtikap edilen cinayetler gösteriyor.
Silahımız olmayabilir, topsuz-tüfeksiz sapan taşları ile de düşmanın karşısına çıkacağız, İstiklal aşkı, vatan sevgisi, haysiyet şuurumuz ile kalbimizdeki iman ile mücadelemizin sonunda ·zaferi kazanacağız. Bu uğurda canını verenler şehit, kalanlar gazidir.
Bu mutlak olarak cihad-ı mukaddestir. Sizlere vatanınızı düşmana teslim etmenin çaresiz olduğunu söyleyenler, düşman esareti altında olanlardır. Onlar irade ve kararlarına sahip değillerdir. Bu vaziyette onların emri ve fetvası aklın ve şer'an caiz, makbul ve muteber değildir. Meşru olan; münhasıran vatan müdafaası ve İstiklal uğruna cihaddır.
Korkmayınız ... Meyus olmayınız ... Bu livay-ı hamd'in altında toplanınız ve mücadeleye hazırlanınız ... Müftünüz olarak Cihad-ı Mukaddes Fetvası'nı ilan ve tebliğ ediyorum.
Elinizde hiçbir silahınız olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka fiil-i mukabelede bulununuz.''
Müftü Hulusi Efendi'nin bu konuşmasından sonra artık Aydın, Balıkesir, Nazilli, Afyon ve çevresinde düşmanla dişe diş göze göz bir mücadele başladı. Ahmet Hulusi Efendi özellikle cepheye erzak ve cephane gönderme işi yanında gönüllü asker temini işlerine de öncülük ediyordu.
Düzenli olmayan birliklerle, Demirci Mehmet Efe, Yörük Ali Efe gibi eşkıyalıktan halk kahramanlığına geçen efelerin düşmanın karşısına dikilmeleriyle düşmanın ilerleyişi durduruluyor, yavaşlatılıyor ama düzenli düşman birlikleri önünde kalıcı bir zafer elde edilemiyordu doğal olarak.
Hulusi Efendi ve Denizli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyeti temsilcisi olarak 4 Eylül 1919'da başlayan Sivas Kongresine de katıldı ve Mustafa Kemal Paşa'nın bir hayli iltifatına mazhar oldu.
Mustafa Kemal Paşa, Hulusi Efendi'ye "İstanbul'da şurada burada mitingler yapıldı. Yunan işgali protesto yapıldı. Fakat sizin Aydın Kuva~yı Milliye cephesinde patlattığınız silahların sesleri. Versay Sarayını çınlattı. Şu hareketinizle vatan ve millete iyi hizmetler yaptınız.''
***
16 Mart 1920'de İstanbul'un İtilaf Devletlerince resmen işgali ve parlamentonun dağıtılması üzerine Mustafa Kemal; Ankara'da TBMM'nin açılışı için yurdun her bölgesine genelge gönderip Ankara'ya illerden seçilecek temsilciler gönderilmesini istediğinde Hulusi Efendi yine kolları sıvadı ve Denizli'den beş temsilci gönderdi: Hacı Hüseyin, Mazlum Baba, Belevli Yusuf, Tavaslıoğlu Mustafa Buldanlı Ömer Necip.
Bilindiği üzere bütün müdafaa-i hukuk cemiyetleri Sivas Kongresinde tek çatı altında toplanmıştı: Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti. Denizli Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak Cemiyeti de önce Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk cemiyetine, akabinde düzenli orduya dahil oldu ve Milli Mücadelenin kazanılmasında çok büyük hizmetlerde bulundu.
Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi öyle bir makaleye sığdırılabilecek bir insan değildir. O bakımdan makalemizi ondan bir anıyla noktalayalım.
Müftü Ahmet Hulusi Efendi, İstanbul Hükumetince ( Özelikle Damat Ferit Hükumetince ) faaliyetleri durdurulmaya ya da engellenmeye çalışıldığı gibi doğrudan doğruya işgalciler tarafından da tehdit edilmiştir ama bu engellemeler de tehditler de onu zerre kadar yıldırmamıştır.
İzmir'in İşgalinden kısa bir süre sonra 1 Temmuz 1919'da Denizli'ye gelen bir İngiliz Subayı, Hulusi Efendi diğer müftüleri toplayıp onlara göz dağı vermek için direkt Hulusi Efendiye hitaben şöyle demiştir:
-Yunanlılar İzmir'e İtilaf Devletlerinin emriyle çıkmıştır. Binaenaleyh sizin bu hareketiniz İtilaf Devletlerine karşıdır. Bundan vazgeçiniz. Hakkınızda iyi olamaz.
Bu sözler tercüman tarafından tercüme edilince çok sinirlenen Müftü Hulusi Efendi şöyle cevap vermiştir:
- Bizin dinimiz "Ve cahidü '' diye emir buyuruyor. Biz cihada mecburuz. Bu cihad kime karşı ve nerede olursa olsun mutlaktır. Biz esir olamayız. Düşmanla çarpışacağız

Müftünün bu sözleri İngiliz subaya tercüme edilince şu şekilde karşılık vermiş:
-İngiltere hükümetine de mi?
Müftü Efendi:
-Bizim için hiçbir devletin farkı yoktur. Hangi devlet olursa olsun...
1918 Yılından 1931 Yılında vefat edinceye kadar Denizli Müftülüğü yapmış olan Ahmet Hulusi Efendi nezdinde Milli Mücadelemizin tüm sarıklı mücahitlerine, şehit ve gazilerine Rabbimden sonsuz rahmet diliyorum. Ruhları şad makamları cennet olsun.
( Elinizde Hiç Bir Silahınız Olmasa Dahi Üç Taş Alıp Düşmana Atınız. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 16.05.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu