Akmeşe Ermenilerine Ne Oldu?
Bugün üçüncü gündür Akmeşe Ermenilerini yazıyorum o sebeple de belki bıkkınlık
geldi okuyucularıma ama Tehcir Kanunu ile Ermenilere olduğunu anlamak
bakımından ön güzel örnektir Akmeşe Ermenileri.
I. Dünya Savaşının başlamasıyla ülkenin her yerinde olduğu gibi Akmeşe’de de
hareketlilik başladı. Bir Rus filosunun Ereğli’ye yaklaşması üzerine Akmeşe’de
Ermeniler evlerinde bayram şenlikleri gibi şenlik yapmaya başladılar. Bu durum
Devletin dikkatini çekti ve Akmeşe’de bir tahkikat tapıldı.
Tahkikat sırasında o meşhur kilisenin başrahip odasında ne ele geçirilse iyi? Tahrip gücü oldukça yüksek dört tane bomba ve
ayrıca bir sürü yepyeni gıcır gıcır
silah. Tüm bu bombaların ve silahların fotoğrafları çekilip İstanbul’a
gönderildi. ( Başbakanlık Osmanlı Arşivi DH. ŞFR. 55/192).
Manastırda dahi bombaya rastlanması üzerine devlet, tehcir kapsamına almayı
düşünmediği Kocaeli ilini, dolayısıyla Akmeşe’yi de tehcir kapsamına dahil
etti.
Bu bağlamda Kocaeli ilinden 58.000 Ermeni tehcir edildi.
Tehcir edilenler içinde Akmeşe ve Bahçecik Ermenileri her şeye rağmen adeta
özel imtiyaz görerek doğuya, Suriye’ye değil batıya, İstanbul’a göç
ettirildiler.
Akmeşe kilisesinde bulunan pek çok eşyanın ( bu arada kutsal haçın ) kaydı
yapıldı ve bu eşyaların bir kısmı İstanbul’daki patrikhaneye gönderildi, bir
kısmı da zimmet defterlerine kaydedilerek manastırda bırakıldı. Manastır,
Ruhban Okulu ve Yetimhanelerin kapılarına kilit vuruldu, Ermeni yetimleri de
İstanbul’a getirilerek Ermeni patrikhanesine emanet edildi.
Bilindiği gibi Osmanlı Devleti I. Dünya davaşından yenik çıktı ve 30 Ekim 1918
de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşma çerçevesinde İtilaf
Devletleri kuvvetleri 13 Kasım 1918 de İstanbul’a geldiler.
Şimdi dikkatinizi çekerim.
Mondros Ateşkes Antlaşması 30 Ekim 1918 de imzalanmış, İtilaf Devletleri
kuvvetleri İstanbul’a 13 Kasım 1918de gelmiş ama adamlar daha İstanbul’u bile
işgal etmeden 1 Kasım 1918 de Akmeşe olayına el koymuşlar ( Yaptıkları ilk iş.)
ve Akmeşe yetimhanesi 1 Kasım 1918 de manastır yetkililerine teslim edildi, 10
Aralık 1918 de ise Akmeşe Ermenileri tekrar Akmeşe’ye geri döndüler. Yani
efendim bir önceki bölümde zikrettiğim yazarın dediği gibi 1915 deki tehcir
esnasında Akyazı civarına geldiklerinde üzerlerine ateş edilip katledilmiş
filan değillerdi.
10 Aralık 1918 den itibaren Akmeşe Ermenileri artık yedi kocalarından biri olan
İngiltere’nin yatağındaydı.
Evet, Doğudaki Ermeniler nasıl ki Rus kocalarının, Fransız kocalarının,
Amerikan kocalarının yatağını ısıtıyorlar ise aynı şekilde Akmeşe Ermenileri de
İngiliz ve Amerikan kocalarının yatağını ısıtıyorlardı.
İngiliz Koca döneminde Akmeşe Ermenileri
hangi Türk’ü ‘’ Bu bize kötülük yaptı.’’ Diye gösterse İngilizler o
Türk’ün anasından emdiği sütü burnundan getirdi. Hapisler, işkenceler ve hatta
idam cezaları...
1920 Senesinin Ağustos ayından sonra İngiliz koca ‘’ Ben seni bir başka kocaya
emanet ediyorum. Hoşça kal güzelim.’’ Diyerek Akmeşe Ermenilerini yepyeni bir
kocaya devretti. Bu koca Yunanistan idi.
15 Mayıs 1919 da İzmir’i İşgal etmiş olan Yunanlıların 9. Girit alayı gelip
Akmeşe’ye yerleşmiş ve burayı bir askeri üs olarak kullanmaya başlamıştı.
Ancak Akmeşe Ermenilerinin bu mutlu günleri uzun sürmedi. 1921 Batı cephesinde
Yunanlılara karşı kazanılan zaferler
üzerine Yunanlılar Akmeşe’de durmanın
bir anlamı olmadığını gördüler ve burayı terk ettiler.
Yunanlıların Akmeşe’yi terk etmesi üzerine Akmeşe Ermenileri ne yapacaklarını
şaşırdılar. Sap gibi ortada kalmışlardı. Korku içinde Akmeşe’yi terk etmeye
başladılar.
Yani efendim Akmeşeli köylü vatandaşlarımızın dedikleri gibi olayda Çerkez
Ethem korkusu diye bir korku yoktu çünkü Çerkez Ethem 1921 yılı Ocak ayı
başında çoktan Yunanlılara sığınmıştı bile.
Evet, Akmeşe’yi büyük ölçüde terk ettiler.
Sonra?
Sonra devlet 5000 civarında Ermeni’yi Trakya bölgesine sevk etti. Sevk edilenler içinde Akmeşeli ve Bahçecikli
toplam 1800 civarında Ermeni, Tekirdağ ilimizdeki Türk kışlasına
yerleştirildiler.
1923 Yılında imzaladığımız Lozan Antlaşması ile tüm savaş suçluları gibi ( 150
likler hariç ) onlar da affedildiler ama artık Akmeşe’ye dönemediler. Çünkü?
Çünkü üzülerek söylüyorum. Akmeşe’de artık bizi uzun süre Yatılı Bölge Okulunun
yatakhanesi olarak kullandığımız binadan, köy meydanındaki çeşmeden ve
değirmenden başka hiç bir şey kalmamıştı. Akmeşe adeta hayalet bir köye
döndürülmüştü. Artık ne o muhteşem sanat eseri manastır, ne yetimhaneler ne de
matbaa vardı ( matbaa binası harabe olarak olsa da varlığını sürdürüyor hâlâ )
Bu tarih tahribatını 1921 ile mübadelenin ilk uygulandığı tarih olan 1926
yılları arasında doğrudan doğruya devlet mi yapmıştı yoksa mübadeleden sonra
buraya yerleşen muhacirler mi yapmıştı?
‘’Mübadele ile gelenler hazır bir köydeki evleri ne diye ortadan kaldırsınlar
ki ?’’ diye düşünürsek 1921- 1926 yılları arasında oluş olması daha mantıklı.
Evet kim nasıl düşünürse düşünsün ben bu topraklar üzerinde – kiler
yaptırmış olursa olsun- var olan eserlerin bizim kültürümüzün bir parçası
olduğunu düşünürüm. O bakımdan da Ermenilere ait evlerin, tarihi eserlerin
böylesine hoyratça yerle bir edilmesini asla doğru bulmamışımdır, bulmuyorum
da.
Bizim senelerce yatakhane binası olarak kullandığımız, nice öğrencimize bir ev,
bir yuva olmuş olan Ermeni Ruhban Okulunun 1999 Depreminde çok ağır hasar
görmesi sonrasında öylece yalnızlığa ve yıkılmaya terk ediliş olmasını da
kabulleniyorum. En azından orada her gece ‘’ Acaba üşüyen var mı, acaba altına
işeyen ve şu anda ıslak ıslak yatan öğrenci var mı?’’ Diye kontrole gittiği ve
şu anda her biri ayrı bir değer olarak toplumda yerini almış öğrencilerim ve
onların öğretmenlerinin o bina ile ilgili sayısız hatıralarına hürmeten hiç doğru bulmuyorum o binanın ölüme terk
edilmesini.
Bugün bazı Akmeşe evlerinin duvarlarında Hâlâ Ermenilerden kalma üzeri Ermenice
yazılı mermer parçalarının olmasını – bunun müsebbibi ki olursa olsun- bir
tarihçi olarak tarih katliamı olarak görüyorum kim nasıl düşünürse düşünsün.
Bugün diyeli ki Akmeşe’ye gittiniz ve tesadüfen orada gezerken Üzerinde Ermenice
yazılar olan bir altın para gördünüz. ‘’ bu para Ermenilerden kalmış, çöpe
atayım’’ Der misiniz? Demezsiniz. Diğer Tarihi eserler de böyledir efendim.
Onları çöpe atamazsınız. Her şeyden önce Türk milletinin o geleneksel hoş
görüsüne sığmaz.
Evet, bu diziyi burada noktalayabilirim ama yazılacak daha çok şey var. Mesela
Hrant Sarıyan’ın günlüğü var. Boğazlayan kaymakamı Kemal Bey var. Urfa
Mutasarrıfı Nusret bey var ve bir de Hayran Baba var. Onları da anlatalım mı?
(
Akmeşe Ermenilerine Ne Oldu? başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
2.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.