Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 2.06.2021
Okunma Sayısı : 663
Yorum Sayısı : 9


Bugün üçüncü gündür Akmeşe Ermenilerini yazıyorum o sebeple de belki bıkkınlık geldi okuyucularıma ama Tehcir Kanunu ile Ermenilere olduğunu anlamak bakımından ön güzel örnektir Akmeşe Ermenileri.

I. Dünya Savaşının başlamasıyla ülkenin her yerinde olduğu gibi Akmeşe’de de hareketlilik başladı. Bir Rus filosunun Ereğli’ye yaklaşması üzerine Akmeşe’de Ermeniler evlerinde bayram şenlikleri gibi şenlik yapmaya başladılar. Bu durum Devletin dikkatini çekti ve Akmeşe’de bir tahkikat tapıldı.

Tahkikat sırasında o meşhur kilisenin başrahip odasında ne ele geçirilse iyi?  Tahrip gücü oldukça yüksek dört tane bomba ve ayrıca  bir sürü yepyeni gıcır gıcır silah. Tüm bu bombaların ve silahların fotoğrafları çekilip İstanbul’a gönderildi. ( Başbakanlık Osmanlı Arşivi DH. ŞFR. 55/192).

Manastırda dahi bombaya rastlanması üzerine devlet, tehcir kapsamına almayı düşünmediği Kocaeli ilini, dolayısıyla Akmeşe’yi de tehcir kapsamına dahil etti.

Bu bağlamda Kocaeli ilinden 58.000 Ermeni tehcir edildi.

Tehcir edilenler içinde Akmeşe ve Bahçecik Ermenileri her şeye rağmen adeta özel imtiyaz görerek doğuya, Suriye’ye değil batıya, İstanbul’a göç ettirildiler.

Akmeşe kilisesinde bulunan pek çok eşyanın ( bu arada kutsal haçın ) kaydı yapıldı ve bu eşyaların bir kısmı İstanbul’daki patrikhaneye gönderildi, bir kısmı da zimmet defterlerine kaydedilerek manastırda bırakıldı. Manastır, Ruhban Okulu ve Yetimhanelerin kapılarına kilit vuruldu, Ermeni yetimleri de İstanbul’a getirilerek Ermeni patrikhanesine emanet edildi.


Bilindiği gibi Osmanlı Devleti I. Dünya davaşından yenik çıktı ve 30 Ekim 1918 de Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşma çerçevesinde İtilaf Devletleri kuvvetleri 13 Kasım 1918 de İstanbul’a geldiler.

Şimdi dikkatinizi çekerim.

Mondros Ateşkes Antlaşması 30 Ekim 1918 de imzalanmış, İtilaf Devletleri kuvvetleri İstanbul’a 13 Kasım 1918de gelmiş ama adamlar daha İstanbul’u bile işgal etmeden 1 Kasım 1918 de Akmeşe olayına el koymuşlar ( Yaptıkları ilk iş.) ve Akmeşe yetimhanesi 1 Kasım 1918 de manastır yetkililerine teslim edildi, 10 Aralık 1918 de ise Akmeşe Ermenileri tekrar Akmeşe’ye geri döndüler. Yani efendim bir önceki bölümde zikrettiğim yazarın dediği gibi 1915 deki tehcir esnasında Akyazı civarına geldiklerinde üzerlerine ateş edilip katledilmiş filan değillerdi.

10 Aralık 1918 den itibaren Akmeşe Ermenileri artık yedi kocalarından biri olan İngiltere’nin yatağındaydı.

Evet, Doğudaki Ermeniler nasıl ki Rus kocalarının, Fransız kocalarının, Amerikan kocalarının yatağını ısıtıyorlar ise aynı şekilde Akmeşe Ermenileri de İngiliz ve Amerikan kocalarının yatağını ısıtıyorlardı.

İngiliz Koca döneminde Akmeşe Ermenileri  hangi Türk’ü ‘’ Bu bize kötülük yaptı.’’ Diye gösterse İngilizler o Türk’ün anasından emdiği sütü burnundan getirdi. Hapisler, işkenceler ve hatta idam cezaları...

1920 Senesinin Ağustos ayından sonra İngiliz koca ‘’ Ben seni bir başka kocaya emanet ediyorum. Hoşça kal güzelim.’’ Diyerek Akmeşe Ermenilerini yepyeni bir kocaya devretti.  Bu koca Yunanistan idi.

15 Mayıs 1919 da İzmir’i İşgal etmiş olan Yunanlıların 9. Girit alayı gelip Akmeşe’ye yerleşmiş ve burayı bir askeri üs olarak kullanmaya başlamıştı.

Ancak Akmeşe Ermenilerinin bu mutlu günleri uzun sürmedi. 1921 Batı cephesinde Yunanlılara karşı  kazanılan zaferler üzerine Yunanlılar  Akmeşe’de durmanın bir anlamı olmadığını gördüler ve burayı terk ettiler.

Yunanlıların Akmeşe’yi terk etmesi üzerine Akmeşe Ermenileri ne yapacaklarını şaşırdılar. Sap gibi ortada kalmışlardı. Korku içinde Akmeşe’yi terk etmeye başladılar.

Yani efendim Akmeşeli köylü vatandaşlarımızın dedikleri gibi olayda Çerkez Ethem korkusu diye bir korku yoktu çünkü Çerkez Ethem 1921 yılı Ocak ayı başında çoktan Yunanlılara sığınmıştı bile.

Evet, Akmeşe’yi büyük ölçüde terk ettiler.

Sonra?

Sonra devlet 5000 civarında Ermeni’yi Trakya bölgesine sevk etti.  Sevk edilenler içinde Akmeşeli ve Bahçecikli toplam 1800 civarında Ermeni, Tekirdağ ilimizdeki Türk kışlasına yerleştirildiler.

1923 Yılında imzaladığımız Lozan Antlaşması ile tüm savaş suçluları gibi ( 150 likler hariç ) onlar da affedildiler ama artık Akmeşe’ye dönemediler. Çünkü?

Çünkü üzülerek söylüyorum. Akmeşe’de artık bizi uzun süre Yatılı Bölge Okulunun yatakhanesi olarak kullandığımız binadan, köy meydanındaki çeşmeden ve değirmenden başka hiç bir şey kalmamıştı. Akmeşe adeta hayalet bir köye döndürülmüştü. Artık ne o muhteşem sanat eseri manastır, ne yetimhaneler ne de matbaa vardı ( matbaa binası harabe olarak olsa da varlığını sürdürüyor hâlâ )

Bu tarih tahribatını 1921 ile mübadelenin ilk uygulandığı tarih olan 1926 yılları arasında doğrudan doğruya devlet mi yapmıştı yoksa mübadeleden sonra buraya yerleşen muhacirler mi yapmıştı?

‘’Mübadele ile gelenler hazır bir köydeki evleri ne diye ortadan kaldırsınlar ki ?’’ diye düşünürsek 1921- 1926 yılları arasında oluş olması daha mantıklı.

Evet kim nasıl düşünürse düşünsün ben bu topraklar üzerinde – kiler yaptırmış olursa olsun- var olan eserlerin bizim kültürümüzün bir parçası olduğunu düşünürüm. O bakımdan da Ermenilere ait evlerin, tarihi eserlerin böylesine hoyratça yerle bir edilmesini asla doğru bulmamışımdır, bulmuyorum da.

Bizim senelerce yatakhane binası olarak kullandığımız, nice öğrencimize bir ev, bir yuva olmuş olan Ermeni Ruhban Okulunun 1999 Depreminde çok ağır hasar görmesi sonrasında öylece yalnızlığa ve yıkılmaya terk ediliş olmasını da kabulleniyorum. En azından orada her gece ‘’ Acaba üşüyen var mı, acaba altına işeyen ve şu anda ıslak ıslak yatan öğrenci var mı?’’ Diye kontrole gittiği ve şu anda her biri ayrı bir değer olarak toplumda yerini almış öğrencilerim ve onların öğretmenlerinin o bina ile ilgili sayısız hatıralarına hürmeten  hiç doğru bulmuyorum o binanın ölüme terk edilmesini.

Bugün bazı Akmeşe evlerinin duvarlarında Hâlâ Ermenilerden kalma üzeri Ermenice yazılı mermer parçalarının olmasını – bunun müsebbibi ki olursa olsun- bir tarihçi olarak tarih katliamı olarak görüyorum kim nasıl düşünürse düşünsün.

Bugün diyeli ki Akmeşe’ye gittiniz ve tesadüfen orada gezerken Üzerinde Ermenice yazılar olan bir altın para gördünüz. ‘’ bu para Ermenilerden kalmış, çöpe atayım’’ Der misiniz? Demezsiniz. Diğer Tarihi eserler de böyledir efendim. Onları çöpe atamazsınız. Her şeyden önce Türk milletinin o geleneksel hoş görüsüne sığmaz.

Evet, bu diziyi burada noktalayabilirim ama yazılacak daha çok şey var. Mesela Hrant Sarıyan’ın günlüğü var. Boğazlayan kaymakamı Kemal Bey var. Urfa Mutasarrıfı Nusret bey var ve bir de Hayran Baba var. Onları da anlatalım mı?
( Akmeşe Ermenilerine Ne Oldu? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 2.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu