Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 5/5/2024
Okunma Sayısı : 125
Yorum Sayısı : 5
Biraz Türk, Biraz İngiliz Bir Macar Yahudisi: Arminius Vambery-1. Bölüm-
BİRAZ TÜRK, BİRAZ İNGİLİZ BİR MACAR YAHUDİSİ: ARMİNİUS VAMBERY-1. BÖLÜM-

Bu gün dünyada eşi benzeri olmayan bir insandan bahsedeceğim değerli okurlarıma.

Bu kişi aslen bir Macar ama Macar olduğu kadar, hatta daha fazla İngiliz, İngiliz olduğu kadar Türk...

Yahudi asıllı biri ama Yahudi olduğu kadar Hıristiyan, Hıristiyan olduğu kadar Müslüman. Hatta Siyonizmin babası Teodor Herzl'a göre beş farklı dini inancı o inançların en üst düzey din adamlarından da iyi bilen ama aslında ateist olan biri...

Evet, adını ilk kez '' Payitaht Abdülhamit '' Dizisi sayesinde duyduğumuz ve akabinde hakkında bir sürü hikaye uydurduğumuz Arminus Vambery'den bahsedeceğim bugün.

Asıl adı Armin Herman Wamberger'di. 1831/32 yılında dünyaya gelen Vambery, erken yaşlarda babasını kaybetmiştir. Arminius Vambery’nin annesi, oğlunun iyi bir eğitim alması için bazı tehlikeleri de göze alarak Hıristiyanların yoğun olduğu ve ağırlıklı olarak Hıristiyanlık inancının öne çıkarılarak eğitim verilen bir okula gönderdi ancak o Hıristiyanlarca Museviliğinden dolayı aşağılanırken, Musevilerce de Hıristiyan okullarında okumaya gayret ettiği için dışlanmaktaydı.

Bütün bu olumsuz şartların yanı sıra bir ayağı topal olan Vambery'nin hayatta kalabilmesi için okumaktan başka çaresi yoktu. Ama okuyup da bir masa başı memuriyeti kaparak hayatını idame ettirmek gibi bir niyeti de yoktu. Çok çok zekiydi. Bilhassa dil öğrenme konusunda oldukça üstün bir zekaya sahipti ve daha sekiz yaşında Almanca ve Macarcanın yanında İbraniceyi ana dili gibi öğrenmiş, Tevratı ezberlemişti ve dahası henüz 11-12 Yaşlarında artık özel dersler vermeye başlamıştı.

Bu arada her şey merak eden yapısı sebebiyle Türkçe ve Macarca dilleri arasındaki akrabalığa kafayı takmış ve araştırmalara başlamıştı. Onun bu çabaları tanınmış bir Türkolog olan baron Joseph von Hammer'in dikkatini çekmiş Hammer'in de tavsiyesiyle annesinin ölümünden sonra 1857 yılında Türkiye'ye gelmişti.

Allah bir insana ''Yürü ya kulum.'' demeye görsün. İstanbul'a gelirken bindiği gemide Ahmet Cevdet Paşa'nın babası Hacı İsmail Ağa ile tanışmış, onun dikkatini çekmiş ve böylece İstanbul'un ilmi çevresine duhul etmekte hiç de zorlanmamıştı. Ancak Vambery'nin dahil olduğu çevre sadece ilmi değil aynı zamanda siyasi bir çevreydi ki bu çevre içinde Mithat Paşa bile vardı. Ayrıca çocuklarına Fransızca dersi verdiği ve konağında kaldığı Hüseyin Daim Paşa da bu çevre içindeydi ve Hüseyin Daim Paşa, Arminius Vambery'ye '' Reşid Efendi'' adını verdiği gibi aynı zamanda Sultan Abdülmecit'e karşı 14 Eylül 1859'da düzenlenen Kuleli Vakasının baş aktörleri arasında bulunuyordu.

Kısaca söyleyecek olursak, Türkçe ile Macarcanın ne kadar akraba olduğunu araştırmak üzere İstanbul'a gelen Arminius Vambery kısa sürede Türkçenin pek çok lehçesini bir Türk'ten çok daha iyi öğrenmenin yanı sıra siyaseten kendisini tam bir cadı kazanının içinde bulmuştu ve içinde bulunduğu bu siyasi ortamla ilgili analizleri, yazıları özellikle İngiltere'nin fazlasıyla dikkatini çekiyordu.

İstanbul'da Türkçesini iyice ilerleten Vambery 1861 yılında Orta Asya Türk topluluklarını yakından tanımak ve dilleri hakkında araştırma yapmak amaçlı olarak Türk hacıları arasına karıştı ve Reşit Efendi adıyla, derviş kimliği ile yollara düştü.

Az gitti uz giti ve nihayet İran topraklarına vardı. Osmanlı padişahını kafaya aldığı gibi İran şahını kafaya alması ve şahın teveccüh ve hediyelerine mazhar olması zor olmadı ama daha önce de belirttiğim gibi bazı gözler, attığı her adımı takip ediyordu.

İngiltere'nin İran Büyükelçisi Sir Charles Alison ile karşılaştıklarında büyükelçi kibarca sordu: '' İngiltere lehine, Rusya aleyhine bizim için casusluk yapar mısınız? Eğer yaparsanız dileyin İngiltere Hükumetinden ne dilerseniz.''

Vambery aynı kibarlıkla cevap verdi: '' Paranın ne önemi var. Mühim olan insanlık. ''

Vambery'nin ve kendisinden sonra gelecek üç dört kuşağı dahi doyuracak bir miktar üzerinde anlaşıldı ve Vambery İngiltere'nin casusu oldu. Eğer yakalanacak olsa kabak Osmanlı Devletinin başında patlayacaktı zira bu topraklarda Osmanlı vatandaşı Şamlı Derviş Reşit Efendi olarak icra-yı sanat eyliyordu.

Peki Şamlı Derviş Reşit Efendi (!) İngiltere'ye, İngiltere'yi tatmin edecek bilgiler ulaştırdı mı? İşin doğrusu bunu pek bilmiyoruz ama 1864 yılında önce Osmanlı ülkesinde sonra İngiltere'de adeta krallar gibi karşılandığını nazar-ı dikkate alırsak Osmanlı Devleti de İngiltere de Vambery'nin bu seyahatinden mutlu olmuştu.

Bir süre İngiltere'de yaşayan Vambery, daha sonra ilmi çalışmalarını kendi ülkesinde sürdürmek için Macaristan'a geçti ve burada üniversitede Doğu Dilleri Kürsüsünü kurmak istedi ama hem Yahudi hem de akademik kariyeri olmaması sebebiyle büyük engellerle karşılaştı ama öyle sağlam dostluklar edinmişti ki kısa sürede bu kürsüyü kurup başına geçti ve ilmi çalışmalarına, konferanslarına, kitap yazımlarına hız verdi.

O artık dünyanın en tanınmış en uzman Orda Doğu ve Orta Asya uzmanı idi.

Yazı ve konferanslarında Rusya'yı, izlediği emperyalist tutum sebebiyle yerden yere vururken İngiltere'yi göklere çıkarıyordu ama garip bir şekilde Türkiye ve Türklere olan hayranlığını dile getirmekten de çekinmiyordu. Ona göre Türkler iftiraya ve gadre uğramış bir milletti.

1880 Yılına gelindiğinde Armenius Vambery, padişah II. Abdülhamit'in de dikkatini çekti. Padişah onu Yıldız Sarayına davet etti ve böylece ikisi arasında bir dostluk başlamış oldu.

Görünüşe göre Padişah II. Abdülhamit, Arminius Vambery'ye oldukça güveniyordu. Hatta onu danışmanlarından biri yapmıştı. Padişah ve Vambery arasındaki bu ilişki İngiltere'nin gözünden kaçmadı tabii ki ve bir kez daha sordular mealen: '' Bizimle Osmanlı Padişahı arasında ara buluculuk yapar mısın? Osmanlı padişahını bir İngiliz sever yapabilir misin?''

Vambery, para nereden gelirse o tarafın düdüğünü öttürüyordu. Ufaktan ufaktan padişahı manüple etmeye bile başladı. Padişaha açık açık '' “Avrupa’nın imparatorluğunuzun şu ya da bu parçasını kapmak için sabırsızlandığı acı gerçeğini inkâr etmek gereksizdir. Fakat düşmandan düşmana fark vardır. Ehven-i şer prensibini temel alarak, bütün Avrupa güçleri arasında bir seçim yapmak zorunda kalsanız, inanıyorum ki size en az tehlikeli ve en fazla yararlı İngiltere olacaktır.” Diyordu

Bazı tarihçilerin anlatımlarına göre Padişah II. Abdülhamit Şamlı Derviş Reşit olarak tanıdığı (!), Çok sevdiği ve güvendiği için baş danışmanı yaptığı(!) omuzuna yaslanarak '' Çevrem hep hainlerle dolu, bu durum beni çok yoruyor. Tek güvendiğim insan sensin'' dediği (!) [ Parantez içi ünlem işaretlerine dikkat ] Arminius Vambery, 1896 Yılında İngiltere'ye gönderdiği raporda '' İngilizler muhalefeti usulüne uygun bir şekilde destekleyerek padişah II. Abdülhamit'i devirmeli ve Osmanlı Devleti'nin dağılmasını hızlandırmalıdır.'' Diyordu. Ancak bir süre sonra İngilizlerin de kafası karışmıştı zira danışmanı (!) Vambery'ye çok çok güvenen ve inanan Padişah II. Abdülhamit, İngiltere'ye yaslanacağına sürekli Almanya'ya yaslanıyordu. Nitekim Alman İmparatoru Wilhelm, biri 1889, diğeri 1898 olmak üzere iki kez padişahın ziyaretine gelmişti. Ayrıca İngiltere'nin diğer casusları Vambery'nin Sultan II. Abdülhamit tarafından satın alındığı haberini ulaştırmışlardı İngiltere'ye...

Şamlı Derviş Reşit Efendi(!) sap gibi ortada kalmıştı. Çünkü İngiltere onun satın alındığına inanıyordu, Padişah II. Abdülhamit ise açık açık '' Sen de onlardansın. Yazıklar olsun. '' demişti. İlginç olan ise Vambery'nin İngiltere'ye karşı kendisini savunmak için tek kelime sarfetmemesine karşılık II. Abdülhamit'e karşı kendisini savunan yazılar yazmasıydı. Daha da ilginci “Türk-Tatar Dillerinin Etimoloji Sözlüğü'' gibi bir eseri, Buhara Hanlığı Tarihini, Kutatgu Bilik'in bir kısmını neşreden, pek çok konuşmasında Turan Birliğinden bahseden, '' Türk '' kelimesinin '' Türemek ve Töreli '' kelimelerinden geldiğini ilk söyleyen, hatta oğlunun adın bir Türk adı olarak Rüstem koyan Vambery'nin İngiltere'ye Osmanlı devleti yıkılmalı ve parçalanmalıdır.'' Demesiydi.

****

İngilizlerin de Osmanlı'nın da gözünden düşen Arminus Vambery, 1900 Yılında bir kez daha Sultan II. Abdülhamit ile arasındaki buzları eritmeyi başardı, dahası Siyonizmin babası Teodor Herzl'ın II. Abdülhamit'in huzuruna çıkabilmesi hususunda arabuluculuk yaptı.

Arminus Vambery, Teodor Herzl sayesinde tekrar Yahudi olduğunu hatırladı ve tam bir Yahudi gibi davranarak '' Yahudi çıkarları söz konusu olduğunda paranın lafı mı olur. Seve seve size yardımcı olurum'' Dedikten sonra Herzl'dan 5000 Tl alıp cukkaya atmasını müteakip II. Abdülhamit'in huzuruna çıkıp '' Şu garibanı huzuruna al gari padişahım. Bak sizin borçları filan da silecekmiş. '' Diyerek arabuluculuk yaptı.

Sonra neler mi oldu?

Gelecek bölümde
( Biraz Türk, Biraz İngiliz Bir Macar Yahudisi: Arminius Vambery-1. Bölüm- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 5/5/2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.