Çok zaman geçti üzerinden gerçi ama hala dün gibi yaşadığın acılar sona taşırken hayat seni. Sen ve yaşadığın ıstırap hala saklı belleğimde ve bir o kadar da yarası kapanmadı her ne kadar sanrım o yönde olsa da.

 

İçimdeki ses asla yanıltmadı beni baba. Bunu hep söylerdin. Ve şimdi de ben söylüyorum. Hep demezler mi: Aptala malum olur, diye.

 

Mümkün mü, söylesene akıllı diye addedilen bir insanının bazı konularda farkındalık düzeyinin minimumda olması. Ve yapıştırılan o etiket; herkesin kafasında ayrı bir düşünce. Ve ben; kendinden önce haricindekilerin düşünce ve davranışlarını önemseyip onları baş tacı yapan. Oysa beni kim baş tacı yaptı ki senin haricinde.

 

Seni son gördüğüm gün ve ağzından çıkan o son cümle hala rüyalarıma girer. O boğucu hastane odasında fısıltı mahiyetinde dökülmüştü dudaklarından. Ne mecalin vardı ne de farkındaydın etrafındakilerin ama hissetmiştin bizim varlığımızı. ‘’Evlatlarım’’ deyişin nasıl da burkmuştu içimi.

 

Dün seni uğurlamamızın üzerinden tam tamına yirmi iki sene geçti. Ve senin nankör kızın hala hayıflanır onca zaman geçmesine rağmen.

 

Aklım başıma geldi ama bu zaman zarfında ruhunun ıstırap çektiğine adım kadar eminim. Zira son zamanlarda yaşadıklarıma dair bir suçlu ararken hep seni andım. Özrüm Yaradan’a ve sana. Beni affedeceğini sanmıyorum. Ya sen affedebilecek misin?

 

İnsanım olmam gerektiği kadar ve daha da iyi olmak adına elinden geleni yapan. Biraz peşin hükümlü belki ve bir o kadar da sebep sonuç ilişkisini irdeleyen. Ve ne yazık ki aradığım hiçbir cevabı bulamadım; ne kendime dair ne de tüm olanlara.

 

Ne hayata hükmetmek mümkün ne de zamana. Ama bana öylesine hükmediliyor ki. Hep sensin sanırdım tek hükmeden. Ya şimdi? Ne gücüm var ne kudretim olumsuzluklara set çekmek adına. Hele ki kırmamak adına kırılmayı yeğleyen biri olarak aldığım darbelerin haddi hesabı yok.

 

Sana yazdığım mektuplardan birinde aldığım bir yorumla aklım başıma gelmişti. Ve o günden beri içimde bir uhde olarak kaldı sana yüklediklerim. Kendince haklıydın zira tüm çaban beni gözetip, korumakta. Evet, şartları fazlasıyla zorladın ama görüyorum ki bu konuda haklıymışsın. Ben ne mi yapıyorum, hala mükellef olduğum değerler adına verdiğim çabalar ara sıra sekteye uğrasa da pek değiştiğim söylenemez. Gerçi bir müddet sınırları zorlar gibi oldum ama gördüm ki suçlu olarak addedilen sen değil farkındalık düzeyini yitirmiş olanlarmış.

 

Biliyorum ki çok şey sana malum oldu, olmuştur da çünkü bayağı kızgındım geçen zaman zarfında.

 

İster algıda seçicilik de ister arayış. Ama ne olursa olsun tüm uğraşım düzenekte yer bulmak adına tabii ki kurallarım çerçevesinde. Bunda başarılı olduğumu pek sanmıyorum ama mücadelem ömür boyu sürecek.

 

Çok şeyimi çaldılar ve elimden hiçbir şey gelmedi onları vermemek adına. Ama inanılmaz direndim. Ve hala da direniyorum en azından hayallerimi çalmalarına izin vermeyeceğim. Gördüğün gibi düşler ülkesindeki yolculuğum halen devam ediyor.

 

Oyuncaklarım bir bir kırıldı. Oynamak da istemiyorum artık. Şikâyet etmek ya da yakınmak değil amacım zaten hepsini yattığın yerden hissettiğini biliyorum.

 

Oyun arkadaşlarıma gelince; hepsi mızıkçılık yaptı ve oyun dışı kaldım. Yoksa hiç oyun arkadaşım yoktu da hepsini tasavvur mu etmiştim.

 

Yoksa hayal olan ben miyim? Zira genelde görünmüyorum ya da istedikleri gibi görüyorlar beni tıpkı kendileri gibi. Ne onlar gibi olurum ne de özümü yitiririm, sen merak etme.

 

Yaşanmışlıklarımız olmasaydı bugünkü vasıflarımıza nasıl ulaşırdık diye az sorgulamıyorum kendimi. Her ne kadar her şey geride kalsa da bizi bütünleyen değil midir esaret diye nitelendirdiğimiz mazi.

 

Limit aşımı ya da zaman aşımı ama beni ben yapan he ne ise gelmiş geçmiş…

 

Günümdeyim an itibariyle ve bir o kadar da sıkı sıkı bağlı hayata. Ve henüz yolun başındaki bir ergen gibi bir o kadar sıkı sıkı bağlı önünde uzanan hayallerin eşliğindeki gelecek günlere. Henüz ne yaşadım ki de umudum olmasın gelecekten.

 

Biraz hava değişimi oldukça iyi geldi. Ne demişler: tebdil-i mekânda ferahlık vardır diye. O zaman geriye ne kaldı. İçine umudu ve sevgiyi de kattım mı tam kıvamında hayat.

 

Hava parçalı bulutlu ara sıra, sahi senin oradan nasıl gözüküyor?

 

Bir ara oldukça sert esmişti karayel ve oldukça üşüdümdü. Şimdi hafif bir meltem aldı yerini. Yarın ne olur bilemem. Ve bilemediğim sayısız müphem olgu ve bir o kadar da insan. Aslında keyif veriyor bana bu bilinmezlikler. Hayatın tadını daha da duyumsuyorum bu soru işaretlerinin eşliğinde.

 

Fazlasıyla gürültü var etrafımda ve cılız sesimle pek duyulduğum da söylenemez. Duyan duyar ya da varsın umursanmayayım. Bu arada bu kadar yıprandığıma göre zararları amortize etmek de şart oldu.

 

Kovulduğum sayısız köy, bunlar da cabası. Girdiğim onca ağaç kovuğu ve elleriyle koymuş gibi bulmaları beni. Artık gülüp geçiyorum tüm bunlara. Tüm uğraşım bu sayısız bilinmeyenli denklemi çözmek adına ve o an kendimi de çözeceğimi biliyorum.

 

Formüller tükendi gerçi. Çarpım tablosun işlevini çoktan yitirdi ve sayısız parametre ve bir o kadar da paradoks. Anlayacağın işim çok zor. Ama bilirsin problem çözmek genlerimde var benim.

 

Biliyorum ve suçlu hissediyorum seni üzdüğüm için. Artık bilmekteyim ki; o koruma içgüdüsüyle sarıp sarmalamıştın beni.

 

Şimdi sıra bende baba.

 

Affet beni ve rahat uyu. Seni seviyorum.

 

 

 

 

( Rahat Uyu başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 26.04.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.