Her ne kadar hepimiz aynı ana babadan gelmiş olsak da o kadar çok çeşitlenmişiz, o kadar çok çeşitlenmişiz ki sanki her insan ayrı bir gezegenden gelmiş gibi ayrışmışız birbirimizden. Yaratılışa inananlar için geçerli elbette bu yazdıklarım. Adem ile Havva’dan temel alırsak insan oğlunun yeryüzündeki macerasını, bu kadar çok çeşitlenmişiz ki akıllara zarar bir durum olarak görünüyor bana. Diğer varoluş teorilerinde de durum pek farklı değil aslında. Sonuçta insan türü olarak tek bir ortak orijinden çıkmış olmamız dolayısıyla bu kadar çeşitlenme yine de şaşırtıcı. Bunda bilimsel olarak birçok neden aranabilir elbette. Bu nedenlerden en çok göze batanı da kuşkusuz çevresel etmenler. İnsanın genetik mirası elbette mühim ancak genetik mirasın gelişebilmesinde ve değişebilmesinde çevresel etmenlerin payı çok büyük. Yani soğuk bir iklimde mi doğdunuz, sıcak bir iklim de mi doğdunuz, güneşin çok göründüğü bir yer de mi doğdunuz, güneşin pek görünmediği bir yerde mi doğdunuz, yağışlı bir yerde mi doğdunuz, yağışsız bir yerde mi doğdunuz tüm bu çevresel etmenler genetiğinizle birleşerek sizde farklı neticeler ortaya çıkarabiliyor.
 
            Bu bahsettiklerim elbette fiziksel farklılıklar. İnsanların renkleri, boyları, vücut biçimleri, gözlerinin çekik ya da yuvarlak olması tüm bunlar fiziksel farklılıklar. Oysa benim bahsetmek istediğim şey fiziksel değil, ruhsal ve davranışsal farklılıklar. Yani bazı insanlar iyi olabiliyorken bazı insanlar neden kötü olabiliyor? Bazı insanlar iyi düşünebilirken bazı insanlar neden kötü düşünebiliyor? Durmaksızın iyi emeller için çalışıp didinen insanlar varken bir başka tarafta aynı çabayla durmaksızın kötü emeller için çalışıp insanlar var. Bunun nedeni genetik miras olabilir mi? Yoksa çevresel etmenler mi? Her iki etmen mi etkili yoksa her ikisi de etkisiz mi? Öyle insanlar tanıdım ki kısa ömrümde kötücül zihinlere sahiptiler. Durmadan fesatlık, kıskançlık, haset peşinde koşarlardı. Buna anlam vermezdim hala da verememekteyim. Bu durumu birçok nedene bağlayan kitaplar okudum. Çevresel etmenlerin içerisindeki ailenin bunda etkili olduğunu düşünülebiliyor. Ayrıca çocukluk döneminde yaşanan olumsuz anılar buna sebebiyet verebiliyor. Kötü bir çevrede yaşamını sürdürmüş kötü insanlar kötü düşünceli ve kötü niyetli olabiliyorlar. Ama olmaya da biliyorlar. Yani bu soruya verilebilecek kesin bir yanıt yok.
 
            Öncelikle bu değerlendirmeyi yapabilmek için iyi ve kötü nedir ve de demektir bunları bilmek lazım. Biz toplum olarak kimlere iyi ve kimlere kötü deriz ve bunu hangi değer yargılarıyla yaparız.  Bunun en basit cevabı kuşkusuz insanın faydasına olan işler iyi, zararına oluşan şeyler kötüdür şeklinde verilebilir. Ancak bu eksik bir cevap olur. Çünkü örneğin çoğu hırsız para çalmanın kendi faydalarına olduğunu söyleyecektir. O zaman bireyin faydasından değil, toplumun faydasına olan şeylerden bahsedilmelidir. Ama bu kez de bir toplumun fayda sağlaması diğer toplumların ya da dünyadaki diğer canlıların zararına olabilir. Bu durumda ortada iyi ve kötüyü ayırt edebilecek bir ahlak anlayışının oluşması gerekmektedir. Bu ahlak anlayışı da her toplumda ayrı ayrı farklılıklarla belirlense de temel de aynı ayakların üzerine basarlar. Bu ahlak ile çizgileri belirlenen iyi ve kötü insanlara biraz karmaşık gelebilir. Ancak bu tip terimsel kavramlarla yazıyı anlaşılmaz bir hale getirmek niyetinde değilim. Zira bu yazıyı okuma zahmeti gösteren herkes iyinin ne demek olduğunu, kötünün ne demek olduğunu bilmektedir. Kısaca bir sıralama yapmak istersek; cinayet işlemek, hırsızlık yapmak, bir başkasının hakkını gasp etmek, eziyet etmek, yalan söylemek, iftira atmak, taciz ve tecavüzde bulunmak, emanete hıyanet etmek, insanlarla alay etmek kötüdür.  Tüm bunların kötü şeyler olduğunu bilmeyenimiz de yoktur. Zaten kötü ve iyi arasındaki ayrımı yapamayan insanlar da akli melekeleri yerinde olmayan insanlar olarak nitelendirilip tedavi altına alınırlar. Ben bilerek ve isteyerek yani kasti olarak insanlara zarar vermek amacıyla kötülük yapan insanlardan bahsetmek istiyorum.
 
            Bir başkasına zarar vermek, bir başkasına kötülük yapmak, alay etmek, küçük düşürmek bu tip insanlar için normal bir davranış biçimi haline gelmiş oluyor çoğu zaman. Bu ne kadar da korkunç bir manzaradır. Bu korkunç manzara ile son zamanlarda sık sık karşılaşır oldum. Ahlak anlayışımız mı değişti, iyi ve kötü kavramlarının biçimleri mi değişti ya da bu hep vardı da ben mi yeni görmeye başladım bilemiyorum. Ama insanlar bilinçli olarak yani bilerek ve isteyerek kötücül olmaya başladılar. En yakınınız sandığınız kişi bile ortada hiçbir sebep yokken sizi kötü duruma düşürmek için elinden geleni yapmaktan çekinmiyor. Bu o kadar can yakıcı bir şey ki yazmadan edemedim.

( Neden Kötülük başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 14.08.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.