Ağırla düşlerimi yetmedi ağıtlar
yağdır kabrime: ben bir kuşun iskeletinde unutulmuş bir çift kanadımla kandığım
kanadığım hacizli makamların da nurlar yağdırdığı üstüme: ah, beylik bir hüzün
değil yatıya kalan bense bir yatır mahiyetinde baş koydum aşka ve inanca.
Sisli duvarlarım var benim ve
sinmediğim kadar bunca zulme baş koyduğum umudun ve sevginin yerlisi metruk bir
gülüm…
Düş makamlarım var içimde ağırladığım
ve düşmek bilmeyen yakamdan düş mağduru bir imgeden çıkıp da yola…
Hazansa esir düştüğüm esefle
söyleniyorum yarım kalan hikâyelere ve sessizliğin de miadı dolmazken huşu
içinde yazıyorum bu satırları…
Şeşi beş gözleri evrenin.
Şaha kalkan yüreğim ve başına buyruk
kalemim.
Kalender meşrep olsa ne ki içimdeki
hüznün tüttüğü ve tuttuğum o yol…
Ah, bezirgân başı varlığım, sevdalı
hayallerim ve sevgiye ihanet eden en çok sevdiklerim.
Hazansa mahpushanem, aşksa kopacak
kıyametin öncüsü bir şiirden nemalandığım belki de yanık bir türkünün peşrevi
iken tutsaklığım…
Kelaynak ve oynak gölgeler aşkın mızrabı
ile çalakalem yazıp söylediğim hikâyeler.
Tasfiye ettiğim nice hayal nice kelam
nice esaret.
Kisvesi mi yoksa dünün ve günde
kaykılmış nice hüküm ve işte ifşa ediyorum içimden geçenleri belki de önünden
geçtiğim bir çeşmenin testisinde unutulmuş bir düşüm ben ve sevdalandığım
memleketim hem şehir kızı olsam ne ki yüreğim ülkemin coğrafyalarında esip
gürlerken ve işte gitmediğim her köye ayrı öykünüp ayrı sevdalanıyorum.
Gün yitti gecenin feri ve keli
kalıverdi bir başına bense merhem sürüyorum yarım kalan hikâyelere ve terzi
misali dikemediğim sökükleri ruhumun: hem kalp dediğin ne ki bunca hüznün
minvalinde ne değişecek hani olur da kahkahalara boğulurum karanlığın nemi ile
sıvazlarken sırtını içimdeki yetimin bir babam bir de içimde kalan nice ukde
asla çınar olmayacak sevdiğim kim olursa olsun uzaktan seyrederim ben sadece
hayatı.
Damarlarımda dolaşan mürekkepten de
olmasın kimsenin şüphesi ve yüreğim iken benim kıblem.
Mağdur ya da mazlum ya da mahzun
olsam ne ki insanların gözünde gidip geliyorum işte tozlu yollarda bir ileri
bir geri ve toz kaçtığı için kalemin gözüne ara sıra buruşuyor kâğıdım: hani
üstüne serildiğim hani yaldızlı bir yol bildiğim ne zamanki kalemi elime alıp
da düşsem yola.
Baş koyduğum ne varsa ve kimliğimi
sonlandırdığım bazense uçuşan kinayeler, kabrimi şimdiden cezalandırdığım.
Üzgün olduğum için ayrıca
üzülmeyeceğim hem zaten sizler mutlu dünyalarınızda yaşarken ben taviz
vermediğim mutlak doğrular adına sürdürüyorum sefil hayatımı.
Seyyah olsa yüreğim ne ki?
Semazen yüreğimde sektiğim her hece
her duygu.
Birileri şereften bahsediyor.
Birileri şaşalı hayatlar sürüyor.
Ne gözüm var ne de közüm ne de son
kozum iken sevmek.
Rencide edildiğim aralıksız ve ben
dünyanın malından mülkünden çoktan geçmişken…
İklim tevazu yüklü hem ve ben her
andığımda Rabbimi gökten nur ve rahmet yağıyor ve biliyorum işte sevmek böyle
bir şey:
Birileri sırtını dönüp giderken ve
ben sadece arkasından baka kalıyorum çekip gidenlerin.
İçten bir sevgiyi hak etmiyor mu hem
bunca insan gelin görün ki herkes nasıl da sevgi dolu ve tam dönüp de sırtını
birileri ve işte gıybetin örtüsünü seriyor iblise evrenin üstüne ve kimse hak
etmediğinden de fazlası düşüyor payıma bense sessizce razı geliyorum kaderime.
Kederimle yoldaş.
Kaderimle de sırdaş.
Bir şeyler sonlanıyor iyi de daha
yeni başlamışken bu acele niye?
Düşmez kalkmaz bir Allah oysaki
herkes ne kadar da emin yıkılmaz olduğunu üstüne basa basa dile getiren bense
yere düşen ekmek dilimini ve yolda yürüyen minicik karıncayı ezmemek adına
nasıl da itina ile yürüyor ve yerden alıyorum o düşen nimeti.
Korkum yok üstelik bu dünyada hele ki
sayısız kere dibi görmüşken ve görüyorum da dibine kadar insanların içine
sakladığı o karanlığı oysaki görünürde benim dünyam karanlık ama asla da
bilmiyorlar İlahi Işığın yolumu aydınlattığını.
Ölmek ne ki daha dün hatta öncesinde
defalarca kördüğüm olmuşken Kara Melekle kesişti yolum.
Hangisi daha kötü peki?
Birilerinin size acıması mı yoksa
nefret etmesi mi?
İyi de lügatimde asla böyle bir soru
barındırmadım bir ömür ta ki çok geç anladığımda hayatın ve kimin ne olduğunu.
Yazdıklarım yanıltmasın sizi çünkü an
itibari ile nefes alıyorsam ve dünya hala dönerken illa ki saklı tutuyorum
umudumu ve sevgimi ve benim sevgim verdikçe büyüyor ve de daha değer kazanıyor
hele ki bunca zaman sonra kendimi sevip kabullenmişken daha da önemlisi beni
yoktan var eden ve yazmama izin veren Rabbim zaten ilk günden beri yanımda
gerçi birileri buna bile şüphe ile bakarken.
Bir kıvılcımdan doğuyor hem benim
yazdıklarım çünkü içimdeki İlahi Ateş beni ısıtan ve beni ayakta tutan.
Tutuklu olduğum o kadar çok duygu var
ki.
Tükendiğim de yalan çünkü ben
türettikçe hatta üzüldükçe büyütüyorum içimdeki ağacı ve kalem-kakan yüreğimle
sığınmışken de kovuğuna kökü sağlam ağacın…
Sırtımı dayadığım tek çınarım olmasa
da yanımda beni bilen ve koruyan biri var ve rahmet okuyorum yitip giden tüm
sevdiklerime en çok da dağıma yani babama.
Bu dünyadan göç edeceğim güne kadar
da sevmeye ve inanmaya devam edeceğim ve buna eşlik eden de samimiyetimdir.
Şatafatlı sözcüklerim yok sevgi adına
çünkü sevgi en ılık iklim ve duygu yapmacık göstermelik sözcüklere ihtiyaç
duymayan ve ihtiyaç duyduğum her şey zaten ilk günden beri içimde mevcut her ne
kadar yalnızlığımla yaşar ve yazarken tek olduğum göze çarpsa da.
Ama benim gözüme çarpan çok başka bir
hakikat ile yol alıyorum ben ve sadece önüme bakıyorum ve telaffuz edilmesi çok
zor gerçeklerden alıyorum gücümü elbet tek sıfatım da var iken: aciz varlığımla
ve sadece O’nun bildiği iman gücümle sahip olduğum o tek zerreme koca kâinatı
kolaylıkla sığdırdığım varsın sadece Rabbimin katında kabul görsün üstüne üstük
Yaratandan dolayı yaratılanı sevmek benim için çocukluğumdan itibaren tek
destur olmuşken.