Ölümü gör, hafız ölümü gör gün yüzü
görmesem bile günde ışısın sözcükler.
Nefsime sunduğum dirayetim ve kesilen
nefesim aslında adaklarımda saklı canım anneme vermek istediğim nefesim.
Rengiyle müsemma bir gün:
Sabah ışıltısı öğle yangını gece de
oldu mu can pazarı.
Tahliye oldu olacak ruhum tasfiye
edemediğim bedenim tamiri ile meşgulüm yüreğimin dirheminde saklı kederim.
El-aman demeden el ayaktan düşmeden
sakit olsun bu gün rivayet olsa ne ki mutluluk ve bağdaş kurduğum evren:
Hayatın b/atağı bense güneşim madem
balçık neden bulaşır ki üstüme başıma ve sıvanmadığım kadar nefretle sınavımla
hemhal sevdiğim kadar kendimi sevebilecek miyim sahi en çok kendimi?
Öznemden mustarip.
Öykündüğüm on sene evvelim.
Ölümsüz neşri sözcüklerin gel gör ki
kalem de ben de ölümlü ve ölgün gün ışığında saklı rehaveti çarçur ettiğim
kadar ömrü mizacıma en yaraşan hep mi hüzün hep mi özlem?
Bağımsız ruhum bedenimden.
Bağcıyı sormadım hem üstelik
yemediğim kadar üzümü salkım saçak duygularıma etmediğim itibarı ve yeter ki
Rabbim sonlandırsın süregelen yangını.
Mukayyet olmalıyım aklıma.
Münazara ettiğim kadar yüreğimle.
Muvaffak olsam ne olmasam ne yaşarken
ve ellerimden kayıp gidenler yeter ki olsun dönüşü muhteşem.
Bir avazda sevdim.
Ansızın da öldüm.
Altına imzamı attığım her akit vakti
dolan her şiir bense beklemedeyim.
Renkler coşkulu iken dünümde.
Karanlığın hicabı içimde.
Kaybolmakla bulmak arasında bir
yerdeyim kendimi yeter ki düşmeyeyim elden ayaktan düşsem ne ki düşmanım
gözümden yeter ki düş pembesi olsun gönlüm ve hayallerim gerçek olsun en
azından günümü aratmasın yüce Tanrı.
Bir beti benzi attı ki günün.
Bir batında doğan gün ve gece.
Avazım çıktığı kadar susarken kalemle
hemhal bazen sessiz bir çığlık iken yansıttığı kalemin bazen bir şiir nice
nesir kölesi olduğum sevginin ve aşkın hâkimiyeti en çok da içimde barınan
İlahi Ateş en çok sevdiceğim güneş ve aşkla koştuğum sonum aşina olduğum hüzün aşikâr
insanlığımı yaşatmakla mükellefim.
Hazin olmasın yeter ki gün.
Hazzına filan da düşkün değilim
ömrümün.
Vaktim yettiğince seveceğim.
Vaktim gelmeden belki de göçeceğim.
Vakitli vakitsiz esen rüzgâr:
Bil mukabil kaderim: benden bu kadar.
Çabam ve çehrem ve çivisi çıkmışken
dünyanın.
Ve işte bir çivi daha çaktım bedenime
acımı hissetmediğim kadar derinlerde uyukladığım ne ki delik cebimden dökülen
duyguların her biri manen âşık madden neyim ki neyler şu sefil bedenim neyler
ruhum içime doğan güneşim varsa yoksa itikadım ve iman gücüm.
İzindeyim de İlahi Işığın anbean
andığım yüce Rabbim.
Gizindeyim duyguların.
Sağdıcım aşk solumda yatan aslansa
annem artçı depremlerin t/uzağında olmadığım kadar yalnızlığın batağında ama
yarınlara Allah kerim yâdım ve dünüm ve yağdığım ve yağmalandığım yarenim
Rabbim ve içimdeki köz dışımdaki her söz rengiyle müsemma bir hayal bir pembe
dünya varsın olsun ikbalim varsın olsun dünde kalsın anılarım yeter ki günümü
aratma yüce Mevla’m…