1
Mıhlandığım kaderime mimlendiğim
kederin rüzgârında dökülesi yaşın izdihamı aşkla kürediğim gönül bahçesinde.
Renklerden uzak kara deliğin
minvalinde.
Sevda bulutları ve mutluluksa nasıl
da bana uzak ve titrinde insanlığın vicdanımla olan hasbıhalim varsa yoksa umut
ve sevgidir başımın tacı başımı yasladığım çınarın huzur veren olsa bile kayıp
na’şı.
Düş çengileri hüznün asfaltındaki
ayak izi.
Seyyah düşlerin mevkileri menkıbesi
meali izini sürdüğüm hayallerin ruhuma yapışan reçinesi.
Muğlaktır kimi zaman yaşamak.
Meftunu olduğum sevginin devasa
hazinesi.
Bir dişi zambak ruhun mefkûresi
umutsa devasa bir taslak aşkın kırık gönyesinden sökün eden dik başlı reçetesi.
Her uyak bir şiir.
Her şiir ise bir ulak.
Göğün uleması aşkın umresi ve salkım
söğüt dallarına asılı yaprak yaprak hayallerim.
Çoğu kırışık ve dağınık iken
haletiruhiyem.
Kat izinde saklıyım sevginin ve
kıblemden sökün eden firari sözcüklerim.
Ne nemrut ne sıradan.
O Nemrut dağına konan zarif ve asi/l
kelebek tıpkı gün birlik yazdıklarımın kelebek kanatlarına konan çiy tanesi
misali bense hali hazırda kozasında saklı bir ipekböceği ve temsil ettiğim
hayatım düşlerim tek kozum iken de şiir ve sevgi.
Göğün kodaman kanatları var içinde
milyonlarca kelebek saklı.
Yüreğimin kırık kanatları var:
Gamlı ve aşk dolu notaların
kanattığı…
Bir diyez.
Bir diyet.
İçliğimin na’şı ve hiçliğimin
yaygarası.
Top tüfek donandım çıktım er
meydanına ve siperimi de kazdım rüyalarımın nazarında ben cengâver bir rüzgârım
hem salındığım hayal dünyam hem de ince uçlu kalemimle kazıdığım mezar.
Aşkın hulasası dişimle tırnağımla
yaşadığım konduğum aşkın zirvesine ve eşleştiğim hüznün minvalinde dekoratif
sancılar büyütüyorum ruhumun sönmeyen meşalesinde.
Ben ayan beyan yangınım.
Ben ayan beyan tutsak ve noksan.
Nokta kadar varlığım lakin nokta
koyma özürlüdür sözcüklerim mısralarım.
Kefil olduğum kadar sevgiye kefal
gibi atladığım kimse sevdiğim.
Dolunayın şuursuz aşkı.
Yıldız lakabımla mehtaba sevdalı.
Çiçek mizacımla dikenlerimle seviştiğim
ve içime en derine batan hüznün çaresizliğin tini.
Mağdur ya da mazlum.
Mağlup gelsem ne ki firarım kendimden
fidan boylu kalemimle hasbıhal ettiğimden öte Rabbimdir beni tek bilen.
Sözcüklerle aşmalı bu dağları,
azizim.
Kıtalardan taştığım ne ki ahengim hem
var hem yok:
Karnım hem aç hem tok.
Esen rüzgârın kırbaçladığı bedenim ve
uyruğum iken sevgi bir de dilek tuttuğum çaputlar b/ağladığım yüreğim.
Bir vurgun yedimse.
Vurucu timlerin devirdiği.
Bir başat iklimde sektiğim.
Tefe konduğum ne ki?
T/av olmadığım kadar taraf tutmadığım
gel gör ki: ben Araf’ta saklıyım.
Göğün melankolisi.
Yerkürenin feri.
Sönmek ne kelime yangınım ben
yaktığımdan yandığımdan öte yadım dünüm aşkımsa bir metafor ve yatak döşek
imgelerim tecrit edildiğimse cihan ve işte erebileceğim en üst noktaya eriştim
ereli zirzop gölgelerin de alabildiğine uzağında kasvetin de düşmüşken
tuzağına…
Gel gör ki neylerim bir başıma?
Aş erdiğim.
Arşa çıktığım.
Arz ettiğim.
Azadesi kalemin.
Sisli şehrin güftesiyim.
Şiirlerin piri olmaksa ne haddime?
Arzı endam eden umudun ve sevginin
sonlanmayan mesaisi…