Kız, “üşüdüm” dediğinde erkekler 4 farklı yaklaşım segilerler:
1- Ceketini çıkartıp kızın omuzlarını örterler. (flört dönemi)
2- Sarılırlar (Sevişme dönemi)
3- “Ben de üşüdüm” (öküzlük dönemi)
4- “Üstünü kalın giyseydin…” (Camışlık dönemi)
Benim bulunduğum devreyi ifade eden bir başlık: "Üstüne kalın giyseydin..."
*
Temel, keçinin boynuzlarına takmış tasmayı, gezdiriyormuş.
Arkadaşı Dursun onu yolda görüp,
“Ula Temel, napiysin?” demiş.
“Ula görmiymisin, çöpeğimi cezdirayrum.”
“Ula Temel, bunun boynuzları var.”
“Valla ben onun özel hayatına karışmayrum.”
*
Bir Arap bölgesinde bir gazeteci erkeklerin kadınlardan her daim önde yürüdüğünü görür. Şaşırır ve yoldan rastgele bir adama sorar:
-“Neden kadınların önünde yürüyorsunuz?”
Adam tek kelimeyle yanıt verir:
-“Şeriat”.
Gazeteci memleketine döner. Zaman geçtikten sonra başka bir Arap bölgesine gider. Orada kadınların erkeklerin önünde yürüdüğünü görür. Değişim olduğunu sanarak sevinir. Ve yine sorar bir adama:
-“Neden kadınların arkasında yürüyorsunuz?”
Adam yanıtlar:
IŞİD her yere mayınlar döşüyor. önlem olsun diye..!
*
Temel, Fadime’yi Dursun’la birlikte yakalamış. Hemen silahını almış ve Dursun’a:
-“Madem Fadime’yi istiyorsun, onu benden erkek gibi al. Seni düelloya davet ediyorum” Demiş.
Dursun kabul etmiş ve düello için ikisi birlikte yanındaki odaya girip kapıyı kapatmışlar.
Temel Dursun’a fısıldamış:
-“ Aslında kimsenin ölmesine gerek yok. İkimiz de havaya ateş edelim, sonra ölmüş gibi yere yatalım. Fadime ilk önce hangimizin yanına koşarsa en çok sevdiği odur.”
Böylece ikisi havaya bir el ateş edip hemen yere atmışlar. Fadime silah sesini duyar duymaz içeri girmiş, yere yatan Temel ve Dursun’a bakmış ve bağırmış:
-“Cemal hayatım çıkabilirsin. İkisi de öldü.”
***

Bu vesileyle bir de kendi yazdığım bir fıkrayı paylaşayım, bakalım beğenecek misiniz?

Ahmet Davudoğlu, pek çok saygı değer cumurirreisi Erdoğan ile haftalık olağan görüşmesi için "kaçak saraya" çıktığında, "sayın cumhurbaşkanım, bu halk sizi, onlara yaptığınız her türlü kötülüğe rağmen çok seviyor. Beni ise hiç sevmiyorlar. Sizde olup da bende olmayan ne var?" diye sorar.
Pek çok saygı değer devlet irreisi, gülümser ve, "ben, bana yöneltilen suçlamaları hemen inkar ederek, aynı suçlamalarla beni suçlamış olan hasımlarımı suçlarım ve halk da onların suçluluğuna inanıp beni masum sanar," der.
Aynı gün "kaçak saraydaki" buluşma için düzenlediği basın toplantısında gazetecinin birisi, "sayın başbakan, paralel yapının başı Fetullah ile ABD’ de buluştuğunuzda neler konuştunuz?" diye sorunca, pek çok saygı değer devlet irreisinden öğrendiği taktiği uygulamaya geçen Davudoğlu Ahmet,
" Tesadüfen aynı otelde kaldık, ama kendisiyle bir şey konuşmadık,"dedikten sonra soruyu soran gazeticiye parmağını sallayarak:
"Onunla sen görüştün, sen!" diye çıkışır.
Basın toplantısındaki tüm yandaş medya gazetecileri bu espritüel başbakana gülerek karşılık verirler.

.....
Bu da sizler için yazdığım öyküm:

Yanına gittiğimde, kendi kendine bir şarkı mırıldanıyordu. Öyle ahım şahım bir şarkı değildi, sesi de detoneydi.
- Pardon! Cennet’e giden tramvay buradan mı kalkıyor, diye sordum.
Çantasından bir bloknot ile kalem çıkartıp, bir şeyler yazdı. Kafamı yazdıklarına uzatıp okumaya başladım.
- Afedersiniz! Dilime dolanmış bir şarkı, engelliyor size cevap vermemi...
Kapattı bloknotu, kalemi, attı çantasına, o arada devam ediyordu şarkısına. Sessiz sedasız yollara düşen notalar ve
detone olmuş adımlar…
Bir başkasına gittim doğruca, ona da aynı soruyu sordum.
- Pardon! Cennet’e giden tramvay buradan mı kalkıyor?
Sanki yol tarifi sormamışım da, derdin nedir diye sormuşum adama. Açıyor ağzını, yumuyor gözünü.
- Güneş parçalı bulutlu. Neresinden tutsam hayatın, sessiz sedasız esiyor kaba saba rüzgarlar. Gözlerimden dökülen yaşlar yollara düşüyor! Yalnızlığım tıklım tıklım menekşe kokuyor. Attığım adımların adresi biraz kayıp!
Tuh, tuh, tuh, vah, vah, vah, diye diye uzaklaşıyorum ondan.
Biricik Cennet’im, bugün sana gidecek tramvayı sordum insanlara, iç kimse söylemedi. Sana gelemedim ya, aklım sende kaldı. Banaysa bir avuç hiç kaldı.

( Üstüne Kalın Giyseydin... başlıklı yazı AliKemal tarafından 24.08.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.