İşçi Yemekhanesinde memurların yemek yemeye hakları yoktu. Bir saatlik öğlen paydosunda, şehir dışındaki fabrikadan şehir içindeki evlerine gidip gelmeleri de mümkün değildi. Sosyal Tesislerdeki lokantada, ücreti karşılığında yiyebiliyorlardı, ya da işe gelirken evlerinden getirdikleri şeyleri atıştırıp idare ediyorlardı. Sosyal Tesislerdeki lokanta yemek tutarı için kredi kartı da çekiyordu. Ben, bir koşu gidip karnımı doyurduktan sonra çektiriyordum kredi kartını, bedava yemişim gibi oluyordu.


Yemek faslından arta kalan zamanda bayan memurlar o gün sıra kimdeyse onun servisinde ve masasının etrafında bir araya toplanıp sohbet ediyorlardı. Erkek memurların bir kısmı sosyal tesislerde oyunla, ya da gırgır şamatayla, bir diğer kısmı da servisteki masalarına kafayı koyup uyuklayarak vakit dolduruyorlardı.


Ben de her zaman sosyal tesislerde takılırdım ya, bu gün serviste kalıp, dün gece evde bir türlü kalkıp gitmek bilmeyen bir misafir ağırladığım için eksik kalan uykumu telafi etmek istedim. Kollarımı yastık yapıp koydum kafamı üstüne...


Eşimin yazıp teslim ettiği sipariş listesi gömleğimin ön cebinde; mesaiden sonra listedekileri alıp götürmeyi unutmam inşallah, yoksa ayakkabılarımı çıkartıp terliklerimi giymeye bile fırsat bulamadan gerisin geriye çarşıya yollanırım!


Sipariş listesini gömleğimin cebine koydum, değil mi?


Koydum, koydum...


Kolumun tekini kafamın altından çekip de bir baksam mı?


Saçmalama be oğlum! Götü boklu bir liste için şimdi rahatımı mı bozayım? Şimdi uyuyayım da uyanınca bakarım...


Cebimdeki para da alacaklarıma yetmez ama... Paraya hiç dokunmayayım en iyisi, alacaklarımı kredi kartıyla alayım.


Bu kredi kartı olayını herkim icat ettiyse, Allah onun tuttuğu her şeyi altın etsin! Onlar da olmasaydı, halimiz haraptı. On ayrı bankaya ait on tane kredi kartım var; her birinin limiti beş bin. İstesem bir araba bile çekerim altıma vallahi...


Araba bizim neyimize, yahu! Önce çocuklar üniversitelerini bir bitirsinler hele...


Allah'ın izniyle Temmuz bire sağ salim ulaşsak da ikinci altı aya ait yüzde üçü de alıp çocukların harçlığına az da olsa, zam yapsak!..


 Gerçi benim hatun gene, bu zamla geçinilir mi, diye sızlanmaya başlar ya, olsun. Ülke yönetmek kolay mı? Bu kadar verebildiklerine şükretmeyi bilmiyor ki!


Bilmiyor ki, kredi kartları da olmasa açlıktan öleceğiz. Bu kredi kartı olayını herkim icat ettiyse, Allah onun tuttuğu her şeyi altın etsin! 


Dur yahu, az önce onun için hayır dua etmiştim; bu defa da, bizi kredi kartı sahibi yapan bankalar için hayırdua edeyim. Evet, Allah bütün bankalarımızın tuttukları her şeyi altın etsin!


Allah, saygıdeğer muhasebe müdürümün de, saygıdeğer fabrika müdürümün de tuttuğu her şeyi altın etsin! Onların sevgisi ve güveni sayesinde Ticaret Şefi oldum.


Allah, her ikisinin de tuttuğu her şeyi altın etsin inşallah!  Sanayi esnafından bir çalıntı çamurcusu gelip de, bu mübaya memurunun doğup büyüdüğü köyde bir kedisi bile yoktu, ama mübaya memurluğuna başladığı beş yıl içinde babası ve kardeşi adına üç yüz dönüm sulak tarla satın aldı, diyerek dedikodu yaptığında, onun lafından etkilenip mübaya memurluğundan el çektirmek istediklerinde ben, yalandır, iftiradır efendim, diyerek araya girince, saygıdeğer muhasebe müdürüm de, saygıdeğer fabrika müdürüm de benim kefaletime itimat buyurup mübaya memurumun görevini sürdürmesine izin vermişlerdi. Gerçi bu olaydan iki üç sene sonra, mübaya memurunuz fabrikanızın ihtiyaçlarını fatura tutarının yüzde beşi kadar rüşvet vermezsek, bizden almıyor, dedikoduları iyice çoğalınca, benim mübaya memuru istifayı basıp çarşının göbeğinde büyükçe bir rulmancı dükkânı açmıştı. Sonra bir gün beni yalvar yakar götürdüğü bir yemekte, "şefim, fabrikaya gerekli rulmanları benden aldırırsan, her faturanın yüzde beşini sana ikram ederim," deyince, nihayet, onun bir hırsız olduğunu anlayabilmiştim.


Öfkeyle, "Bu kadarı da olacak şey mi, yahu!" diye bağırdım.


Mübaya memuru, yanıma gelmiş, omzumu sarsıp uyandırarak, "mübayaya çıkıyorum şefim, diyeceğin bir şey var mı?" diye soruyordu.


Ona, "Sen istifa etmemiş miydin ulan?" diye sordum. "Seni mübaya memurluğundan alıyorum. Git otur masana!"

 



( Mübayaa Memuru başlıklı yazı AliKemal tarafından 12.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.