Orta yaşlara yakın olduğum bir dönem hanımla İzmir'deydik. Hanımın dedesine misafirdik.

Bir gün kafamıza esti, akşam saatlerinde, Hatay'daki evden eylenmek için İzmir Fuarına doğru yola çıktık. Belediye otobüsündeyiz. Bir koltukta hanım ve ben...

Bir kaç durak sonra kucağında bir bebekle kadının biri gelip tepeme dikiliyor. Yanında da kocası. İkisi de doğulu vatandaşlarımızdan, Kürt olabilirler...

İçimdeki kötü ruhlu Kemal, "ulan dikilecek başka yer yok muydu da..." diye söylenmekte. Dışımdaki iyi ruhlu Kemal, içimdeki kötü ruhlu Kemal'in manevi baskısına rağmen, kucağındaki bebekle kadın otursun diye düşünerek, "buyrun oturun," diyerek ayağa kalkıyor.

Ve... (":(" işaretinin anlamı, burada ağlanacak komutunu vermek imiş, ben de "ve"den sonra o işareti koyuyorum. :( ... Yer verdiğim o kadıncağızın yanındaki "koca" olacak o muhteşem erkek, boşalttığım yere ani bir hamleyle oturuveriyor! (Yalanım varsa nimet çarpsın)

Ve de kadının kucağındaki bebeği kucağına alıp karısını ayakta bırakıyor.

Karısı ise beni bir güzel yana doğru iteleyip, kocasının tepesinde koltuğun başına tutunuyor.

Olayın bu kadar kısa olduğu sanılmasın.

Oturan adamcağız koltuğa bacaklarını ayıra ayıra öyle bir yayılıyor ki, benim hanımı resmen taciz etmekte! Hanımcağızım, adamın tacizine uğramaktan kurtulmak için neredeyse camdan dışarı çıkacak. Ama ve lakin o kaçtıkça adamın bacaklar daha bir ayrışmakta. Bu sıkıştırmaya bir durak tahammül gösterebilen hanım sonunda, "müsaade et kardeşim" diyerek ayaklanıp yerini herifin karısına verdi. Böylece, geriye kalan yirmi, yirmibeş kilometre yolu biz ayakta onlar oturarak tamama erdirdirdik.

Bitmedi tabii ki!

Fuar alanına vardık, gezinmeye başladık. Sağı solu seyrede seyrede dolaşırken denk geldiğimiz fıskiyeli bir havuzun kenarındaki masalardan birine oturup, havuzdaki kırmızı balıkları seyrederek çayımızı içmeye başladık ki, hemen yanı başımızdaki masaya gelip oturan çocuklu çift kimdi dersiniz? Benim hanım henüz yarısını içtiği çayı öylece bırakarak, "Kalk, gidelim şuradan!" diye öyle bir ayaklandı ki, erkeksen biat etme...

Panayırdaki satış reyonlarını geziyoruz. Niyetimiz ilginç bir şeye denk gelirsek eşe dosta götürmek için satın almak. Gittiğimiz her tezgahın başına yine bu bebekli çift çıkmakta...

Luna Parka giriyoruz. Hanımın en büyük zevki çarpışan otolara binmektir. Bindik. Ben bir tane otodayım, o bir başka otoda; birbirimizle çarpışa çarpışa gülüşüyoruz. Derken bir otoya sıkış tıkış oturmuş bir karı koca ile kucaklarında bebekleri, gelip "küt!" diye benim hanımın otosuna çarpmasınlar mı? Direksiyonda benim hanımı gözüne kestirdiği artık iyice ortaya çıkmış muhteşem koca. Yani yine onlar! Hanımın o andaki halini görmenizi isterdim. Üniversiteler bitirmiş, öğretmenlik mesleğinde pişmiş o kültürlü hanımım olanca argoyla, "yeter ulan!" diye öyle bir bağırıyor ki, vallahi ben bile korkuyorum.

O otodan hareket halindeyken atlayıp inmesine "durmadan inmek yasak!" diyerek tepki gösteren görevli adama,

"Sana ne ulan, istediğim zaman iner, istediğim zaman binerim! Sana mı soracağım?" diye bir kafa tutuyor, daha cümlesi bitmeden adamcağız kayıplara karışıyor.

Gece on birde döneceğiz. Otobüs durağında gene onlar denk gelmesin mi? Son otobüs, başka otobüs de yok, mecburen biniyoruz...

Benim hanım otobüslerde yer kapma konusunda oldukça yırtıcıdır. Zıplıyor otobüse iki kişilik koltuğu kapatıyor. Ben ise, bizim muhteşem çiftten sonra ancak binip, hanımın yanıbaşına ulaştığımda, "kocam ameliyatlı, kusura bakmayın ona tuttum bu yeri," diyerekten kimseyi oturtmadığı koltuğa bir güzel yerleşiyorum.

Koltuğun başında kucağında bir çocukla kadın ve kocası.

Kim miydiler?

Elbetteki Basmane'den Hatay'a kadar ayakta tüneyerek gitmek zorunda kalan o sevimli kıro kardeşlerimiz...

 

( Kıro... başlıklı yazı AliKemal tarafından 4.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.