Akıl, beynin, iyiyi kötüden, hakkı batıldan, hayrı şerden, faydalıyı zararlıdan ayırt edebilme kabiliyetidir.
 
Çoğu zaman zahire göre ölçüp biçen akıl, tefekkür boyutunda düşündüğünü gönül süzgecinden geçirmek suretiyle matlup olup neticeye ulaşabilir.
 
            Duygular, akla tâbi olmazsa yanılma payı çok yüksek olur.
 
            Akıl da, kalbe danışmaz da bağımsız hareket ederse faydalı olması bir yana zararlı da olabilir. Nitekim şeytan akıllı bir varlıktı(r)…
 
            Akıl, muhakeme ettiklerini, gönül dünyasından geçirip ruhun derinliğiyle irtibat halinde bulunduğu müddetçe kişiyi doğruya, hakka, hidayet ve arzulanan neticeye iletebilir.
 
            Akıl yürüterek, bilim ve teknolojinin zirvesine oynayanlar her ne kadar görünürde hayatı kolaylaştırıyor gibi görünse de aslında kimseyi gerçek anlamda mutlu edememektedirler…
 
            Duygularla algılama demek olan duygu hâli, yerine göre de gelişmeler karşısında duygulanım olarak tezahür eder.
 
            Ama eğer işin içine süreç yaşanırken hislerden ziyade irade, vicdan ve inanç devreye girerse sonuç da ona göre olur.
 
            Akıl, beynin melekeleri olarak daha çok değerlendirildiğinden salt bir biçimde kişiye yeterli olmaz; gönül ve ruh ile irtibatlı olması elzemdir.
 
            Akıl, insanın sahip olabileceği en büyük nimet ve servettir. Aklını kullanamayan zaten sorumlu değildir.
 
            Ancak akli melekeleri yerinde olup da aklını hayra, iyiye, müspete kullanmayanlar hem kendilerinin hem de çevresindekilerin başına eninde sonunda bela olurlar.
 
            Bu akıl nimetinden sonra bir nimet daha vardır ki o da kalp ile bağlantılı olan imandır.
 
            İnançsız bir akıl; kişiyi kurtaramaz!..
 
            İnanç olmadan kişinin aklı ölüme engel olamaz… Bu şu demek değildir; İnancı olan ölmez… Yaşayan her canlı ölmek için yaşıyor aslında… Ölüm mahluk için muhakkaktır da, cennette sonsuza dirilmek varken ebedi cehenneme gitmek için ömrünü ve aklını harcamak niye?..
 
            Şunu diyebiliriz. Sahip olduğumuz en büyük nimet akıldır velâkin, inanç olmadığı zaman da o akıl hiçbir işe yaramamaktadır. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v):
 
            “Akıllı o kimsedir ki ölümü düşünür de ölüm ötesi gerçek aleme hazırlık yapandır” buyurmuştur.
 
            Akıl, aşağıda kalp (gönül) ile yukarıda ise ruh ve ruhun sahibiyle sürekli ilişki içerisinde olmalıdır…
 
            Eğer bu sağlıklı ilişki kurulamazsa şizofren yapılı, kafası bozuk, acımasız, parazit ve son derece zararlı mahlûk olmanın ötesine geçilemez.
 

            Oldukça karmaşık bir yapıya sahip olan insanı anatomik, biyolojik ve ruhsal açıdan bir yere kadar tahlil edebiliriz.

Fakat Yüce Yaratıcının, salık verdiği esas ve ilkeleri göz ardı ederek zahire göre kişileri değerlendirip bir takım tıbbi tahlillere mahkûm edip gönül ve ruh dünyasını hesaba almamak; yapmak ve kurtarmak yerine yıkmak ve kaybetmek anlamına da gelebilir…
 
İşte tam da sözün burasında gönül erlerinden dem vurmak gerekir.
 
Gönül erleri; gönlü, gönülleri imar eden mimarlardır. Gönlü harap olanlara, akılları bir yarar sağlamayacaktır.
 
Günümüz dünyasında, insanların son derece agresifleştiği ve menfaat peşinde koştuğu aşikârdır. Bu yüzdendir ki; yeryüzünde huzur, güven ve barış kalmamıştır. Bunun da nedeni gönül erlerinin kâle alınmamasıdır… Oysaki tarihimiz bu konuda sayısız örneklerle doludur…
 
İnsanlar bugün tesadüfen yaşar hâle gelmiştir. Rabbin emrinde olması gereken ruhlar, habis duruma düşürülmüştür. Ruhları kirlenen insanların yaşadığı dünya başka nasıl olabilir ki?
 
Hayatlarına Yüce Allah’ı karıştırmak istemeyenler O’nun her şeyin sahibi olduğunu unutuyorlar…
 
Hâlbuki mesele kalplerin müsterih olması ise o zaman bilinmeli ki;
 
“ Kalpler, Allah’ı anarak tatmin olur.” (Ra’d Suresi,28)
 

            Selam ve dua ile…

           

MFK

( “duygu Akla, Akıl Ruha Tabidir” (Hz. Mevlana) başlıklı yazı MFK tarafından 24.04.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.