BASİRET

‘Basiret’, kelime olarak ‘görmek’ anlamındaki ‘Ba-sa-ra’ fiil kökünden türemiş bir mastardır.

Terim olarak basiret, idrak (anlayış/kavrayış) kuvveti, derin görüş, ileriyi görme, bilinçle kestirme, yakîn, burhan, hüccet, bir şey hakkında oldukça bilgili olmak, zekâ, ibret gibi anlamlara gelmektedir. ‘Basar’ın görmekle yakından ilgisi vardır.

Basar, görme endişesiyle bakmaktır.

Bakmak-görmek ilişkisinde her ikisini birleştiren, ama nihai olarak ‘görme’yi‘ hedefleyen bir bakmadır ‘basar’.

Basar kelimesi aynı zamanda hem görme organı olan göz için, hem de gözün görme kuvveti için kullanılır.

İdrak eden kalp için ‘basiret’ sözü kullanılır. Yani meseleleri baş gözüyle değil de asıl kalp gözüyle -Yüce Allah’ın “Basar” sıfatının yansıması olarak- bakıp arka planlarıyla birlikte görebilmektir.

Basiret, ‘kendisiyle hakla batılın temyiz edildiği marifet (bilgisi)’ olarak da tarif edilmiştir.

Basiret kavrama yeteneğidir, vakıf olmak, olay ve nesneleri anlayıp kavramak. Olup biteni bilebilmek anlamına da gelir.

Basiret, gerçekleri hataya düşmeden görebilme kabiliyetidir aynı zamanda.

Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği de diyebiliriz…

 

FERASET (FİRASET)

 

Arapça 'da at anlamına gelen ‘Feres’ kelimesinden türemiştir. Atların gözlerinin konumu sebebiyle canlılar içinde görüş açısı en yüksek hayvanlardan biri olma özelliğinin, insanlara, olayları tüm açılarıyla irdeleme ve karar verme yetisi şeklinde uyarlanmasıyla ortaya çıkmış kelimedir.

Anlayış, yüksek sezgi.

Zihin uyanıklığı, anlayış kabiliyeti.

Anlama, idrak.

Anlayış, sezgi, çabuk seziş.

Feraset, basiret ve dirayetle birlikte daha bir anlamlı olur.

Ferasetin zıddı ahmaklıktır, zekâdan mahrumiyettir. Feraset zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti, bir insanın ahlakını, kabiliyetini yüzünden anlamak melekesi demektir.

Feraset iki türlüdür. Biri bir nevi ilham eseridir ki, sebebi bilinmeksizin meydana gelir. Diğeri bir kazanma eseridir ki, muhtelif tabiatlara vakıf olmak sebebiyle meydana gelir.

        Müminin ferasetinden sakınınız. Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar buyrulmuştur. (Tirmizi, Taberani)

Feraset, yemi değil tuzağı görmektir.

Bir nevi ince fikirlilik, düşüncelilik demektir.

 

Yukarıda kısaca vermeye çalıştığımız ve Yüce Allah’ın mümin kullarının özelliklerinden olması gereken bu iki önemli haslet nedense yok gibidir.

Şayet yeryüzündeki iki milyar civarındaki Müslümanlar basiret ve feraset sahibi olmuş olsalardı, herhalde ne böyle diktatör liderlerce yönetilirlerdi, ne İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı olurdu!..

Tarih, ibret alınmadığı için sürekli tekerrür edip durmaktadır. Olup bitenlerden ders çıkarmak gibi bir gayret ve kıpırdanma göremiyoruz!..

Rabbiniz bir, peygamberiniz bir, kitabınız bir, dininiz bir olacak, ama kendiniz birlik olmayacaksınız; kiminiz mezhep taassubu, kiminiz ırkçılık, kiminiz Batı’ya ve ABD’ye uşaklık, kiminiz, particilik, kiminiz radikallik, kiminiz, mealcilik, kiminiz mensup olduğu cemaatin liderini Hz. Peygamber’den üstün tutarak, kiminiz bidat ve hurafelere saplanarak, kiminiz de peygambersiz bir din oluşturma çabasına girerek bölük pörçük olacaksınız ve geldiğiniz halden şikâyet edeceksiniz!..

Olayların sebep ve sonuç ilişkisini göremeyip; materyalizm, kapitalizm ve emperyalizmin adeta piyonu durumuna düşen bir Müslüman profili olabilir mi?..

Problem, mensubu olduğumuz dinde olmayacağına göre; bütün sorun belli ki biz Müslüman’lardadır!..

Bizler basiret ve feraset ile tahlillerde bulunmadığımız müddetçe, ne idüğü belirsiz oluşumlar, nefis, şeytan ve düşmanlar tarafından elbette ki güdülürüz!..

Özel veya tüzel kişi olarak basiretsiz ve ferasetsiz bu vurdumduymaz tavırla ne ekonomiyi, ne siyaseti, ne iç-dış politikayı, ne dost-düşmanı, ne Suriye, Irak, Mısır, Libya, Filistin, Arakan, Doğu Türkistan, Rusya, İsrail, ABD, Avrupa, Afrika, Çin’i,  ne terör meselesini, ne eğitimi ve ne de dünya-ahiret meselelerini anlayabilir ve çözebiliriz!..

İşleyen süreç tamamen Müslümanların aleyhinde görünüyor!.. Tâ ki, yeniden iman edip basiret ve feraset ile değerlendirme yapıncaya dek!..

 

Konumuzu bir ayet mealiyle noktalayalım:

 

            “…Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da, artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz.”(Ra’d Suresi, 11)

Yüce Rabbimizden basiret ve feraset dileğiyle!..
 
MFK
( Basiret Ve Feraset Yokluğu başlıklı yazı MFK tarafından 4.10.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.