Richard ve arkadaşlarının okuldan uzaklaştırma cezası süresini dolduktan sonra yine okul meydanlarına geri
dönmeye başlamıştı. Okula geri dönmesine en çok sevinenlerden biri de Katherine Grimmes olmuştu. Çünkü
sevgilisi olan Klaus Salvatore'yi 4 gün zarfında hiç görememiş, uzaklaştırma süre zarfında hiç buluşmamışlardı.
Buda kalbindeki özlem ve sevgi duygusunu galeyana getirmişti. Bazen görüşmemek ve haber almamak kötü bir
durum değildir. Alışkanlık hastalığını ortadan kaldırmak ve birbirlerimiz ile daha ziyade bağ kurmak demektir.
Özlem duygusu tetiklenmesse ilişkiler zamanla tahtip olur, yıkılır..
Klaus Salvatore okul koridorlarında Oliver Forbes ile yürürken birden karşıdan Katherine Grimmes tüm hızıyla
koşarak ona yaklaşır ve sevgi sözcüklerini ard arda sıralayarak sımsıkı sarılmaya başlar. Bir yandan sarılırken bir
yandan hızlıca yanaklarını, dudaklarını öper ve kokusunu sinesine çeker. Oliver Forbes bu durum karşısında
tebessüm ederek en yakın arkadaşı olan Klaus Salvatore’nin kız arkadaşı ile beraber mutlu bir birliktelik
yaşaması ona ayrı bir lezzet vermektedir.
Fakat bu görüntüye şahit olan ve lezzet yerine nefret üstüne nefret kusan bir isim vardı.. Cara Northman...
Cara Northman bu iki aşıkları bir arada görmeye bile tahammül edemezken Katherine’nin sevdiği adama
sarılmasına, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamasına tahammül edemiyor, azap üstüne azap çekiyordu.. Hele
birde yanaklarını ve dudaklarını öptüğünü görünce kalbine resmen oklar saplanıyor, param parça oluyordu. Diri
bir şekilde parça parça dilimlenerek öldürülmesi, gördüğü bu tablo karşısında daha hafif kalırdı. Ona en çok
koyan noktalardan biri de elinin ve kolunun bağlı olmasıydı. Sevdiği kişiyi gözünün önünde başka bir kız ondan
uzaklaştırıyor fakat o sadece sukut ediyordu. Sukut etmek zorundaydı zaten.. Çünkü Klaus’a bir sözü vardı..
Katherine ve kendisi arasında bir seçim yapması için belli bir süre tanıyacak ve o süre zarfında hiç müdahale
etmeyecekti. Hatta ve hatta Katherine’yi seçse dahi hiç bir şekilde karşı çıkmayacak, Klaus’un kararına saygı
duyacaktı.
Evet söz ağızdan bir kere çıkar.. Cara Northman kocasını aldatmasına karşı merhametsizce bir azap çekiyordu..
İlahi bir adaletin tecellisi Cara Northman’a yansımıştı belkide.
Klaus Salvatore sevgilisi ile koridorda hasret giderirken, Richard Gilbert’te kız arkadaşı Liv Allen ile beraber
kantinde bir şeyler içip birbirlerine kur yapıyorlardı. Richard Gilbert hayatından son derece memnundu. Birden
yanlarına Stefan Jonhson geldi. Selam vererek hal hatır sordu. Aralarında geçen muhabbet esnasında kantinde
Gerard Smith ve tayfası belirdi. Richard ve Stefan karşı grup ile ters ters bakışmaya başlarken o esnada Liv Allen
‘’sakın kavga çıkarmayın Richard. Zaten okuldan aldığınız ceza yeni bitti, bu kez kesin atılırsınız’’ diye
uyarılarda bulundu. Richard Gilbert kız arkadaşına tebessüm ederek ‘’merak etme, kavga çıksa dahi biz asla
müdahale etmeyeceğiz. Hatta bilerek bize dayak atmalarına müsade edeceğiz. Karşılık verirsek ceza bize de
sıçrar. Ama mağdur takım biz olursak okul onları suçlayacak ve onlar atılacak. Doğal olarak bize her hangi bir
zarar dokunmayacak’’ dedi. Stefan Jonhson, Liv Allen’a bakarak güldü ve ‘’senin bu sevgilinden var ya korkulur,
korkulur’’ dedi ve iki sevgiliyi baş başa bıraktı.
Gerard Smith ve arkadaşları zaten kavga etmeye niyetleri yoktu. Çünkü onlar da okuldan atılma korkusu
yaşıyor ve bu yüzden sadece ters ters bakmak ile yetiniyorlardı.
Elena Pierce ve Eliza Merlotte okulda derste idi.. Fakat Elena ruhen farklı yerlerde geziyordu. Çünkü başına
gelen Gark belası onuda sarmış, bu gizli düşman ile oda mücadele vermek zorunda kalmıştı. Şiir defterinin
çalınması onu bir hayli telaş etmesine sebep vermiş ve içinde bulunduğu bu durum karşısında nasıl
kurtulacağına dair arayış içerisine girmişti. Dikkati derste değil bu gizli düşman kim olabilir sorusunu yanıtlamak
ile meşguldü. Fakat herhangi bir cevap bulamıyordu. Tıpkı Klaus ve Oliver’ın bu soruyu cevaplayamaması gibi.
Gark belası tıpkı bir bataklık misali gibi.. İçine düşen kurtulamıyor.. Çırpındıkça daha çok içine çekiyor ve
nihayetinde bütün bedenini hapsediyordu.
Oliver ve Klaus’un geçmiş hayatları sersilik ile geçtiği için bir çok kişiye zararları dokunmuş ve düşmanları bir
hayli birikmişti. Bu iki kafadara birilerinin musallat olması normal bir durumdu. Fakat Elena gibi kalbinin
temizliği yüzüne yansımış bir genç kıza kim neden musallat olurdu ki?
Kime zararı dokunmuş ki bu kıza, bu şekilde zarar versin? Elena Pierce de bu konuyu uzun uzun düşünmüş fakat
cevap bulamamıştı. Çünkü oda biliyordu ki hayatta kimseye zarar, kötülük ve fenalıkta bulunmamış, tam
tersine olabildiğince, gücü yettiğince insanlara fayda sağlamaya çalışmıştır. Fakat buna rağmen başına neden
bunlar geliyor? İşte bundan sonrası zaten yanıtsız kalmaktadır.
Eliza Merlotte en yakın arkadaşının durgun ve üzüntülü halini fark etmiş ve neden bu durumda olduğunu
sormuştur. Elena ise geçiştirmeli ve tevilli yanıtlar ile cevap vermiş, kendi iç aleminde bu problemi çözmeye
karar vermiştir. Her ne kadar durumunu dile getirmese de Eliza Merlotte’nin bu durum gözünden kaçmamış, en
yakın arkadaşının sıkıntısını olduğunu anlamıştır.
Hazır konu dertten açılmışken Violet Williams’ın da derdinden bahsedelim.. Violet’in en yakın arkadaşlarından
biri olan Sanchez Barnes’e derdini bir cafe’de oturup anlatmaktaydı. Violet söze nasıl başlayacağını bilmiyordu.
İçinde, kalbinde o kadar tatlı bir heyecan ve bir o kadar da hüzünlü bir duygu vardı ki bunu kelimelere
dökmekte oldukça zorlanıyordu. En yakın arkadaşı olan Sanchez artık konuya girmesini söylüyor, merakını dile
getiriyordu. Violet Williams derin bir yutkunuş ve derin bir nefes ile cümleyi kafasında toplamaya çalışıyor ve
söze başlamak için ufak ufak girişler yapıyordu. Sanchez konuyu uzatmaması ve sadede gelmesi için uyarılarda
bulunuyordu.
Sonunda ‘’Oliver Forbes’in ondan hoşlandığını’’ dile getirmeyi başarmıştı. Sanchez Barnes şaşkın bir ifade ile
buna nasıl kanaat getirdiğini sorunca, toplu bir şekilde takılırken devamlı gözünün onun üzerinde olduğunu
söyledi. Kaçamak bakışlar, ufak tebessümler ve bahane bularak tatlı dokunuşlardan dolayı anladığını söyleyince
Sanchez birazcık öfkelendi. Çünkü en yakın arkadaşına biri ilgi duyması pek hoşuna gitmemişti. Violet Williams
sakin olmasını istiyordu. Söze kaldığı yerden devam edecekti. Ve şöyle devam etti..;
’’Bende ondan çok hoşlanıyorum...’’
Sanchez Barnes şaşkın bir ifade ile ‘’ciddi misin sen?’’ dedi. Violet Williams ‘’Evet, çok ciddiyim.. Onun
gözlerinin gözlerime deymesi, bana bakıp hafif tebessüm etmesi, tatlı mimikleri ile olaylara bakışı ve yumuşak
elleri ile bir bahane bulup bana dokunması beni değil rahatsız etmek, hoşuma bile gidiyor’’ dedi. Sanchez
Barnes üzgün bakışları ile Violet’e bakarak ‘’ama durumu biliyorsun Violet...’’ dedi. Violet Williams’ın gözleri
dolarak ‘’evet biliyorum fakat duygularıma engel olamıyorum’’ diye yanıtladı. Sanchez Barnes en yakın
arkadaşına ‘’nasıl olurda bu kadar kısa sürede ona karşı bu derece muhabbet duymaya başladın?’’ diye soru
yöneltince Violet Willams, ona karşı aşk beslediği süreç Richard ve arkadaşları ile tanıştıktan sonra olmadığını,
tanışmadan öncede ona karşı büyük sevgi beslediğini söylüyordu. Sanchez bugün şok üzerine şok yaşıyordu.
Çünkü ilk defa bilmediği, yeni öğrendiği sırları öğreniyordu.
Sanchez, Stefan ve Violet arasında kalan ve kimselere asla bu bilgiyi sızdırmayan gizli bir sır vardı... O sır ise
Violet Williams’ın bir gün ölecek olmasıydı. Violet Williams kanser hastası olan biriydi. O kadar tedavi olmasına
rağmen hastalığı tedaviye bir türlü yanıt vermemişti. Doktorlar bir kaç ay yaşayacağını söyleyince en yakın
arkadaşları bu durumdan dolayı çok müteessir oldu. Bu gerçeği Violet Williams’a kendileri söyledi çünkü daha
önceleri birbirlerinden asla birşey saklamayacaklarına dair söz vermişlerdi. Bu üç kafadar birbirlerine o kadar
çok bağlılardı ki bu derece kötü bir haberi dahi saklamamış, birbirlerine asla ihanet etmeyerek dürüst olmuş ve
bu kötü haberi Violet’e söylemişlerdi. Richard ve arkadaşları bile bu üç kafadarın birbirlerine bağlı oldukları gibi
yakın değillerdi. Çünkü Richard ve arkadaşları birbirlerinden bazı sırları saklarken bu üç sıkı arkadaş
birbirlerinden olumlu yada olumsuz hiç bir şeyi saklamıyorlardı.
Violet Williams bir kaç ay içerisinde ölecek olması onu üzmüyordu. Çünkü zaten kötü haberi önceden aldığı için
kabullenmişti. Fakat Oliver Forbes’e karşı muhabbet duyması onun canını acıtıyordu. Çünkü kendisine hakim
olamıyor, Oliver’a karşılık vermesinden korkuyordu. Oliver’ı üzmek istemiyordu. Eğer karşılık verirse ölümünün
ardından Oliver çok acı çekecekti. Bunu yapmaya hakkı olmadığını düşünüyordu.. Bundan dolayı hislerine
mümkün mertebe hakim olma gayreti içerisindeydi. Şimdilik başarıyordu fakat ileri de başaracak mıydı orası
mechul. Çünkü hislerin girdiği yerde akıl ve kalp devre dışı kalır. Gençlik hissiyatı akıl ve kalp mizanlarını
dinlemez. Buna en büyük örnek Elena Pierce idi. O kadar senelerce hislerine hakim olmasına rağmen
dayanamayarak Richard Gilbert’e olan aşkını dile getirmiş, hıçkıra hıçkıra ağlayarak onu çok sevdiğini yüzüne
haykırmıştı. Bu imtihanı acaba Violet Williams geçecek miydi? Bunu ileride öğreneceğiz...
Oliver Forbes aynı Violet Williams’ın en yakın arkadaşına durumu izah ettiği gibi oda izah etmişti. Klaus
Salvatore’ye ondan hoşlandığını nasıl bir yol izlemesi gerektiğine dair bir kaç taktik almaya çalışıyordu. Klaus
Salvatore’nin verdiği fikir ona bütün duygularını, ona beslediği muhabbetleri harfi harfiyen anlatmasıydı. Açık
sözlü olmayı tavsiye ediyordu. Oliver Forbes bu fikri uzun uzun düşündü ve en yakın arkadaşının ona verdiği
tavsiyeyi uygulamaya karar verdi. Birazcık utansa, çekinse de bu fikri hayatına geçireceği konusunda emindi.
Klaus Salvatore bu konuda en yakın arkadaşına gereken yardımı yapacağını da belirtti.
Klaus ve Oliver’ın konuşmasının ortasına aniden edebiyat öğretmeni Cara Northman gelince Klaus’un
suratında sıkılma ifadesi belirdi. Cara sinsi bir güler yüz ile ‘’ne yapıyorsunuz çocuklar?’’ diye soru yöneltti.
Oliver Forbes ise geçiştirmeli cevaplar vermeye başladı. Cara soruyu üsteleyince Oliver Forbes açık bir dil ile
‘’bir kıza teklif etme konusu var hocam, ben çekingen bir yapıya sahip olduğum için en yakın arkadaşım olan
Klaus’tan yardım alıyordum’’ dedi. Cara Northman, Klaus’a sinsi ve manalı bakışlarını yönlendirerek ‘’emin ol
bu konuda Klaus’tan daha iyisini bulamazsın Oliver... Ne de olsa kendisinin bir çok kızı idare edecek kadar
kapasiteye sahip olduğunu düşünüyorum’’ dedi, uzun uzun baktı ve gitti. Oliver Forbes en yakın arkadaşı Klaus
Salvatore’ye bakarak güldü ve ‘’bu neydi şimdi ya. Senin bu kadından ayrılıp Katherine ile beraber olmanı mı
hazmedemiyor’’ dedi. Klaus Salvatore bozuntuya vermeyerek ‘’bende anlamadım... Neyin derdinde bu kadın’’
diyerek ters ters Cara’nın arkasından baktı..
Evet akşam olmuş bir okul gününün daha sonuna gelinmişti... Herkes evlerinde yorgun bir şekilde dinlenirken,
aç karınlarını doyurmuş, yemek yeme işleminden sonra kimisi derslerine çalışırken, kimisi okuduğu romanı
eline alarak kaldığı yerden devam edip kitabını okuyor, kimisi de televizyon seyrediyordu. Vakit iyice geçikmiş
saat gece 1 olmuştu. Elena Pierce her zaman yaptığı gibi şiir defterini alıp Richard Gilbert’e olan hayranlığını
dile getirecek cümleler yazamıyordu. Çünkü Gark isimli gizemli şahıs onun defterini çalmış, Elena Pierce’ye
dünyada cehennem azabı çektirmeye niyet etmişti. Elena buz gibi tavırlarıyla yatağına uzanmış düşünceli bir
şekilde etrafa bakıyordu. Ortamda çıt sesi dahi yoktu... Bu sessiz ortamda zihnini daha çok zorluyor, içinde
bulunduğu bu zorlu zamanı nasıl atlatacağını düşünüyordu.
Fakat ortamı birden Elena’nın cep telefonuna gelen bir mesaj sesi bozmuştu. Elena Pierce tedirgin surat ifadesi
ile telefonuna bakıyor, elini telefonuna doğru uzatmaya başlıyordu. Telefonunun kilidini açıp gelen mesaja
baktığında ise Gark isimli şahıs olduğunu gördü.. Mesajı hemen merak ile açtı ve okuduğu mesaj karşısında
gözleri yuvalarından fırladı. Mesajda ise yazan şu idi; ‘’Şiirlerin gerçekten harikaymış Elena... Özellikle Richard
Gilbert’e karşı olan bazı cinsel içerikli şiirlerin beni resmen büyüledi...’’
Elena bu mesaj karşısında yıkılmış, o anda ölmek istemişti. Bu mahrem şiirler arkadaşlarının kulağına giderse
onların yüzüne bakamazdı. Özellikle Richard ve Eliza’nın... Elena’nın beyni artık durmuş bir şey düşünemez
hale gelmişti. Şimdi nasıl rahatça uyuyabilecekti? Kim bir genç kızın duygularını kullanarak ondan pirim
yapmaya kalkışırdı? Üstelik kimseye zararı olmayan, tertemiz kalpli bir genç kızın?
Bu soruların cevabını siz okuyucular gibi bende merak içerisindeyim...