Hikayeme Son Vereceğim Zaman Başlığı Düşüneceğim... 5. Bölüm
Üniversite
yolculuğu başlıyordu... Okulların açılmasına son bir hafta kalmıştı. Richard,
Oliver, Klaus, Elena ve Eliza bavullarını hazırlayıp yolculuğa çıkmaya
başlamıştı. New Orleans’a aynı anda gitme kararı aldılar. Hatta gitmeden
öğrenci evini bile ayarlamışlardı. Aynı apartmanda, karşı karşıya bakan
dairelerde kiralık ev tutmuşlardı. Erkekler bir yerde bayanlar bir yerde
kalacaktı. Yani kısacası Baton Rouge’de süren dostluk, birlik ve beraberlik New
Orleans’da da devam edecekti. Herkes bavullarını alıp Oliver’ın arabasına
doluşmaya başlamıştı. Saat gece birde yola koyulmuşlardı. Direksiyonun başında
Oliver, ön koltukta Rickard, arka koltuklarda da Klaus, Elena ve Eliza vardı.
Beş kafadar gece sohbet ederek, şakalaşarak tatlı bir şekilde muhabbetlerine
devam ediyordu. Üniversite hayallerinin gerçekleşmesi onlara mutluluk
veriyordu. Birde bu duruma eski dostluğun devam etmesi eklenince bu mutluluk
çifte katlanmıştı.
Bir ara konu döndü dolaştı Rickard ve Eliza üzerinden konular konuşulmaya
başlandı. Onların ilişkileri hakkında konular açılınca Rickard ve Eliza bu
durumdan rahatsız olup, çekingenlik hastalığına yakalandılar. Elena neden
ayrıldıklarını merak etti ve ayrılma sebebini sordu. Rickard ve Eliza bu konu
hakkında yorum yapmadılar. İki tarafta sadece susmak ile yetindi. Elena ısrarla
öğrenmek isteyince Oliver ‘’bu konu hakkında konuşmak istemiyorlar, ısrar etme
Elena’’ dedi. Elena da mecbur susmak zorunda kaldı. Rickard ve Eliza bir birlerinin
gözlerine kaçırarak bakıyorlar ve o eski yaşadığı olayları tahayyül ediyorlardı.
Bu durumu Elena ve Oliver fark etti. Oliver ortamı sıcak tutmak için hemen bir
kaç espiri yaptı ve böylelikle gergin havayı yumuşatmaya başladı.
Uzun yolculuktan sonra New Orleans’a gelen Rickard ve arkadaşları yorgun argın
bir şekilde kendilerini evlerine attılar. Kimisi divan’a uzandı, kimisi koltuğa
yumuldu kimisi ise yerde uzanıyordu. Bir yandan ise ‘’vay beee, nereden
nereye’’ diyerek iç geçirmeye başladılar. Elena ‘’liseden sonrada hukukumuzun
devam edeceğini hiç düşünmüyordum.’’ Dedi. Konuşma esnasında bazılarının
gözleri uykusuzluktan gidip geliyordu. Bazıları ise sızmıştı. En sonda hepsi
uykusuzluğa dayanamayıp uyuya kalmıştı. Sabah uyandıklarında ise yorgunluktan
10 dakika kendilerine gelememişlerdi. Kendilerine geldikleri zaman kimisi
okulunu görmek için üniversiteye gidip kampüsü, kantini, dershaneleri inceledi.
Kimisi de evlerine eksik eşyalarını tamamlamak için alış verişe çıktı. Artık
yeni bir hayata uyum sağlama vakti gelmişti. Belki de yeni hayatlarında yalnız
kalmamak ve zorluk çekmemek için bu beş dost birbirlerine destek çıkması için
kaderleri aynı yere çıkmıştı.
Günler sonra evlerine yerleşen ve düzeni oturdan üniversite gençliği artık
heyecan ile okulunun açılmasına karşı geri sayım yapmaya başlamışlardı. Okul
açılmadan bir gün öncede erkeklerin kaldığı evde güzel bir eğlence
düzenlediler. Hem muhabbet, hem espiri, hemde anılar derken saat oldukça geç
olmuştu ve gençler yorgunluktan oldukları yerde uyuya kaldılar. Sabah
uyandıklarında ise okulun ilk günü geç kaldıklarını fark ettiler ve apar topar
okul yolunu tutmaya başladılar. Okulun ilk günü hocalar ve farklı kişilikteki
öğrenciler ile tanıştılar. İlk güne göre fena bir gün değildi. Neşeli ve güzel
bir vakit geçirmişlerdi. Fakat Oliver ta ki bilgisayarı açıp mail kutusunda ona
gönderilmiş mesajı görene kadar...
Oliver, gece birde tüm ışıklar kapalı iken bilgisayarını açtı ve [email protected] adlı kullanıcıdan bir mail aldı. Mail’de ise şu
yazıyordu; ‘’Merhaba Oliver! Ben Gark... Yani sen beni Gark lakabı ile tanı. O
gece yaptığın cinayeti kimse görmedi mi sanıyorsun? Cinayetini herkesten
saklayabilirsin, fakat benden asla’’
Oliver bu mail’i alınca gözleri birden fal taşı gibi açıldı. Mail karşısında
kalbi ard arda şiddetli bir şekilde atıyordu. Hızlı hızlı nefes alıyor, kan
dolaşımı hızlanıyordu. Bedenini korku ve endişe kaplamış, bu durum karşısında
hiç bir şey düşünememişti. O korku anında o karanlık ortamda biri omzuna elini
koydu ve o an hızlı bir şekilde ayağa kalkarak irkildi ve arkasını döndü. Korkulu
bir ses tonu ile bağırdı. Fakat arkasındaki kişi Richard’dı. Oliver en yakın
dostu olduğunu görünce rahat bir nefes aldı ve yerine oturarak hızlı bir
şekilde nefes alıp verdi. Richard bu duruma anlam verememişti ve neden bu
şekilde panik yaptığını sordu. Oliver ise Richard’ı atlatmak için üstün körü
geçiştirecek cümleler sarf etti. Richard onun sözlerine karşı tatmin olmasa da
en yakın dostunu sık boğaz etmemek için kabul etmiş numarası yaptı. Bir ihtiyaç
karşısında yardım edeceğini üstünü çizerek belirtti ve odasına çekildi. Richard
gidince Oliver’ın gözlerine uyku girmedi. Sabahtan akşama kadar ‘’ensendeyim’’
adlı gmail hesabının kim olabileceğini düşündü. Fakat iç açıcı bir sonuca
varamamıştı. Kim olduğunu bulamadığı içinde o adrese geri mail atarak kim
olduğuna dair sorular sordu.
Sabah okulun yolunu tutan Oliver, yanına kim gelirse gelsin şüphe gözü ile bakıyordu.
Biri yanına gelip günaydın dese dahi ‘’acaba bu Gark isimli ajan olmasın’’ diye
içinden uzun uzun bu konuyu mütalaa ediyordu. Oliver’ın bu enterasan hali
Richard ve Klaus’un dikkatini çekmişti. En yakın dostları derdini öğrenmeye
çalışsa da Oliver başındaki belayı söylememe de ısrarlı idi. Kendi imkanları
ile bu Gark isimli kişinin maskesini düşürmek istiyordu.
Bir gün teneffüs arası Oliver sınıfına geldi, sırasına oturdu ve defterini
açtı. Defterini açtığı vakit bir de ne görsün? Bir not...
Notun üzerinde de ‘’İsaac’ı gömdüğün yere bir bak bakalım ceset orada mı’’
yazıyordu. Oliver’ı o gece ki gibi şiddetli bir telaş ve korku bedenini kapladı.
Oliver’ın korku ve endişe içini kemirmişti fakat merak duygusu onun daha çok
içini kemiriyordu. Acaba notta İsaac’ın cesedinin çalındığı mı vurgulanıyordu?
Çalındı ise o cesedi ne yapacaktı? Bunun gibi daha çok muhtelif sorular
Oliver’ın aklına geldikçe beyni duruyordu. Bu sorularına cevap bulması için İsaac’ı
gizlice gömdüğü yere gitmeli ve cesedinin orada olup olmadığını kontrol
etmeliydi. Kafasındaki dehşetli sorulardan ancak bu şekilde kurtulabilirdi.
Herkes uyuduğu bir vakitte Oliver
arabasına atladığı gibi gece gece yola koyulmuş, İsaac’ı gömdüğü yere doğru hızlı
bir şekilde arabasını sürüyordu. Hem karanlık hemde sisli bir ortamda yolculuğa
çıktığı için korkulu gözler ile etrafa bakıyordu. Böyle bir ortam da birde tek
başına yola çıkması ayrı bir cesaret örneğiydi. Cesaretli olmak zorundaydı
çünkü bu durum kimseye anlatılacak bir durum değildi. Oliver karanlık ve sisli
bir ortamda ilerlerken, nihayetinde İsaac’ı gömdüğü menzile gelmişti. Gelir
gelmez o menzili kazmaya başladı. Kazarken de bir yandan etrafı süzüyor Gark
isimli kişinin ona saldırma ihtimalinden korkuyordu. Uzun kazma işinden sonra
cesedin yerinde olmadığını fark eden Oliver, iki dizi üstüne çökmüş ağlamaklı
gözler ile ne yapacağını düşünüyordu. İsaac’ın cesedi mezarda yoktu fakat
kazdığı mezarda bir not vardı. ‘’Daha oyunumuz yeni başlıyor Oliver... Hiç
ummadığın bir anda bu ceset karşına çıkabilir. Her an gözünü dört açmaya bak...
İmza; Gark’’
Bu not karşısında afallayan Oliver, kazma küreği alarak arabasına atladı ve
hemen o ürkütücü ortamı terk etti. Evine doğru geri dönen Oliver, yol boyunca
bu Gark isimli şahısla nasıl mücadele vereceğini düşünüyordu. Fakat bir netice
bulamıyordu. Ona karşı oynanan oyun karşısında çaresiz kalıyor, üstesinden
gelemiyordu.
Evine gelene kadar sabah saatleri olmuştu. Bundan dolayı en yakın arkadaşları
ile direk okul yolunu tuttu. Uykusunu alamadığı için okulda derslerde,
teneffüsler de uyuklayarak vaktini geçirdi. Uykusuzluktan sarhoş olmuştu
resmen.
Sarhoş olan iki kişi daha vardı. Fakat onlar Oliver gibi uykusuzluktan dolayı
değil, aşk duygusundan dolayı sarhoş olmuşlardı. Aşk şarabı içen bu ikili
bilindiği gibi Klaus Salvatore ve Cara Northman idi. Okulda dahi kendilerine
hakim olamıyorlar, tenha yerlere gidip birbirlerine sarılıyor, sevişiyor ve
daha sonra saçlarını başlarını düzeltip bir şey olmamış gibi öğretmen öğrenci
seviyelerine bürünüyor, dışarıya da bir şey sezdirmiyorlardı. Onların bu yasak
aşkı halen biri tarafından bilinmiyordu. Çok iyi bir şekilde ört pas
edebiliyordular.
Okul çıkışı Klaus ve Cara kimsenin bilmediği, görmediği bir cafe’de oturup
sarmaş dolaş bir vaziyette aşklarını harlamaya başladılar. Cafe’den çıktıktan
sonra bir bara gidip orada deliler gibi içip karşılıklı dans etmeye başladılar.
Uzun eğlenceden ve deli gibi dans etmenin ardından barın çatı katına ilerleyip
orada baş başa vakit geçirmeyi tercih ettiler. Başbaşa kalınca da dudakları patlayana
kadar sevişmeye başladılar. Bu sevişmenin ardından kendilerini kaptırıp
nefsinin esiri olmuşlar ve bunun neticesinde de cinsel ilişkiye girmeye
başlamışlardı. Cara için bu durum heyecan vericiydi. Çünkü sevdiği bir adam ile
bu duyguyu yaşamak ona acayip derece de lezzet veriyordu.
Cinsel ilişkinin hemen ardından artık evlere dağılma vaktinin geldiğini idrak
ettiler. Klaus Salvatore, sevgilisini evinin önüne kadar bıraktı ve kendisi de
öğrenci evinin yolunu tutmaya başladı. Cara Northman hafif sarhoştu. Evine
girdiği vakit üstünü çıkardı ve ince bir gecelik giyindi. Kocası Elijah
Northman onu bu halde gördü ve soru yağmuruna tutmaya başladı. Cara ise ilgisiz
bir şekilde cevaplar veriyor, kocasını başından salmaya çalışıyordu. Elijah
Northman içki içtiğini, gece kulüblerinden geldiğini anlayınca ‘’neden benim
ile eğlenmeyi tercih etmiyorsun?’’ diye soru yöneltti. Cara ise terslemeli
cevaplar vermeye devam etti. Kocası gayet sakin bir ifade ile ‘’bilmeden sana
fenalık mı yaptım? Eğer yaptım ise hatalarımı söyle ki telafi edeyim. Bana
dargınlık yada kırgınlık gösterme. Seni çok sevdiğimi de bil’’ gibi alttan
alıcı ifadeler kullandı. Cara ise bu güzel ifadelere rağmen halen aynı Cara
idi. Kocasına arkasını dönerek uyumaya başladı. Kocası Elijah Northman bu
durumdan hiç hoşnut değildi. Oda canı sıkılmış bir şekilde uyumaya başladı.
Richard’ın annesi Rebekkah Gilbert oğlunun ihtiyaçları karşılansın diye
Richard’ın yaşadığı öğrenci ev adresine para gönderiyordu. Fakat Richard,
Rebekkah’ın kendisinin okuması için fahişelik yaptığını öğrendiği günden berri
annesini terk etmiş ve ondan gelen yardımları kabul etmeme kararı almıştı.
Rebekkah ne gönderirse göndersin Richard’da aynı şekilde gönderdiği yardımları
ona geri gönderiyordu. Annesi bu duruma karşı çok üzülüyor, günlerce göz
yaşları döküyordu. Her ne kadar oğlunun okuması için fahişelik yapacak kadar
fedakar olsa da yaptığı bu hata affedilemez cinstendi. Richard annesinin adını
duymaya bile tahamül edemiyordu. Annesine olan yüksek muhabbeti o gece şahit
olduğu olaylardan sonra bir anda adavete dönmüştü. Artık annesi onun aleminde
ölmüş biri idi. Öfke ile muhabbet arasında ince bir çizgi vardır. Muhabbet
duyduğunuz kişi bir anda gözünüzden düşebilir. Richard’ın annesine olan
muhabbeti bir anda öfkeye inkılab etmesi gibi.
Teknik direktör Finn Stackhouse, Oliver Forbes’i takım maçlarını aksatmaması
için aramıştı. Oliver Forbes ise takımı bırakacağını, artık futbol oynamak
istemediğini dile getirdi. Finn Stackhouse ise bu duruma şaşırmıştı. Oliver
Forbes’in başına gelen hadiseler onu çok etkilemişti. Motive kaybından dolayı
artık futbol ile ilgilenmemeye başlamıştı. Teknik direktörü Finn Stackhouse ne
kadar ısrar ettiyse de Oliver’ın kararını değiştirmede başarılı olamadı. En son
mecburen yollarını ayırmak zorunda kaldı.
Oliver Forbes’in halen Gark belası başında idi. Kim olduğu belli olmayan bu
Gark Oliver’a neden fenalık yapıyordu? Oliver ile alıp veremediği ne idi? Bu
sırrı Oliver bir türlü anlamıyordu. Kafasında bir isim de yoktu geçmişe dair.
Kendi hayatında alıp veremediği tek kişi İsaac Compton’du, fakat oda öldü.
Bundan dolayı aklına bir isim gelmiyordu. Sonra bir an babasının hasmı olabilir
düşüncesi kafasında belirdi. Babası Aiden Forbes’i arıyarak ağzını aradı fakat
bir netice bulamadı. Günlerce bu kişinin kimin olabileceğini düşündü fakat
günlerce düşünmesine rağmen zihninde bir isim oluşturamadı.
Eğer bu kişinin kim olduğu bulunmazsa Oliver’ın başına çok iş açacağa benziyor.
Bu gizemli kişi bulunmadığı takdir de Oliver’ın içi rahat etmeyecek, hep ip
üstünde gidecekti. Adeta hayatını yaşanmaz hale getirecek, belki de delirmesini
sağlayacaktı. Oliver Forbes bu kabuslara son vermesi için bu kişiyi acil
bulması gerekiyordu fakat nafile...
Bu gizemli kişiyi bulamadığı için adımlarını çok dikkatli atması gerekiyordu.
Oliver Forbes artık yemeği üfleyerek yiyordu. Kendisini izleyen kişiye açık
vermemek için soğuk kanlı davranıyor, fevri kararlardan sakınıyordu.
Oliver Forbes’in aldığı bu önlem karşısında Gark isimli gizemli kişi ne gibi
bir yol izleyecek hep beraber göreceğiz?..
(
Hikayeme Son Vereceğim Zaman Başlığı Düşüneceğim... 5. Bölüm başlıklı yazı
Feylosof tarafından
22.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.