Hikaye / Aşk Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 22.12.2014
Okunma Sayısı : 1347
Yorum Sayısı : 0
Üniversite yolculuğu başlıyordu... Okulların açılmasına son bir hafta kalmıştı. Richard, Oliver, Klaus, Elena ve Eliza bavullarını hazırlayıp yolculuğa çıkmaya başlamıştı. New Orleans’a aynı anda gitme kararı aldılar. Hatta gitmeden öğrenci evini bile ayarlamışlardı. Aynı apartmanda, karşı karşıya bakan dairelerde kiralık ev tutmuşlardı. Erkekler bir yerde bayanlar bir yerde kalacaktı. Yani kısacası Baton Rouge’de süren dostluk, birlik ve beraberlik New Orleans’da da devam edecekti. Herkes bavullarını alıp Oliver’ın arabasına doluşmaya başlamıştı. Saat gece birde yola koyulmuşlardı. Direksiyonun başında Oliver, ön koltukta Rickard, arka koltuklarda da Klaus, Elena ve Eliza vardı. Beş kafadar gece sohbet ederek, şakalaşarak tatlı bir şekilde muhabbetlerine devam ediyordu. Üniversite hayallerinin gerçekleşmesi onlara mutluluk veriyordu. Birde bu duruma eski dostluğun devam etmesi eklenince bu mutluluk çifte katlanmıştı.

Bir ara konu döndü dolaştı Rickard ve Eliza üzerinden konular konuşulmaya başlandı. Onların ilişkileri hakkında konular açılınca Rickard ve Eliza bu durumdan rahatsız olup, çekingenlik hastalığına yakalandılar. Elena neden ayrıldıklarını merak etti ve ayrılma sebebini sordu. Rickard ve Eliza bu konu hakkında yorum yapmadılar. İki tarafta sadece susmak ile yetindi. Elena ısrarla öğrenmek isteyince Oliver ‘’bu konu hakkında konuşmak istemiyorlar, ısrar etme Elena’’ dedi. Elena da mecbur susmak zorunda kaldı. Rickard ve Eliza bir birlerinin gözlerine kaçırarak bakıyorlar ve o eski yaşadığı olayları tahayyül ediyorlardı. Bu durumu Elena ve Oliver fark etti. Oliver ortamı sıcak tutmak için hemen bir kaç espiri yaptı ve böylelikle gergin havayı yumuşatmaya başladı.

Uzun yolculuktan sonra New Orleans’a gelen Rickard ve arkadaşları yorgun argın bir şekilde kendilerini evlerine attılar. Kimisi divan’a uzandı, kimisi koltuğa yumuldu kimisi ise yerde uzanıyordu. Bir yandan ise ‘’vay beee, nereden nereye’’ diyerek iç geçirmeye başladılar. Elena ‘’liseden sonrada hukukumuzun devam edeceğini hiç düşünmüyordum.’’ Dedi. Konuşma esnasında bazılarının gözleri uykusuzluktan gidip geliyordu. Bazıları ise sızmıştı. En sonda hepsi uykusuzluğa dayanamayıp uyuya kalmıştı. Sabah uyandıklarında ise yorgunluktan 10 dakika kendilerine gelememişlerdi. Kendilerine geldikleri zaman kimisi okulunu görmek için üniversiteye gidip kampüsü, kantini, dershaneleri inceledi. Kimisi de evlerine eksik eşyalarını tamamlamak için alış verişe çıktı. Artık yeni bir hayata uyum sağlama vakti gelmişti. Belki de yeni hayatlarında yalnız kalmamak ve zorluk çekmemek için bu beş dost birbirlerine destek çıkması için kaderleri aynı yere çıkmıştı.

Günler sonra evlerine yerleşen ve düzeni oturdan üniversite gençliği artık heyecan ile okulunun açılmasına karşı geri sayım yapmaya başlamışlardı. Okul açılmadan bir gün öncede erkeklerin kaldığı evde güzel bir eğlence düzenlediler. Hem muhabbet, hem espiri, hemde anılar derken saat oldukça geç olmuştu ve gençler yorgunluktan oldukları yerde uyuya kaldılar. Sabah uyandıklarında ise okulun ilk günü geç kaldıklarını fark ettiler ve apar topar okul yolunu tutmaya başladılar. Okulun ilk günü hocalar ve farklı kişilikteki öğrenciler ile tanıştılar. İlk güne göre fena bir gün değildi. Neşeli ve güzel bir vakit geçirmişlerdi. Fakat Oliver ta ki bilgisayarı açıp mail kutusunda ona gönderilmiş mesajı görene kadar...

Oliver, gece birde tüm ışıklar kapalı iken bilgisayarını açtı ve
[email protected] adlı kullanıcıdan bir mail aldı. Mail’de ise şu yazıyordu; ‘’Merhaba Oliver! Ben Gark... Yani sen beni Gark lakabı ile tanı. O gece yaptığın cinayeti kimse görmedi mi sanıyorsun? Cinayetini herkesten saklayabilirsin, fakat benden asla’’

Oliver bu mail’i alınca gözleri birden fal taşı gibi açıldı. Mail karşısında kalbi ard arda şiddetli bir şekilde atıyordu. Hızlı hızlı nefes alıyor, kan dolaşımı hızlanıyordu. Bedenini korku ve endişe kaplamış, bu durum karşısında hiç bir şey düşünememişti. O korku anında o karanlık ortamda biri omzuna elini koydu ve o an hızlı bir şekilde ayağa kalkarak irkildi ve arkasını döndü. Korkulu bir ses tonu ile bağırdı. Fakat arkasındaki kişi Richard’dı. Oliver en yakın dostu olduğunu görünce rahat bir nefes aldı ve yerine oturarak hızlı bir şekilde nefes alıp verdi. Richard bu duruma anlam verememişti ve neden bu şekilde panik yaptığını sordu. Oliver ise Richard’ı atlatmak için üstün körü geçiştirecek cümleler sarf etti. Richard onun sözlerine karşı tatmin olmasa da en yakın dostunu sık boğaz etmemek için kabul etmiş numarası yaptı. Bir ihtiyaç karşısında yardım edeceğini üstünü çizerek belirtti ve odasına çekildi. Richard gidince Oliver’ın gözlerine uyku girmedi. Sabahtan akşama kadar ‘’ensendeyim’’ adlı gmail hesabının kim olabileceğini düşündü. Fakat iç açıcı bir sonuca varamamıştı. Kim olduğunu bulamadığı içinde o adrese geri mail atarak kim olduğuna dair sorular sordu.

Sabah okulun yolunu tutan Oliver, yanına kim gelirse gelsin şüphe gözü ile bakıyordu. Biri yanına gelip günaydın dese dahi ‘’acaba bu Gark isimli ajan olmasın’’ diye içinden uzun uzun bu konuyu mütalaa ediyordu. Oliver’ın bu enterasan hali Richard ve Klaus’un dikkatini çekmişti. En yakın dostları derdini öğrenmeye çalışsa da Oliver başındaki belayı söylememe de ısrarlı idi. Kendi imkanları ile bu Gark isimli kişinin maskesini düşürmek istiyordu.

Bir gün teneffüs arası Oliver sınıfına geldi, sırasına oturdu ve defterini açtı. Defterini açtığı vakit bir de ne görsün? Bir not...
Notun üzerinde de ‘’İsaac’ı gömdüğün yere bir bak bakalım ceset orada mı’’ yazıyordu. Oliver’ı o gece ki gibi şiddetli bir telaş ve korku bedenini kapladı. Oliver’ın korku ve endişe içini kemirmişti fakat merak duygusu onun daha çok içini kemiriyordu. Acaba notta İsaac’ın cesedinin çalındığı mı vurgulanıyordu? Çalındı ise o cesedi ne yapacaktı? Bunun gibi daha çok muhtelif sorular Oliver’ın aklına geldikçe beyni duruyordu. Bu sorularına cevap bulması için İsaac’ı gizlice gömdüğü yere gitmeli ve cesedinin orada olup olmadığını kontrol etmeliydi. Kafasındaki dehşetli sorulardan ancak bu şekilde kurtulabilirdi.

 Herkes uyuduğu bir vakitte Oliver arabasına atladığı gibi gece gece yola koyulmuş, İsaac’ı gömdüğü yere doğru hızlı bir şekilde arabasını sürüyordu. Hem karanlık hemde sisli bir ortamda yolculuğa çıktığı için korkulu gözler ile etrafa bakıyordu. Böyle bir ortam da birde tek başına yola çıkması ayrı bir cesaret örneğiydi. Cesaretli olmak zorundaydı çünkü bu durum kimseye anlatılacak bir durum değildi. Oliver karanlık ve sisli bir ortamda ilerlerken, nihayetinde İsaac’ı gömdüğü menzile gelmişti. Gelir gelmez o menzili kazmaya başladı. Kazarken de bir yandan etrafı süzüyor Gark isimli kişinin ona saldırma ihtimalinden korkuyordu. Uzun kazma işinden sonra cesedin yerinde olmadığını fark eden Oliver, iki dizi üstüne çökmüş ağlamaklı gözler ile ne yapacağını düşünüyordu. İsaac’ın cesedi mezarda yoktu fakat kazdığı mezarda bir not vardı. ‘’Daha oyunumuz yeni başlıyor Oliver... Hiç ummadığın bir anda bu ceset karşına çıkabilir. Her an gözünü dört açmaya bak... İmza; Gark’’

Bu not karşısında afallayan Oliver, kazma küreği alarak arabasına atladı ve hemen o ürkütücü ortamı terk etti. Evine doğru geri dönen Oliver, yol boyunca bu Gark isimli şahısla nasıl mücadele vereceğini düşünüyordu. Fakat bir netice bulamıyordu. Ona karşı oynanan oyun karşısında çaresiz kalıyor, üstesinden gelemiyordu.

Evine gelene kadar sabah saatleri olmuştu. Bundan dolayı en yakın arkadaşları ile direk okul yolunu tuttu. Uykusunu alamadığı için okulda derslerde, teneffüsler de uyuklayarak vaktini geçirdi. Uykusuzluktan sarhoş olmuştu resmen.

Sarhoş olan iki kişi daha vardı. Fakat onlar Oliver gibi uykusuzluktan dolayı değil, aşk duygusundan dolayı sarhoş olmuşlardı. Aşk şarabı içen bu ikili bilindiği gibi Klaus Salvatore ve Cara Northman idi. Okulda dahi kendilerine hakim olamıyorlar, tenha yerlere gidip birbirlerine sarılıyor, sevişiyor ve daha sonra saçlarını başlarını düzeltip bir şey olmamış gibi öğretmen öğrenci seviyelerine bürünüyor, dışarıya da bir şey sezdirmiyorlardı. Onların bu yasak aşkı halen biri tarafından bilinmiyordu. Çok iyi bir şekilde ört pas edebiliyordular.

Okul çıkışı Klaus ve Cara kimsenin bilmediği, görmediği bir cafe’de oturup sarmaş dolaş bir vaziyette aşklarını harlamaya başladılar. Cafe’den çıktıktan sonra bir bara gidip orada deliler gibi içip karşılıklı dans etmeye başladılar. Uzun eğlenceden ve deli gibi dans etmenin ardından barın çatı katına ilerleyip orada baş başa vakit geçirmeyi tercih ettiler. Başbaşa kalınca da dudakları patlayana kadar sevişmeye başladılar. Bu sevişmenin ardından kendilerini kaptırıp nefsinin esiri olmuşlar ve bunun neticesinde de cinsel ilişkiye girmeye başlamışlardı. Cara için bu durum heyecan vericiydi. Çünkü sevdiği bir adam ile bu duyguyu yaşamak ona acayip derece de lezzet veriyordu.

Cinsel ilişkinin hemen ardından artık evlere dağılma vaktinin geldiğini idrak ettiler. Klaus Salvatore, sevgilisini evinin önüne kadar bıraktı ve kendisi de öğrenci evinin yolunu tutmaya başladı. Cara Northman hafif sarhoştu. Evine girdiği vakit üstünü çıkardı ve ince bir gecelik giyindi. Kocası Elijah Northman onu bu halde gördü ve soru yağmuruna tutmaya başladı. Cara ise ilgisiz bir şekilde cevaplar veriyor, kocasını başından salmaya çalışıyordu. Elijah Northman içki içtiğini, gece kulüblerinden geldiğini anlayınca ‘’neden benim ile eğlenmeyi tercih etmiyorsun?’’ diye soru yöneltti. Cara ise terslemeli cevaplar vermeye devam etti. Kocası gayet sakin bir ifade ile ‘’bilmeden sana fenalık mı yaptım? Eğer yaptım ise hatalarımı söyle ki telafi edeyim. Bana dargınlık yada kırgınlık gösterme. Seni çok sevdiğimi de bil’’ gibi alttan alıcı ifadeler kullandı. Cara ise bu güzel ifadelere rağmen halen aynı Cara idi. Kocasına arkasını dönerek uyumaya başladı. Kocası Elijah Northman bu durumdan hiç hoşnut değildi. Oda canı sıkılmış bir şekilde uyumaya başladı.    

Richard’ın annesi Rebekkah Gilbert oğlunun ihtiyaçları karşılansın diye Richard’ın yaşadığı öğrenci ev adresine para gönderiyordu. Fakat Richard, Rebekkah’ın kendisinin okuması için fahişelik yaptığını öğrendiği günden berri annesini terk etmiş ve ondan gelen yardımları kabul etmeme kararı almıştı. Rebekkah ne gönderirse göndersin Richard’da aynı şekilde gönderdiği yardımları ona geri gönderiyordu. Annesi bu duruma karşı çok üzülüyor, günlerce göz yaşları döküyordu. Her ne kadar oğlunun okuması için fahişelik yapacak kadar fedakar olsa da yaptığı bu hata affedilemez cinstendi. Richard annesinin adını duymaya bile tahamül edemiyordu. Annesine olan yüksek muhabbeti o gece şahit olduğu olaylardan sonra bir anda adavete dönmüştü. Artık annesi onun aleminde ölmüş biri idi. Öfke ile muhabbet arasında ince bir çizgi vardır. Muhabbet duyduğunuz kişi bir anda gözünüzden düşebilir. Richard’ın annesine olan muhabbeti bir anda öfkeye inkılab etmesi gibi.

Teknik direktör Finn Stackhouse, Oliver Forbes’i takım maçlarını aksatmaması için aramıştı. Oliver Forbes ise takımı bırakacağını, artık futbol oynamak istemediğini dile getirdi. Finn Stackhouse ise bu duruma şaşırmıştı. Oliver Forbes’in başına gelen hadiseler onu çok etkilemişti. Motive kaybından dolayı artık futbol ile ilgilenmemeye başlamıştı. Teknik direktörü Finn Stackhouse ne kadar ısrar ettiyse de Oliver’ın kararını değiştirmede başarılı olamadı. En son mecburen yollarını ayırmak zorunda kaldı.

Oliver Forbes’in halen Gark belası başında idi. Kim olduğu belli olmayan bu Gark Oliver’a neden fenalık yapıyordu? Oliver ile alıp veremediği ne idi? Bu sırrı Oliver bir türlü anlamıyordu. Kafasında bir isim de yoktu geçmişe dair. Kendi hayatında alıp veremediği tek kişi İsaac Compton’du, fakat oda öldü. Bundan dolayı aklına bir isim gelmiyordu. Sonra bir an babasının hasmı olabilir düşüncesi kafasında belirdi. Babası Aiden Forbes’i arıyarak ağzını aradı fakat bir netice bulamadı. Günlerce bu kişinin kimin olabileceğini düşündü fakat günlerce düşünmesine rağmen zihninde bir isim oluşturamadı.

Eğer bu kişinin kim olduğu bulunmazsa Oliver’ın başına çok iş açacağa benziyor. Bu gizemli kişi bulunmadığı takdir de Oliver’ın içi rahat etmeyecek, hep ip üstünde gidecekti. Adeta hayatını yaşanmaz hale getirecek, belki de delirmesini sağlayacaktı. Oliver Forbes bu kabuslara son vermesi için bu kişiyi acil bulması gerekiyordu fakat nafile...

Bu gizemli kişiyi bulamadığı için adımlarını çok dikkatli atması gerekiyordu. Oliver Forbes artık yemeği üfleyerek yiyordu. Kendisini izleyen kişiye açık vermemek için soğuk kanlı davranıyor, fevri kararlardan sakınıyordu.

Oliver Forbes’in aldığı bu önlem karşısında Gark isimli gizemli kişi ne gibi bir yol izleyecek hep beraber göreceğiz?..

( Hikayeme Son Vereceğim Zaman Başlığı Düşüneceğim... 5. Bölüm başlıklı yazı Feylosof tarafından 22.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.