Hikaye / Aşk Hikayeleri

Eklenme Tarihi : 6.12.2014
Okunma Sayısı : 1263
Yorum Sayısı : 0

Üniversite sınavına son bir hafta kalmıştı... Tüm öğrenciler heyecanın doruklarını yaşıyordu. Richard Gilbert ve Oliver Forbes kütüphanede Elena Pierce’den istifade etmek için son zamanlarını iyi değerlendiriyordu. Senede bir kere olan bu sınavı geçmek için bütün imkanlarını değerlendirmenin derdindeydiler. Elena imkanı yettikçe, derslerden istifade ettikçe Richard Gilbert ve Oliver Forbes’e mümkün mertebe anladıklarını aktarıp onlarında istifadelerine sunmaya çalışıyordu. Uzun ders çalışmalardan sonra birbirlerine motive verip sınava kadar morallerini yüksek tutmaya gayret ediyorlardı. Birbirine kenetlenen bu üç arkadaşın moralleri bu sayede yüksekti.

Fakat moralleri yerlerde sürünen bir isim vardı. Klaus Salvatore...
Okul kapanmış ve sınıfı geçememişti. Çünkü edebiyat öğretmeni Cara Northman ile yaşadığı yasak aşk sarpa sarınca derslerine yansıdı ve bundan dolayı derslerde gösterdiği başarısızlıktan sınıfta kaldı. Morali iyice bozulan Klaus gece vakti bir sahil kenarına giderek ucu bucağı gözükmeyen denizi seyretmek ile yetindi. Annesi ondan çok umutluydu. Babasının elinden kurtulması okulu bitirip bir iş sahibi olmasına bağlıydı. Annesine bu durumu nasıl izah edebilecekti... Hem aşk hayatı hem okul hayatı zaten berabattı. Birde aile hayatı bu duruma eklenirse iyice bunalıma girecekti. Derin bir nefes aldı ve denizin dalgalarını seyretmek ve düşünmekle yetiniyordu. Düşündükçe bataklıkta çırpınan adam gibi daha çok batıyordu. O anda içinden ‘’keşke şuan ölsem’’ fikri kafasında canlandı.

Evet... Ölüm her bunalıma girmiş birinin tek çıkış kapısı değil mi? Klaus’ta bu çıkış kapısını tercih edenlerdendi. Tam ölümü düşünme esnasında yanına bir bayan oturmuştu. Klaus yanındaki bayana baktı ve şaşkınlık ifadesi yüzünde belirdi. Şaşırmasındaki sebeb o bayanın Cara Northman olmasıydı. İlk başta şaşkın ifadesini gizleyemese de sonradan normal ifadeler sergilemeye başlamıştı. Sadece susuyor, yüzüne hafif hafif vuran rüzgarın ve hafif hışırtı sesi çıkaran denizin seslerine kulak veriyordu. Cara Northman ilk başta Klaus gibi sessiz kalmayı tercih etti ve daha sonra cebinden bir sigara çıkararak sessizliği zippo’sunu yakmak için çıkardığı sesler ile bozdu. Sigarasını yakınca bir kaç dakika daha sessiz ortam oluştu. Konuşan sadece kainatın çıkardığı musiki idi.

Cara Northman bir kaç kelime kullanarak ona moral vermeye çalışıyordu. Çünkü Klaus Salvatore’nin durumlarından haberdardı. Bir kaç kelime ile moralinin düzelmediğini gören Cara, Klaus’un elini tutarak gözlerinin içine baktı. Klaus yine sessizdi, yine morali bozuktu. Çünkü sınıfta kalmış, annesini zalim babasının elinden kurtaramayacak düşüncesine bürünmüştü. Cara bir kaç sevgi sözcükleri Klaus’a söyledi. Fakat o tatlı cümleler yine Klaus’un bozulan moralini düzeltme konusunda tesir etmemişti. Bu sefer Klaus’a sarılıyor, yanaklarına ve dudaklarına ufak ufak öpücükler konduruyordu. Fakat yine nafile... Klaus daha önce bu kadar moral bozukluğu yaşamamıştı. Bir senesi heba oldu. Bu yüzden bu durum ona çok ağır geliyordu. Cara Northman onun moralini düzeltmeye kararlıydı. Çünkü onu deliler gibi seviyordu. Klaus’un kıskançlığından dolayı kendisini hırpalamasını bile unutmuştu...

Moralini düzeltmek için evine davet etti. Güzel yemekler yapıp romantik bir gün geçirme teklifini sundu. Klaus ‘’kocana da bu benim küçük sevgilim diye mi tanıtacaksın’’ diyerek alay etti. Cara kocasının şehir dışına 3 günlük seyahate çıktığını söyleyince Klaus daveti kabul etti. Morali bozuk bir şekilde Cara ile beraber yürümeye başladı. Yol boyunca Cara onu güldürmek için espiriler yapsa da başarısız oldu. Klaus’un aklı sadece babası tarafından defalarca zulme uğrayan annesindeydi. Cara deli gibi sevdiği adamı bu şekilde harap olmuş vaziyetini görünce morali bozuluyor, ağlamamak için zor tutuyordu. Ama sevgilisinin moralinin daha çok bozulmaması için ağlamamalıydı. Oda öyle yapıyordu zaten...

Cara’nın evine nihayetinde gelmişlerdi. Soğuk ortamdan sıcak ev ortamını gören Klaus evi teferruatlı bir şekilde inceledi ve ‘’çok sıcak ve samimi bir ortam’’ yorumunu yaptı. Cara güler bir yüz ile ‘’bu sıcak ortamı seninle paylaşacağım günlerde gelecek’’ diye yanıtladı. Klaus’un üstündeki ceketini aldı ve askıya astı. Klaus’a oturma odasında oturup televizyon seyretmeyi söyledi. Kendisi de mutfağa girerek güzel yemekler hazırlamak için işe koyuldu. Klaus oturma odasına ilerleyip televizyon kumandasını aldı ve kanallara sırayla basarak güzel bir program aradı. Bozuk olan moralini düzeltecek komik film, haber, animasyon türü şeyler aramaya başladı. Klaus oyalanırken Cara lezzetli yemekler hazırlıyor bir yandan da maharat eliyle tatlılar yapıyordu. Klaus televizyon izlerken uyuya kalmıştı. 1- 1.5 saat oturduğu yerde uyuya kalan Klaus gözlerini açtığında yemek masasında lezzetli yemekleri, tatlıları ve şarapları görünce gözlerine inanamadı. Aynı zamanda Cara Northman’ın da süslendiğini fark etti. Üzerinde kırmızı, dekolteli kısa bir elbise vardı. Saçları da son derece harika bir şekilde fön çekilmiş, dudakları kırmızı bir elma gibi boyanmıştı. Klaus daha önce Cara’yı hiç bu kadar seksi görmemişti. Uykulu gözleri birden fal taşı gibi açılmış, zor yutkunmaya başlamıştı. Şaşkın bir şekilde Cara’ya bakıp uzun uzun dalgın gözler ile süzen Klaus neye uğradığını şaşırmıştı. Cara gülümseyerek ‘’Klauuuuss ne bekliyorsun orada. Hadi sofraya gelsene’’ dedi. Cara’nın uyarması ile uyanan Klaus sofraya doğru adım adım yürümeye başladı. Cara’nın karşısına oturdu ve eli ayağı dolaştı. Cara’yı incelemekten yemek yemeyi unutan Klaus halen şaşkınlığını gizleyememişti. Cara tekrar uyarıda bulunarak ‘’Klaus yemekleri yemen için yaptım bana bakman için değil’’ diyerek gülümsemeye başladı. Klaus’u birden öksürük tuttu ve önündeki şarabı yudumlayarak öksürüğünü gidermeye çalıştı. Bir kaç saniye yemek yendikten sonra Cara Northman seksi bakışları ve etkileyici gülüşleri ile ‘’çok mu beğendin beni’’ dedi. Klaus kıpkırmızı olarak ‘’seni daha önce böyle hiç görmemiştim. Acaba halen uyuyorum da rüyada mıyım?’’ diye iltifat etti. Cara bu iltifattan hoşlanarak Klaus’a etkileyici bakışlarını daha da arttırmıştı. Klaus ise yemeğini yiyor fakat Cara’ya bakmaktan yemeğin tadını bile alamıyordu. Çünkü onun gözleri yeterince tad alıyor, dil tadının önüne geçiyordu. Bugün bir kez daha Cara’ya aşık olmuştu. Cara’da Klaus’un kendisine karşı yükselen bu hissiyatların farkındaydı ve bundan çok hoşlanmıştı.

Yemekler yiyilip, şaraplar içildikten sonra Cara, Klaus’a doğru yaklaştı ve kendi elleri ile yaptığı müthiş tatlıları yedirmeye başladı. Klaus’a tatlıların nasıl olduğunu sordu. Klaus ‘’senden daha tatlı değiller’’ diye iltifat ediyordu. Cara’nın her cümlesine, her sorusuna iltifat eden Klaus’un adeta Cara karşısında başı dönmüştü. Klaus sınıfta kalma derdini çoktan unutmuş, Cara ile meşgul olmaya başlamıştı. Cara’nın amacı zaten çok sevdiği Klaus’un derdini unutturmaktı. Ve başarmıştıda...

Klaus’un derdini unutturmuştu fakat Cara daha fazlasını istiyordu. Klaus’u daha çok mutlu etmek istiyordu. Daha çok mutlu etmek için de elinden tutarak yatak odasına götürdü ve Klaus’un karşısında çırıl çıplak soyunmaya başladı. Klaus’un ağzı açık kalmış, şaşkınlığını gizleyemiyordu. Cara, Klaus’a doğru yaklaştı ve kucağına binerek ‘’bugün dertlerini sana tamamen unutturacağım’’ diyerek dudaklarını öpmeye başladı. Klaus kendisinden geçmiş adeta bir put gibi hareketsiz bir şekilde öyle kalmıştı. Suratından soğuk soğuk terler akıyordu. Kendisini Cara’nın ellerine bırakmıştı. Cara bir yandan Klaus ile sevişirken bir yandan Klaus’un üstünü ve altını çıkarıyordu. Klaus’u tamamen çırıl çıplak bir vaziyete sokmuştu. Daha sonra yatağa yatırdı ve üstüne çıkarak cinsel zevkin doruklarını yaşamaya ve Klaus’a yaşatmaya başladı. Kocası ile beraber yattığı yatağa yabancı bir erkek alarak cinsel zevk ile beraber aldatmanın zevkini de yaşamaya başlıyordu.

Ünlü Alman şairi Bertolt Brecht der ki; ‘’Bilmeden yapılan hata yanlışlıktır, bilerek yapılan hata ise ihanettir.’’ Cara, Klaus ile duygusal beraberlik yaşarken yaptığı bu yanlışın gayet net bir şekilde farkındaydı. Fakat bu gece yaptığı yanlışın, cinsellikten aldığı zevkten dolayı farkında değildi. Çünkü aldığı zevk ile adeta bulutların tepesinde kendisini uçuyor gibi hissediyordu. Sadece Klaus’a odaklanmış, dişi bir kaplan gibi ona saldırıyordu...


Artık üniversiteye giriş sınavı gelmiş çatmıştı... Richard Gilbert, Oliver Forbes ve Elena Pierce üçlüsünde heyecan ve stres hat safhadaydı. Üçüde sınava girecekleri okula giderek ve sıralarında oturarak sınavı kara kara beklemeye başladılar. Başlarında bir pet şişe su vardı. Heyecanlandıkça, stres yaptıkça yudum yudum su içiyorlardı. Sınava son 10 dakika kaldı. Görevli öğretmenler sınav kağıtlarını dağıtmaya başlamışlardı. Sınav kağıdı dağıtıldıkça Richard Gilbert’in kalbi yerinden fırlayacak gibi oluyordu. Sınav kağıdını alan Richard merakla kağıdı açmayı bekliyordu. Kalan on dakika süre dolduğu vakit öğretmenler kağıdı açmaya izin verdi ve sınav başlamış oldu. Richard kağıdı açar açmaz ilk sayfadaki soruların hepsine toptan göz attı ve daha sonra sırayla soruları çözmeye başladı. Bazı sorular da zorlansa da, bazı soruları yanıtlayamasa da çoğunu yanıtlayabiliyordu. Çalışmanın verdiği meyveleri şimdi yiyordu. Soruları her yanıtlayışında mutlu oluyor, üniversite hayallerine bir adım daha yaklaştığını hissediyordu. Aynı heyecan ve mutluluk Elena Pierce ve Oliver Forbes içinde geçerliydi. Elena’nın yanıtlamadığı soru neredeyse yoktu. Oliver Forbes’de fena sayılmazdı...

Sınav bitti bu üçlü okulun kantininde buluştu. Birbirlerine merakla sınavın nasıl geçtiğini soruyorlardı ve daha sonra soruları nasıl yanıtladıklarını... Sınavdan sonra uzun uzun konuşulan konuları zaten bilirsiniz... Konuşulan bu sınav konusundan sonra bu üç kafadar gezmeye, eğlenmeye, kafa dağıtmaya karar verir. Cafe’de oturup uzun uzun muhabbetlerden tut, hayvanat bahçesindeki hayvanları incelemeye kadar gezdiler. Aynı zaman da fuar tarzı mekanlarda bulunup delicesine eğlenmeye başladılar. Bu uzun gezmelerden sonra evlerine yorgun argın dönüp bu günlüğüne son verdiler.

Yeni bir güne başlarken Oliver Forbes takımında futbol oynamaya devam ediyordu. Turnuva da takımı yarı finale kadar gelmeye hak kazanmıştı. Bütün takımdaki fertler bu maçta kadroya girme mücadelesi veriyordu. Oliver Forbes’in takımda en büyük düşmanı olan İsaac Compton arasındaki soğuk savaş daima devam ediyordu. İsaac yaptığı her hareketiyle Oliver’a karşı adavetini gösteriyordu. Oliver’ın çeyrek finalde kadroda oynaması ve kendisinin yedek kalması onu daha da çıldırtmıştı. Eğer yarı finali de Oliver’a kaptırırsa artık iyice delirirdi... Nitekim öylede olmuştu zaten. Oliver bu maçta da kadroya alınmış İsaac sadece kadro dışında Oliver’ı seyretmek ile kalmıştı. Bu durum İsaac için büyük bir azaptı. Kıskançlığından dolayı her geçen gün Oliver’dan nefret ediyor hatta onun ölmesini bile istiyordu. Yarı final maçında başarılı bir oyun sergileyen Oliver ve ekibi finale girmeye hak kazandı. Bu duruma bütün takım sevinirken İsaac Compton’un suratının asılmasına sebebiyet vermişti. Çünkü düşmanı daima kadroda iken kendisinin yedek kulübesinde oturması ona ağır geliyordu.

Bu durumla beraber Klaus Salvatore okulun tatil olması hasebiyle Baton Rouge şehrine geri dönüyordu. Hem ailesini hemde dostları olan Richard Gilbert ve Oliver Forbes’i görmeyi temenni ediyordu. Şehre nihayetinde geldi ve ilk olarak ailesinin yanına gitti. Annesine sarıldı ve halini hatrını sordu. Annesi üzülmesin diye sınıfı geçtiğine dair yalan söyledi. Zaten zalim babası tarafından sıkıntılara maruz kalıyordu. Birde oğlunun sınıfta kalma haberini alsa daha çok harap olurdu. Yalan söylemeye kendisini mecbur hissetmişti. Klaus Salvatore, Richard ve Oliver ikilisine süpriz yaptı ve onların takıldığı bir gün aniden çıkageldi. Richard ve Oliver, Klaus’un geldiğini görünce çok sevindi ve birbirlerine sarılarak kucaklaştılar. Richard ve Oliver’ın yanında Elena’da vardı. Klaus Elena’ya bakıp Richard ve Oliver’a hitaben ‘’bakıyorum ben yokken aranıza yeni birilerini dahil etmişiniz’’ dedi. Elena’da tebessüm ederek ‘’sanki lisede ayrı gayrı takılıyorduk. Liseden sonra belli bir mühlet uzak kaldık sadece Klaus’’ dedi. Bu dörtlü arkadaş birbirlerine latifeler, şakalar yaptıktan sonra aniden kendi aralarında parti düzenleme kararı aldılar. Bu fikir herkesin hoşuna gitmişti. Oliver kendi evinin müsait olduğunu söyledi ve akşam 10’dan sonra herkesi kendi evine davet etti. Bütün arkadaşları bu daveti kabul etti ve herkes evlerine dağıldı.

Parti için hazırlık yapan ve süslenen, soluğu Oliver’ın evinde alıyordu. Richard ve Klaus gelmişti fakat Elena halen gelmemişti. Bayanların erkekleri bekletmesi ile ilgili geyikler bu romanımıza da yansımıştı...
J
Elena gelmişti fakat yanında birisi vardı. Partiye bir kişiyi davet etmişti. Davet ettiği kişi de liseden kalma arkadaşlarından biriydi. Üstelik Richard’ın da eski sevgilisi idi. Eliza Merlotte adında bu güzel bayan, dostları ile görüşmeyi, eski anıları canlandırmayı ve keyifli vakit geçirmek istediğini Elena’ya söylemişti. Bu yüzden de Elena onu akşam buluşucakları partiye davet etmişti. Eliza Merlotte’yi gören parti elemanları eski bir dostu görmenin sevincini yaşıyordu. Richard ve Eliza birbirlerine bakarak hafif tebessüm etti ve ara sıra birbirleri ile muhabbet ettiler.

Parti’de pastalar ve şaraplar havada uçuşuyordu. Dans, şarap ve müzik gençleri çığırından çıkarmıştı. Partide belli bir vakitten sonra Oliver ve Klaus playstation oyununa kendilerini kaptırmıştı. İkili oyuna kendilerini kaptırınca partiyi falan bir an unutmuştu. Onlar oyunun keyfini çıkarırken Richard, Elena ve Eliza kendi aralarında konuşuyor, eski komik anılarını anlatıp tebessüm ediyorlardı. Uzun süre sonra eski dostlar bir araya gelip, parti organize edip bir arada eğlenmeleri onlara ayrı bir lezzet veriyordu. Herkes tüm dertlerini, sıkıntılarını bu şekilde bir araya gelip eğlenerek atlatmış ve hayata bakışlarını bir nevze olsun değiştirmişlerdir...

( Hikayeme Son Vereceğim Zaman Başlığı Düşüneceğim... 3. Bölüm başlıklı yazı Feylosof tarafından 6.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.