Toplumumuzca geçmişte spor,   göreceli olarak  az değerli bir konumda iken, sporun bazı dalları günümüzde toplumun merkezinde yer alan ve çok değer verilen bir konuma gelmiştir.

Bir spor dalı olarak özellikle futbol ve basketbolun izlediği seyir çarpıcıdır.

Günümüzde, özellikle futbol, modernleşme süreciyle birlikte, belli bir alt kültüre ait oyun olmaktan çıkarak kitlelerin peşinden sürüklendiği popüler bir eğlence aracı olmak yanında, insanların bağlılık gösterdiği, çığlıklar attığı, adeta deşarj makinası olan,  temel bir doyum kaynağı statüsü edinmiştir.

 

***

Sporun özellikle eğitim, makam, sosyal statü ya da zenginlikle bir alakası var mıdır?

Bu gün spor, içinde yaşadığımız toplumsal hayattan ayrı düşünülmemelidir. Spor sosyolojisi ve psikolojisi hakkında yapılan araştırmalar,  sporun toplumsal yapının bir yansıması olduğunu göstermektedir. Spor sahalarındaki seyircilerin "takım tutma ve bir takımın taraftarı olmalarına" bağlı olarak saldırganlıklarını da bu yapı içerisinde ele almak gerekir (Çepe 1992).

***

Taraftarların her geçen gün takımlarına karşı biraz daha tutumlu, gerçekleri görmeye karşı isteksiz, rakip takımın sporcularına ve seyircilerine karşı saygısız, acımasız, hakemlere karşı saldırgan hale geldikleri kanısı gerek sporcu, gerek seyirci ve gerekse spor kamuoyu tarafından açıkça gözlenmektedir (Arslan ve Bingölbalı 1997).

 

 

Kurallarını bilerek yada bilmeyerek herkes bir takım tutma sevdasının peşinde tutulmuştur…

 

 Futbol takımı taraftarlığının psikolojik ve sosyal nedenlerle ortaya çıktığı söylenebilir. Her toplumda bireylerin çeşitli gereksinimleri vardır. Bireyler bunları dürtü ve güdüleriyle davranışlara dönüştürürler ve bir ihtiyaçtan doğan doyuma ulaşırlar, işte takım taraftarlığının temelinde de bu yatmaktadır. Taraftarlar zaman zaman kendi özel yaşamlarındaki beklentilerini ve umutlarını takımı veya kulübün başarıları ile doyurmaktadır (Yüksel ve ark 1998).

 

Gün gelir insanlar ceplerinde para olmasa da takımının galip gelmesiyle suni bir rahatlama bir iyilik hali yaşarlar

Ama nereye kadar?

 

Bu kadar toplumumuzu etkileyen tarihin tozlu sayfaların da

futbolun uzun bir geçmişi vardır. Osmanlı toprakları üzerinde ilk defa gayrimüslimler ve ülkede yerleşmiş bulunan yabancı uyruklular tarafından oynanmıştır. Sosyal ve idari bakımdan başkent  İstanbul’a uzak ve rahat olan iki  şehir, Selanik ve  İzmir futbol oyununun ilk taraftarlarını bulduğu yerdir. 1875 yılında Selanik’ de, 1877’de  İzmir’de bu oyun hafta tatillerinin ve yaz akşamlarının en büyük eğlencesi olmuştur. Diğer taraftan iki Türk kulübü Galatasaray ve Fenerbahçe İstanbul’da futbol oynamıştır. 1908 yılından, Türkiye  İdman Cemiyetleri  İttifakının kuruluşuna kadar geçen zaman içerisinde futbol  İzmir ve  İstanbul’da oynanmıştır (Taşğın 2000).

24 Eylül 1951 tarihinde profesyonelliğin kabulü ile Türk Futbolunda yeni bir dönem başlamıştır. 1954’te Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (U.E.F.A.)’ nın kurulmasından sonra Türkiye bir Avrupa ülkesi olarak kabul edilme mücadelesi

vermiş ve bu isteği F.İ.F.A. tarafından 10 Şubat 1962’de alınan karar uyarınca kabul edilmiştir (Babacan 1993).

İlk Milli Lig maçlarına 1959’da başlanmıştır.  İstanbul’dan sekiz, Ankara ve  İzmir’den dörder takımın katılmasıyla iki gruba ayrılarak oluşturulan, takımlar arasında yapılan maçlarda; Fenerbahçe ve Galatasaray finale kalmışlardır.

Finalde Fenerbahçe, Galatasaray’ı yenerek ilk Milli Lig kupasını almıştır  “Fenerbahçe Kulübü” Türkiye’de sporun ilk “federe” örgütlenme birimleri olarak, sporun beden eğitiminden artık bütünüyle koptuğunun göstergesi olmuştur. 1908 yılından sonra, örgütlenme yasağının kalkmasına paralel olarak, ülkenin her yanında hızla kurulan futbol kulüpleri, Türkiye’de sporun Batıya yönelişini ve futbolla özdeşleşmesini kurumlaştırmışlardır (Acet 1997). Futbolun ilk oynanış yıllarında en basit maçların bile kavgalara, kavgalarınsa, yakım, yıkım, ölüm ve talana neden olduğu görülmüştür. Türkiye İkinci liginin iki gruba ayrılmasını izleyen, Türkiye Üçüncü Liginin kurulmasına rastlayan 1967-1968 futbol sezonunda, önce sahalardan tribünlere, oralardan da sokaklara, kentlere sıçrayan, büyük yıkım ve talanlara, can ve mal kayıplarına yol açmıştır...

Haftaya “gönlümüzde yer eden futbolun geçmişini ve haytamıza neden bu kadar karıştığını” tartışmak üzere kavgasız günler dileğiyle…

 

Sağlıcakla kalın!

 

 

Kaynak

 

http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler/Hakan

 

( Futbol Şiddet Ve Kardeşlik başlıklı yazı tredi tarafından 1/11/2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.