Terk edilmişliği kalemin: derdest
olmuş ömrün tekil kaidesi ve haznesi…
Şimdimi terk eyliyorum şiarında
evrenin ölümüne vurucu dalgaların inhisarında nasıl ki kök hücremdir sevgi
akabinde aşka kucak açıyorum bile bile yanacağımı bilmezden geliyorum sevmeyen
yüreğini ve semazen bir aldanışla nakşeden güne devşirmen acılar ekiyorum belki
de devrilesi bir put gibi yıkılası bir tabu/t ve ölümü yarına saklıyorum gerçi
andan da uzağım ama ve işte bol keseden andığım dünün kollarında verilen hükmü
baş göz ediyorum baş koyduğum kadar haysiyetli bir ömre…
Hanesinde saklı elini sallasa
Ellisi hüznün
El nasıl ki elden üstün
Taçlanan sözcüklerin kaidesi
Hüzünle örülü sarkıtlar misal
Bense dik başlı bir dik açı acının
soluyla hemhal
Açtığımsa yüreğim sus pus kesilenlere
inat
Verdiğim her Es ve işte yazdığım her
şiir aşka biat
Gönlün suresidir hem sevgi
Yüreğin boyutsuz iklimi
Kimse bana ikileten sevgiyi
Hüznümü de çarçur ediyorum şiirin
uğruna
Üstüme geçirdiğim hüzün yeleğim
Ummanlara denk düşen yüreğim
Kayıpların şerrine okumasam da laneti
İç güveysinden hallice bir günü
Gönlümün s/üzgün yüzünü
Sunuyorum altın tepside
Sükûnet dilediğim kadar
Surlara serili mademki serlerim
sırlarım
Nakkaşı olduğumdan da öte duyguların
Yazmaya doyamadığım kadar şiir ve
nesir
Ben ki endamlı bir düş’ üm
Soluk bir gün ışığı değil asla
Karanlığa dahi delebildiğim
Kalemim ve ihtişamlı yüreğim
Ne saklıysa artık fıtratımda.
Metruktür kimi insan nice yüreği
taşlayan
Akıbeti ne ise günün
Arşı alaya çıksa ne ki hüznüm?
Kayıp coğrafyalarda
Bayrak açtığım zalim ruhlarda
Saklı ihaneti ve zulmü
Görmezden gelemediğim kadar
Başımı yasladığım İlahi Çınar
Çemkiren varsın olsun karanlık,
alabildiğine uzak
Bir minvalde
Kelebek uçuşlu şiirimin de
Delik deşik olmuş gövdesine
Ve işte sığındığım
Ve işte sınandığım
O minnacık kovuk
Alabildiğine olabildiğince saklı iken
annemin yüreğinde…