Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 5.11.2023
Okunma Sayısı : 301
Yorum Sayısı : 5
Kimse  Bilmiyor Tarikatı --1.bölüm---

2003 Yılı Mart Ayı sonlarında ABD Ordusu Basra Körfezi üzerinden Irak'ı işgal etmek için harekete geçtiğinde bugün olduğu gibi o günlerde de bizim her şeyi bilen yorumcularımız tv ekranlarında arz-ı endam ederek ABD'nin hapı yuttuğundan, Vietnam'dan beter kayıplar vereceğinden bahsettiler. Hatta hiç unutmam Hüsnü Mahli adlı Ortadoğu Uzmanı (!) '' ABD ordusu Bağdat'a asla ulaşamayacak, çöllerde helak olacak.'' Filan diyordu.
Basra on dokuz gün kadar direndi.
Yorumcular bu sefer ''Asıl savaş Bağdat'ta olacak. ABD hapı yuttu.'' Filan demeye başladılar.
Bizler de ( en azından ben ) salak salak Irak'ın ABD ordusunu darmadağın edeceği umuduyla gelişmeleri takip ediyorduk. Öyle ki okulda teneffüslerde bile müdürün odasında toplanıyor, televizyon seyrediyoruz ve kahraman Irak ordusunun(!) ABD'yi bir köpek eniğinin kıçını tekmeler gibi tekmeleyerek Irak topraklarından atmasını bekliyoruz.
Yok yok abarttım biraz. O kadar değil tabii ki ama kanının son damlasına kadar savaşacağını, ABD'yi Irak'a girdiğine gireceğine bin pişman etmesini bekliyoruz.
Anaaa... O da ne?
10 Nisan 2003'de ABD Ordusu sanki pikniğe gider gibi girdi Bağdat'a. ABD ordusuna karşı ne tek bir kurşun sıkan oldu ne de tek bir Irak Savaş uçağı havalandı.
Allah Allah... Yahu bu Irak neticede bir muz devleti değildi. Hani öyle güçlü bir ordusu, donanması, hava kuvvetleri olmasa da en azından vatanı için ölmeyi göze alan askerleri olmalıydı. Saddam Hüseyin'i defalarca suikastlardan korumuş olan sadık askerleri vardı. Neredeydi tüm bunlar?
Yoklardı. Her şey buhar olup uçmuştu. Bağdat'ın anahtarı adeta altın tepsi içinde sunuluyordu ABD'ye.
İyi de Bağdat'ı, dolayısıyla koskoca Irak Devletini ABD'ye teslim eden kimdi? Yani neticede bir savaşın sonunda taraflardan biri kazanır, diğeri kaybederdi; kaybeden taraf kazanan tarafa '' Kazandınız. Gelin şimdi bundan sonra ne yapacağımızı konuşalım.'' Derdi lakin ortada ABD'nin muhatap alacağı bir yetkili yoktu.
Birileri sanki tüm Irak ordusuna '' Sakın ABD'ye karşı direnmeyin. Bırakın Bağdat'a da canlarının istedikleri her şehre de girsinler. Korkmayın onlar bizim kurtarıcımızdır. Sakın karşı koymayın. Bu arada ABD askerleri evlerinize girip karılarınıza, kızlarınıza tecavüz ederlerse üzülmeyin, demokrasi gelirken olur böyle şeyler.'' Demişti ve gerek asker gerekse Irak halkı böyle bir emre '' Başüstüne '' Diye cevap vermişti. Çünkü Bağdat'ta durum tam olarak böyleydi.
Evet... Yukarıdaki paragrafta ''Sanki'' demiştim ya, işin doğrusu Irak ordusuna da Irak'ın özellikle Kürtlerine sonra Araplarına ve hatta kısmen Türkmenlerine '' Sakın direnmeyin.'' Diyen birileri vardı. Dahası, ABD askerine karşı değil, direnecek olanlara karşı silah kullanacak pek çok Irak askeri ve subayı vardı ve bunların hepsi de bir tarikat şeyhinin ağzına bakıyorlardı. O ne derse oydu.
Bu tarikat şeyhi kimdi? Az sonra açıklayacağım ama elini kolunu nerelere kadar ulaştırdığını anlamanız için hemen bir iki örnek vereyim:
Bu alçak, Saddam Hüseyin'in karısı Sacide Hayrullah'ın ne renk don giydiğine kadar biliyordu. Sacide Hayrullah o şeyhin müridiydi. Saddam'ın kardeşleri Vatban ve Barzan o şeyhin müridleriydi. Saddam'ınn oğlu Uday o şeyhin müridiydi. Saddam'ın en önemli komutanları, askerleri o şeyhin müridiydi. Saddam'dan sonra BAAS Partisinin en etkili ismi olan İbrahim İzzet el Duri o şeyhin müridiydi. Hepsi de şeyhin ayağını öperek müridi olmuşlardı. Evet, ayağını öperek... Şeyhin elini öpebilme bahtiyarlığına erebilmek için (!) çok daha fazla gayret gerekiyordu. Omuzundan öpebilmek ise üç- beş kişiye ancak nasip olmuştu.
Şeyhin müridleri o ''Öl '' dese tereddütsüz kendilerini öldürecek kadar bağlıydılar şeyhe. İyi de bu şeyhin marifeti neydi ki müridleri ona bu derece bağlıydılar?
Efendim, hani iddiaya göre Hasan Sabbah önce insanları afyonla uyuşturuyor, sonra uyuyan kişiyi cennet bahçeleri gibi bir bahçeye taşıyıp onlara dünyadayken cenneti gösteriyor ve akabinde kendisi uğruna her şeyi yaptıkları takdirde cennete gideceklerini telkin ediyordu ya, bu şeyh de farklı bir yöntemle bağlıyordu insanları kendine.
Evet, bu şeyh müridlerinin gözü önünde akıl almaz gösteriler yaptırıyordu.
Şeyhin sadık adamları transa geçip vücutlarına şiş sokuyorlar, kırılmış şişeler üzerinde yürüyorlar, çatır çatır jilet çiğniyorlardı. Hatta kaleşnikofla kendisine ateş ettirenler de vardı. Lakin heriflere bir b.k olmuyordu. Şeyh, parmağına tükürüp mesela kurşunun girip çıktığı yere sürüyor ve işin daha da ilginci kan dahi akmıyor. Böyle bir mucize(!) karşısında da tabii ki özellikle asker kesim '' Ben bu şeyhe mürid olursam bana kurşun da işlemez, bıçak da.'' Diye düşünüyor ve ölümüne bu şerefsize bağlanıyorlardı.
Bu arada gösteriler sırasında geberip giden de oluyordu elbette. O zaman da şeyh '' Tam cezbeye kapılmadan yaptığı için oldu.'' Diyordu, herkes inanıyordu.
Şimdi denilebilir ki '' Hocam ! Bu adam böylesine bir keramete sahipse vardır onda bir şeyler, adama şerefsiz deme.''
Herifte bir şeyler var mı bilemem. Evet, yaptıkları akıl almaz şeyler ama...
Hani büyük bir zâta bir evliyanın(!) kerametlerinden bahsetmişler: '' şöyle uçuyor, şöyle zıplıyor, suyun altında şu kadar yaşıyor da ölmüyor.'' O büyük zât cevap vermiş: Kuşlar da uçuyor, kurbağalar da zıplıyor, balıklar da suyun altında yaşıyor. Siz bana o zâtın hayvan olarak yaptıklarından değil, insan olarak yaptıklarından bahsedin. Var mı insanlara bir faydası?''
İşte o hesap, bu şerefsizin insanlara bir faydası yok. Daha doğrusu kendi milletinden insanlara bir faydası yok ama ABD ve İsrail için çok faydalı olmuş. En azından Irak tehditini İsrail'in önünden çekip almış ve İsrail'i rahatlatmış.
Evet, kim bu şeyh ve tarikatı?
Bu şeyhin adı: Muhammed Kesnizani'ydi. Tarikatı ise babası ve dedesi zamanından beri Kesnizani Tarikatı olarak biliniyordu.
Kesnizani, Kürtçede '' Kimse Bilmiyor'' ya da '' Bir şey bilmiyorum.'' anlamına geliyordu ve gerçekten de bu tarikat Irak'taki bütün askeri ve sivil kadroların kılcal damarlarına sızana kadar herkes onları Irak'ta örneği çok olan bir aşiret zannediyordu, başka da bir şey bilmiyordu. Kesnizani aslında hem aşiretin adıydı hem de tarikatın.
Daha da özetleyecek olursak Muhammed Kesnizani tam anlamıyla Irak'ın Fethullah Gülen'i idi ve herkes şundan kesin olarak emin olsun ki eğer 15 Temmuz darbe girişimi başarıya ulaşssaydı Türkiye'nin durumu Irak'tan hiç de farklı olmayacaktı, hatta belki de daha beter olacaktı.
**************
Şimdi fotoğraflara bakın.
5 No'lu Fotoğraf Ay yüzlü Seydalar- diyarı adlı bir face book sayfası. Fotoğraftaki ay yüzlü seyda, Menzil Tarikatının şeyhi
6 No'lu Foto: Irak'ın Fetösü, keramet ve menkıbelerin namazdan daha hayırlı olduğu fikrini müridleri arasında yaygın hale getiren, Irak'ı ABD'ye teslim eden örgütün başı Muhammed Kesnizani
Menzil Cemaati mensupları 4 Temmuz 2020'de ABD'de koronadan 82 yaşında ölen Muhammed Kesnizani için ne diye kendi sayfalarında '' İnnalillahi ve inna ileyhi raciun. Irak’ın büyük kadiriler kesnizaniler şeyhi, Seyyid Şeyh Muhammed kesnizani Berzenci Elhuseyni Hazretleri hakka kavuştu. Rabbim onu Habibine komşu eylesin. ruhuna el Fatiha ...'' Diye mesaj yazıyorlar ki?
*********
Evet... Kesnizani örgütüne ve Irak'a yaptıklarına devam edelim mi?
( Kimse Bilmiyor Tarikatı --1.bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 5.11.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.