Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 25.07.2023
Okunma Sayısı : 503
Yorum Sayısı : 3
100.  Yıldonümünüde  Lozan Antlaşması –9. Bölüm--

Bugün konuyu noktalayacağım için bayağı uzun olacak bu bölüm affınıza sığınarak.
******
Bu bölüme geçmeden önce bir kaç hususun altını çizelim:
*Lozan Antlaşmasının Gizli Hükümleri diye bir şey yoktur.
*Lozan Antlaşması 100 yıllık bir antlaşma değildir.
*’’2023 Yılında Lozan Antlaşması süresi sona erince artık madenlerimizi kendimiz çıkaracağız.’’ diye bir şey yoktur. Madenlerimizi karınca kararınca Cumhuriyetin ilk yıllarından beri kendimiz çıkartıyoruz. Kendi imkanlarımızla çıkartamadıklarımızı da yabancı şirketler ve yatırımcılar aracılığı ile çıkartıyoruz. Yani Lozan’da getirilen bir kısıtlama yok.
*İngiltere, Lozan’da bize Hilafetin kaldırılmasını dayatmadı. Tam tersine 1923 Yılı başlarında Hilafetin kaldırılacağı artık ayan beyan ortaya çıkınca İngiltere’nin Hindistan valisi İngiliz Hükumetine ‘’ Aman ne edin edin Türkler hilafeti kaldırmasınlar aksi takdirde ben buradaki Hintlileri zapt edemem.’’ Diyordu. Yani zannedildiği gibi hilafetin kaldırılması İngiltere’nin çıkarına bir şey değildi.
*Lozan dediğimiz zaman sadece 143 Maddeden ibaret bir antlaşma akla gelmemelidir. Mesela Türkiye ile Yunanistan arasındaki nüfus mübadelesi ayrı bir protokolle iki taraf arasında imza altına alınmıştır ve Lozan’da başka protokoller de yapılmış olup hiç biri gizli değildir.
* Elimiz değmişken şu ‘’ İngilizler neden tek kurşun atmadan İstanbul’u terk etti?’’ Sorusuna da cevap verip sonra Lozan’ın maddelerine geçelim.
İngilizler İstanbul’u tek kurşun atmadan bize teslim ettiler zira Türklerden alacaklarını almışlardı ( Yani gizli antlaşmalarla Osmanlı’dan koparmayı düşündükleri parçaları ) İstanbul onları sadece Boğazlar sebebiyle ilgilendiriyordu. Bizzat Türkler ve bizzat Misak-ı Milli’de Boğazların tüm dünya devletlerine açık olabileceğini kabul ettiklerine göre ne yapsınlardı İstanbul’u? Ayrıca gerek İstanbul’dan gerekse Anadolu’dan Türkleri çıkarırsa yerine kimi koyacaktı? Zayıf bir Türkiye çıkarlarına daha uygundu. Hele de komünist Rusya’ya karşı...
Evet.. Şimdi de Lozan’ın maddeleri.
Lozan antlaşmasının maddeleri bazı ana başlıklar altında toplanır.
A) TOPRAKLARA İLİŞKİN HÜKÜMLER
2. ile( Dahil ) 29. Maddeler ( Dahil ) arasındaki tüm maddeler bu konuyla ilgilidir.
Bu kısımda Bulgaristan ve Yunanistan ile sınırlarımız kesinlik kazanmıştır. Lakin Mustafa Kemal’in kafasındaki Misak-ı Millide yer alan Makedonya ve Selanik bu sınırlar içinde değildir.
Suriye ile olan sınır konusunda 20 Ekim 1921’de Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması esas alınmıştır. Yani Fransa, Lozan Antlaşmasından önce zaten boşalttığı İskenderun ve Hatay hariç işgal ettiği Anadolu topraklarından çekilmeyi taahhüt etmiştir.
‘’Hocam ! Adamlar zaten çekilmiş.’’ Dediğinizi duyar gibiyim. Aynen öyle ama Lozan’da ‘’ 1921’de çekildiğimiz topraklardan 1923’de yine çekilmeyi taahhüt ediyoruz demişlerdir. Bu arada Hatay ve İskenderun’u bu antlaşmada da Fransızlara bıraktığımızı unutmayalım.
Irak Sınırı ve Musul Meselesi: Türk tarafı ‘’Bir sene sonra görüşelim.’’ dedi İngiltere’ye. İngilizler ‘’ Olmaz dokuz ay sonra görüşüp aramızda halledelim.’’ dedi. Sonrası malum. Musul gitti gider.
Bu bölümün 12. Maddesine göre İmroz, Bozcaada ve Tavşan Adası dışındaki Ege Adaları Osmanlı Devletinin Balkan Savaşları sonunda imzaladığı Londra ve Atina Antlaşmalarında olduğu gibi Yunanistan’a bırakılırken 1912 Tarihindeki Lozan Antlaşması ( Uşi Antlaşması olarak biliriz daha çok ) ile İtalya’ya bırakılmış olan 12 Ada ( ki aslında 12 tane adadan ibaret değildir. ) yine İtalya’ya bırakılıyor ve Türkiye bu adalar üzerinde hiç bir hak talep etmemeyi taahhüt ediyordu.
Özetle söyleyecek olursak Ege Adaları ve 12 Ada Lozan’da kaybedilmiş değildi. Lozan’da ‘’ Sıkılmış kotun davası olmaz.’’ Demişti bizim taraf. Yani giden gitmişti. Gitmişin ardına düşmenin anlamı olmadığı gibi imkanı da yoktu.
Peki bizim denizlerde hiç mi hakkımız olmayacaktı?
12.Madde bunu da belirlemişti: Kıyılarımızdan itibaren sadece 3 Mil...Bu üç mil içindeki adalar kayalıklar bizimdi. Üç milin dışında hiç bir şey bize ait değildi. Yani üç tarafımız adeta denizlerle değil de içi su dolu hendeklerle çevrili duruma geliyordu ve biz bunu seve seve kabul etmiştik.
17. Maddeye göre Türkiye, Mısır ve Sudan üzerindeki tüm haklarından vaz geçiyordu ve bizler de bu sayede 1923 yılında dahi Mısır ve Sudan üzerinde bir takım haklarımızın var olduğunu öğrenmiş oluyorduk
20. Maddeye göre Türkiye, Kıbrıs Adasının 5 Kasım 1914’de İngilizler tarafından ilan edilen ilhakını kabul ettiği gibi 21. Maddede bu adadaki Türklerin ya İngiliz uyruğuna geçmesi ya da adayı terk etmesi maddesini de kabul ediyordu.
22. Maddeye göre ise Türkiye Trablusgarp ( Libya ) üzerindeki bütün haklarından ve ayrıcalıklarından vaz geçmeyi taahhüt ediyordu.
B) ÖZEL HÜKÜMLER:
23-29. Maddeler Özel hükümler başlığı altında toplanmış olup bu hükümler içinde en önemlisi ve Türkiye için hayati olanı 28. Maddedir.
Madde 28 — Bağıtlı Yüksek Taraflar Türkiye’de Kapitülasyonların tümü ile kaldırılmasını, her biri kendisi ile ilgili olarak, kabul ettiklerini açıklarlar.
Türkiye’nin Lozan’daki en büyük kazanımı budur. Zaten daha önce de ifade ettiğim gibi Türk tarafının asla taviz vermeyeceği bir konuydu bu.
Kapitülasyonların kaldırılmasıyla ekonomik bağımsızlık elde edilmiştir.
C) UYRUKLUK
30.( Dahil )- 36. ( Dahil ) maddeler arasındaki maddeler uyrukluk ile ilgiliydi.
Evet.. Savaştan sonra pek çok insan ana vatanından koptuğuna göre bunlar hangi devletin uyruğu olacaktı? İşte bu soruya, ilgili maddelerle cevap veriliyordu.
D) AZINLIKLAR
37.-45. Maddeler arasındaki maddeler Azınlıklar ile ilgiliydi.
Bu maddelerde Türk hükumetinden din farkı gözetmeden tüm azınlıklara kanun önünde eşitlik sağlaması istenmişti. Tabii ki Türkiye de başka ülkelerde ( Bilhassa Yunanistan ) yaşayan Türkler için aynı hakları istedi ve taraflar karşılıklı olarak ‘’ Tamam.’’ Dediler.
E) OSMANLI DEVLETİNİN BORÇLARI
Antlaşmanın 46.- 57. Maddeleri arasındaki maddeler Osmanlı Devletinin yabancı devletlere olan borçları ve Duyun-Umumuiye İdaresi ile ilgiliydi.
İlgili maddelere göre:
*Osmanlı Devletinin borçları Osmanlı Devletinden ayrılan devletlerle ortak paylaşılıyordu.
*Borçlar ve faizleri sterlin ya da altın değil Fransız Frankı cinsinden ödenecekti.
*Duyun-u Umuiye İdaresi kaldırılmıyordu ama Yönetim Kurulunda Alman, Avusturyalı ve Macar senet sahiplerinin, temsilcileri bulunmayacaktı.( Yani I. Dünya Savaşında Osmanlı Devletinin yanında olan devletlerin temsilcileri Duyun-u Umumiye yönetiminde yer almayacaklardı.)
Lozan’da Türk tarafının elde ettiği en büyük başarılardan bir diğeri de buydu.
F) ÇEŞİTLİ HÜKÜMLER
Bu başlık altındaki hükümler antlaşmanın 58-63. Maddeleri arasında yer alıyordu ve özetle Türkiye de savaştığı diğer devletler de karşılıklı olarak birbirlerinden savaş tazminatı talebinde bulunmayacaklardı.
Antlaşmanın 59. Maddesi şöyle diyordu:
Madde 59 — Yunanistan, savaş yasalarına aykırı olarak Anadolu’da Yunan Ordusunun ya da yönetiminin eylemlerinden doğan zararların onarımı yükümünü tanır.
Öte yandan, Türkiye, Yunanistan’ın savaşın uzamasından ve onun sonuçlarından doğan parasal durumunu gözönünde tutarak onarım konusunda Yunan Hükümetine karşı her türlü istemlerinden kesinlikle vazgeçer.
G) EKONOMİK HÜKÜMLER:
Antlaşmanın 60-100. Maddeleri ekonomik hükümleri ihtiva ediyordu. Kafa şişirmemek adına bu hükümleri yazmıyorum. Merak eden araştırıp okuyabilir.
H) ULAŞIM VE SAĞLIK İŞLERİ:
Antlaşmanın 101-118. Maddeleri Ulaşım ve sağlık işleri ile ilgiliydi. Bu konuda da ilgi çeken çok önemli bir şey olmadığı için ( bana göre ) yazmıyorum
I) SAVAŞ TUTSAKLARI:
119-123. Maddeler bu konu ile ilgiliydi ve özetle ‘’ Taraflar, ellerinde kalmış olan savaş tutsakları ile sivil tutukluları hemen ülkelerine geri yollamağı yükümlenirler.’’ Denilmekteydi.
İ) MEZARLIKLAR:
124- 136. Maddeler savaş sırasında ölen karşı taraf askerlerinin gömüldüğü mezarlıklar, toplu çukurlar ve mezar anıtları ile ilgiliydi ve özetle bu mezarlık ve anıtlara saygı gösterilmesi, bakımı ve onarımı konusunda karşı tarafa gereken kolaylığın sağlanması üzerinde duruluyordu. Aynı zamanda mezarlıkların hangi devlete ait mezarlık ise bulunduğu arsa o devlete ait sayılacaktı. ( İngiltere bu konuda Çanakkale’deki Arıburnu’nun ‘’ Anzak Burnu ‘’ adıyla kendisine ait olmasını istemişti.)
Madde 129 — Türkiye Hükümetince verilecek arsalar içinde, özellikle Britanya İmparatorluğu için 3 sayılı haritada gösterilmiş olan Anzak adlı kesim (Arıburnu) de bulunacaktır.
K) GENEL HÜKÜMLER
137- 143. Maddeler bu başlık altında toplanmış olup burada en ilgi çekici maddeler şunlardır:
139. Maddeden: Gerek Türkiye’den, gerek ayrılan topraklardan alınıp götürülmüş olan arşivler, sicil defterleri, planlar, senetler ve öteki belgeler özellikle alındıkları topraklara ilişkin ise, bunlar geri verilecektir.
140. Maddeden:. Yunan kuvvetlerince 30 Ekim 1918 gününden sonra zaptolunan Türk bayraklı gemiler Türkiye’ye geri verilecektir.
Madde 142 — Yunanistan ile Türkiye arasında Rum ve Türk nüfus mübadelesine ilişkin 30 Ocak 1923 günü yapılan özel Sözleşme, bu iki Bağıtlı Yüksek Taraf arasında, işbu Andlaşmanın bir parçası imiş gibi, onun güç ve değerinde olacaktır.
Madde 143 — İşbu Andlaşma, mümkün olduğunca, kısa bir süre içinde onaylanacaktır.
SONUÇ:
Sonuç olarak Lozan’ı ‘’ Bundan iyisi Şam’da kayısı ‘’ olarak değerlendiren, Türkiye’nin tapusu olarak gören de vardır. Çok daha fazlası elde edilebilirdi ama beceriksizliğimiz ve korkaklığımız yüzünden en az ile yetinmek zorunda kalındı.’’ Diye değerlendirenler de vardır. Lozan’a ‘’ İhanet Belgesi’’ Diyenler de...
Bana göre:
Bana göre Lozan’da Türk Tarafı bundan daha iyisini yapamazdı. Çünkü masaya galip bir devlet olarak değil İngilizler tarafından perişan edilmiş bir devlet olarak oturmuştu ve antlaşmaya pek çok devlet imza attığı halde asıl muhatabımız İngiltere idi.
Peki Lozan Antlaşması muhteşem bir antlaşma mıydı? Yani her sene Lozan Bayramı diye bir bayramla mı kutlamalıydık Lozan Antlaşması yıl dönümlerini? O da değil.
Neden mi?
Bizzat Mustafa Kemal Atatürk 25 Aralık 1922’de( Yani Lozan görüşmeleri devam ederken), Le Journal Muhabiri Paul Herriot’ya Çankaya’da verdiği beyanatta Musul ile ilgili şunları söylüyordu:
“Musul vilayetinin, hudud-u millimize (milli sınırlarımıza) dâhil araziden olduğunu biddefeat (birçok defalar) ilan ettik. Lozan’da elyevm (şu anda) karşımızda ahz-ı mevki etmiş (yer almış) olanlar bunu pekâlâ bilirler. Vatanımızın hudutlarını tayin ettiğimiz zaman büyük fedakârlıklara katlandık. Menafimize mugayir (karşıt) olmakla beraber müsalemetperverane (barış içinde yaşama, iyi geçinme, barış sever) hareket ettik. Artık milli arazimizden en ufak bir parçasını bizden koparmağa çalışmak pek haksız bir hareket olur. Buna kat’iyen (kesinlikle, asla, hiçbir zaman) muvafakat etmeyiz ( uymayız)”
‘’Musul’un bizden koparılmasına asla onay vermeyiz .’’ Denmişti ama Musul bugün bizim toprağımız değil...
Yine Mustafa Kemal Atatürk, Fener Rum patrikhanesi hakkında 25 Aralık 1922’de Yani yine I.Lozan Görüşmeleri devam ederken ‘’Bir fesat ve hıyanet ocağı bulunan, memlekette nifak ve şikak tohumu saçan, Hristiyan hemşerilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felaket sebebi olan Rum Patrikhanesini artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir? Türkiye’nin Rum Patrikhanesi için arazisi üzerinde bir sığınak göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakiki yeri Yunanistan değil midir? Merkezî Hükümetimiz bütün bu noktalar hakkında delege heyetimize Misak-ı Millî hükümleriyle uygun düşer surette kati talimat vermiştir.’’ Demişken ve bu kat’i talimata rağmen Patrikhane hâlâ Türk topraklarında ise... Ve dahi daha pek çok konu içime sinmezken Lozan’a ‘’ Bayram’’ demem mümkün değilir.
Bana göre ne bayramdır ne yas günü. O gün ancak o kadarı elimizden gelmiştir ve elimizden geldiği kadarını yapmış, elimizden gelmediği noktada karşı tarafa eyvallah demişiz. Hepsi bu.
Lozan’ı ancak ne zaman tam olarak anlayabiliriz?
‘’ Lozan’ı, Lozan’a yedi düvele karşı zafer kazanmış bir devlet olarak değil de Yunanlıları yenmiş olsa da İngiltere karşısında perişan olmuş bir devlet olarak gittiğimizi kabul ettiğimiz zaman anlayabiliriz.
Lozan’ı ancak ve ancak sağcı isek sadece sağ gözümüz solcu isek sadece sol gözümüz ile bakma alışkanlığımızdan vaz geçtiğimiz zaman anlarız.
Lozan’ı ancak kahvehane muhabbetlerinden değil de gerçek kaynaklardan okumayı tercih ettiğimiz zaman anlarız.
Yani?
Yani Lozan’ı anlamamız için sanırım üzerinden bir kaç yüz yıl daha geçmesi lazım. O bir kaç yüzyılda insanımız okuma ve araştırma alışkanlığı edinirse işte o zaman anlarız Lozan’ı
SON
( 100. Yıldonümünüde Lozan Antlaşması –9. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 25.07.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.