Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 24.07.2023
Okunma Sayısı : 577
Yorum Sayısı : 2
100. Yıldönümünde Lozan Antlaşması –8. Bölüm--


23 Nisan 1923’de Lozan’da barış görüşmeleri tekrar başladığında İngiliz heyetinde önemli bir değişiklik görülüyordu. Birinci görüşmelerde İngiltere’yi temsil eden Dışişleri Bakanı Lord Curzon, bu görüşmeler devam ederken İngiltere'deki seçimi kazanmıştı. Dolayısıyla da konferansın sonlarına doğru hem Dışişleri Bakanı hem başbakandı. II. Konferansta artık o yoktu. O İngiltere Başbakanı olarak devam edecekti. Onun yerine İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiseri Horace Rumbolt temsil ediyordu İngiltere’yi.

İlginç olan şudur ki İngiliz Basınında çıkan karikatürlerde Lord Curzon ‘’ Türkler acemi halı satıcılarına benziyordu. O, ‘Önlerine ne koyduysak imzaladılar.’’ Derken Yunan basını Lord Curzon’u başarısız buluyor ve hatta İsmet Paşa’yı horoz Lord Curzon’u ise İsmet Paşa’nın -üstüne bindiği- bir tavuk olarak karikatürize ediyordu.

İkinci Lozan görüşmelerinde Fransa’yı İstanbul’daki Fransız Komiseri General Pelle İtalya’yı Montagna ve Yunanistan’ı Venizelos temsil ediyordu.

Türk heyetinde bir değişiklik var mıydı peki?

Katılan kişiler aynıydı ama öneli bir değişiklik vardı. I. Konferansa istiklalin sembolü kalpak ile katılan bizim heyet, II. Konferansa medeniyetin sembolü(!) silindir ya da melon şapka ile takarak gitmişti. Herhalde ‘’ Biz de Avrupalıyız Bizi fazla ezmeye çalışmayın.’’ Mesajı verilmek isteniyordu.

Konferansta yine üç komisyon kuruldu ve yine komisyonların hiç birinin başkanlığı Türk tarafına verilmedi.

Henüz çözüme bağlanmamış bazı arazi sorunlarına ve yabancılara karşı uygulanacak adlî rejim konusuna bakacak olan birinci komisyona Sir Horace Rumbold, mali ve sıhhî konularla ilgilenecek ikinci komisyona Pellé, ekonomik sorunlarla uğraşacak üçüncü komisyona ise Montagna başkanlık edecekti ve Türk murahhas heyeti bu düzeni kabul ediyordu.

Derken görüşmeler başladı ve artık kararlar alınmaya başlandı. Şöyle ki:

1- TRAKYA SORUNU:

Rumbolt, Türklerin Trakya’da Yunanistan’la sınırlarının, Meriç ırmağının ortasından başlaması gerektiğini bu arada Meis Adası İtalyanlara verilirse karşılık olarak Tavşan Adasının Türklere verilebileceğini ifade etti. 28 Mayıs 1923’de İsmet Paşa bu teklife ‘’ Okey’’ dedi. Adakale ve Meis Adası üzerindeki Türk isteğinden vazgeçti. ( İsmet Paşa Meis Adasının Kaş İlçemize yüzme mesafesinde olduğunu biliyor muydu? Allah bilir.) [ Kaynak: Rumbold’dan Curzon’a telyazısı, Lozan, 12.5.1923.]

2- YUNAN SAVAŞ TAZMİNATI KONUSU:

İlginçtir ki konferansı en çok meşgul eden sorunlardan biri bu oldu. Türk tarafı Milli mücadele yıllarında Yunanistan’ın Anadolu’da yaptığı tahribata karşılık savaş tazminatı istiyordu. Lakin Yunanistan ‘’ Evet tahribat yaptım ama savaş tazminatı ödeyecek durumda değilim. Diyordu. Dahası Türkiye eğer bu isteğinde direnirse savaşa hazır olduğunu bildirdiği gibi Trakya sınırına asker yığmaya bile başlamıştı.

Bu arada İtalya ve Fransa da Türkiye’den savaş tazminatı istemesin mi?

Araya Rombolt girdi. Yunanistan’a ‘’ Aklını başına al. Savaşı hiç düşünme. Başka çareler bul.’’ Dedi. İtalya ve Fransa’ya da ‘’ Vazgeçin şu savaş tazminatından ki ben de Türkleri Yunanistan’dan savaş tazminatı istemekten vazgeçireyim.’’ Mealinde bir şeyler söyledi ve sonuçta Venizelos’un, İsmet Paşa’ya ‘’ Bi Biskrem versem?’’ Pardon... ‘’ Sana Karaağaç’ı vereyim tazminattan vazgeç.’’ Demesi üzerine her konuda TBMM’ye danışan İsmet Paşa bu konuda danışmaya bile gerek duymadan ‘’ peki.’’ Dedi. Daha sonra da TBMM’ye ‘’ Türkiye’yi olası bir savaştan kurtardım.’’ Diye telgraf çekti.

3- KAPİTÜLASYONLAR:

Bu konuyu çok fazla uzatmayacağım. En başta da belirttiğimiz gibi Türk tarafının kesinlikle taviz vermeyeceği konuların başında kapitülasyonlar geliyordu ve Lozan’da çok sert geçen tartışmalar ve görüşmeler sonunda Rumbolt İngiltere’ye esasen Türkiye’den, uygar ülkelerde yürürlükte olan adlî usullerle bağdaşmıyan bir usul uygulamasının istendiğini bildirdi.Kapitülasyonların kaldırılmasında direnilirse koskoca bir barış antlaşmasının sekteye uğrayacağını bildirdi. Sonunda Başbakan Lord Curzon ‘’ Tamam kabul edin ama öyle çok ta istekli görünmeyin. Sonuna kadar direnin’’ dese de netice olarak adli ve mali tüm kapitülasyonlar kaldırıldı ki Türkiye’nin Lozan’daki en büyük başarısı buydu.

4- OSMANLI GENEL BORÇLARI MESELESİ:

Lozan’da sert geçen tartışmalardan biri de buydu ve bu sorun daha çok Türkiye ile Fransa arasında bir sorundu.

Türk tarafı bu konuda iki hususta direniyordu: A) Osmanlı Devletinden kalan borçların Osmanlı’dan ayrılan devletlerle paylaşılması B) Türkiye’ye kalan borçların ve faizlerinin Frank cinsinden ödenmesi.

İlginçtir ki birinci hususta ciddi bir sıkıntıyla karşılaşılmadı. Asıl sıkıntı Fransa’nın borçların ve faizlerinin sterlin ya da altın cinsinden ödenmesini istemesiydi.

Borçları sterlin cinsinden ödeyecek olursak her yıl 5.000.000 Sterlin borç ödememiz gerekirken frank cinsinden ödeyecek olursak 1.700.000 Frank ödeyecektik ve Mustafa Kemal, İsmet Paşa’ya ‘’ Antlaşmanın başarıya ulaşması borçların ve faizlerinin frank cinsinden ödenmesini kabul ettirmenize bağlı.’’ Diyorlardı.

Fransa’nın uzlaşmaz tutumu ve hatta gerekirse savaştan bahsetmesi üzerine devreye yine Rumbolt girdi ve Fransa’ya mealen ‘’ Sizin yüzünüzden barış antlaşması yapamıyoruz. Bakın bu tutumunuzda direnirseniz İsmet Paşa ile dirsek temasına geçmiş olan Yunanistan konferanstan çekilir. O çekilirse de büyük bir başarı elde etmiş olan İsmet Paşa’ya artık hiç bir şey kabul ettiremeyiz. Gel şu borçların frank cinsinden ödenmesi meselesini kabul et. Üç beş ensesi kalın Fransız kodamanı yüzünden savaşı göze alırsan ne bizi ne de daha önceki dostlarının herhangi birini yanında bulursun.’’ Deyince Fransa da yelkenleri suya indirdi ve ‘’ Kabul.’’ Demek zorunda kaldı. Böylece Türkiye Lozan’da bir başarı daha elde etmiş oldu. Lakin bu arada İngiltere’nin bu konuda Türkiye’nin yanında olması elbette Türklerin kara kaşının kara gözünün hatırına değildi.

5- TÜRK TOPRAKLARININ BOŞALTILMASI VE MUSUL SORUNU.

Bu sorunu anlamak için öncelikle ‘’Türk Toprakları’’ Deyince ne anlıyoruz ona bakmamız lazım.

Kısaca Misak-ı Milli ile belirlediğimiz sınırlardır ‘’Türk Toprakları ‘’ Bu topraklarda artık İtilaf devletlerinin tek bir askerinin bile bulunmasını istemiyoruz ve ‘’ Boşaltın.’’ Diyoruz.

Lakin bize göre ‘’ Türk Toprakları ‘’ olan bu sınırlar başta İngiltere olmak üzere karşımızdaki devletler nezdinde Türk Toprakları mıydı? Asıl sorun da buydu.

Bu sorun ile ilgili oldukça uzun süren görüşmeler ve restleşmeler sonunda şöyle bir kararda uzlaşmaya varıldı: Türkiye’deki tüm Bağlaşık kara ve deniz kuvvetleri, anlaşmanın onaylanması üzerine Türk karasularından çekilecek; ancak, Boğazlarla ilgili konvansiyon yürürlüğe girinceye kadar, boğazlardan serbest geçişi sağlamak amacıyla Bağlaşıklar’a ait bir kruvazörle iki destroyer Boğazlarda kalacaktı.

Yani önce bir antlaşma imzalanacak boşaltma antlaşma imzalandıktan sonra gerçekleşecekti. Antlaşma imzalanmadan önce bir boşaltmaya hiç bir şekilde yanaşılmıyordu.

Antlaşma imzalanır ve hükumetlerce onaylanırsa en geç altı ay içinde Türk toprakları boşaltılacaktı

Peki Musul?

TBMM’de bizzat Mustafa Kemal’in ifade ettiği gibi bu sorun bir yıl ertelenecek, bir yıl sonra İngiltere ve Türkiye arasında yapılacak görüşmelerle karara bağlanacaktı. (Rumbolt sürenin dokuz aya indirilmesini teklif etmiş, İsmet Paşa da ‘’ Olur.’’ Demişti.)

Yani özetle Musul meselesi Lozan’da kesin çözüme ulaştırılamadı.

6- İMTİYAZLAR SORUNU

Osmanlı Devletinin son zamanlarında yabancı devletlerin şirketlerine verilmiş olan ama pek çoğu henüz onaylanmamış durumdaki imtiyazlarla ilgili bu sorun 17 Temmuz 1923’e kadar II. Lozan Konferansını meşgul etti. Öyle ki Mustafa Kemal Paşa bu konuda İsmet Paşa’ya Bağlaşıklar son Türk önerilerini kabul etmezlerse, konferansı keserek Türk hey’etiyle birlikte Ankara’ya dönmesi; Türk ulusunun, sorunu silâh gücüyle bir çözüme bağlamak kudretinde olduğu; ordunun hazır ve hattâ sabırsız bir duruma geldiği bildirdi [Rauf Orbay’ın Hatıraları”, Yakın Tarihimiz II, s. 55.] İlginçtir ki Musul için savaşmayı hayati bir mesele olarak görmeyen Mustafa Kemal Paşa, imtiyazlar konusunda savaşmayı göze alıyordu.
İsmet Paşa’ya verilen bu direktifi, İngiliz İstihbaratı aracılığıyla zaten önceden öğrenmiş bulunan Rumbold yelkenleri suya indirdi. Yani Türklerin Misak-ı Milli ile belirlemiş oldukları ‘’Ülkenin siyasal, mali, adli ve tam bağımsızlığı esastır; bu konularda hiçbir kısıtlama ve kayıt kabul edilemez.’’ Maddesini kabul etti. Bu durum tabii ki Lord Curzon’un hiç hoşuna gitmedi ve Rumbolt’un bu kararını ‘’ Türk Generaline teslim olma.’’ Olarak nitelendirdi. Lakin Rumbolt’un da eli kolu bağlıydı zira ABD, Ortadoğuda pertol ve diğer madenlere konmuş olan İngiltere’nin, Anadolu’nun da ağası olmasını kendi çıkarlarına ters gördüğü için Türkiye’yi destekliyordu.

Evet... 17 Temmuz 1923’e kadar konferansı meşgul eden ve öyle veya böyle bir karara varılan konular bunlardı.

Şimdi ‘’ Hocam dur hele yahu. Lozan antlaşması 143 Madde. Sen burada altı madde saydın. Diğer 137 Madde ne oldu?’’ Diye soranlar olabilir.

Lozan Antlaşmasının ana konuları bu altı husustu. Diğer 137 madde sadece ve sadece bir haftada görüşülüp karara bağlandı ve 24 Temmuz 1923’de Lozan Antlaşmasını imzalamış olduk.

******

Evet... 100 Yıldır tartışılan ve sanırım bir kaç yüz yıl daha tartışılacak olan ‘’Lozan zafer mi yoksa hezimet mi?’’ sorusuna elbette ki bu yazı dizisi ile kesin bir cevap verdiğimi iddia etmek saçmalık olur. Zira zafer ya da hezimet kavramları kişiden kişiye değişir.

Mesela geçmiş senelerde üniversite sınavlarında Türkiye yüz yirmi beşincisi olan bir öğrencimi ben çok başarılı bulup alnından öperken babası ‘’ Ben ona her türlü imkanı sağladım. I. Olmalıydı. Benim nazarımda bu başarı değildir.’’ Diyebiliyordu.

Lozan da böyledir. Kimine göre çok büyük bir başarıdır. Kimine göre hezimettir.

Ben maddelerini yazacağım son bölümde. Bu maddelerin ne getirdiğini ne götürdüğünü ortaya koyacağım. Zafer mi hezimet mi olduğuna siz okuyucular karar verirsiniz artık.
( 100. Yıldönümünde Lozan Antlaşması –8. Bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 24.07.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.