1 Bir 29 Ekim’den Bir Başka 29 Ekim’e ---6. Bölüm---

Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 2.11.2022
Okunma Sayısı : 527
Yorum Sayısı : 4
Günün Yazısı

Bu Yazı 3.11.2022 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.
Bir 29  Ekim’den  Bir  Başka  29  Ekim’e ---6. Bölüm---

29 Ekim 1914’de gerçekleşen Karadeniz Baskınını Osmanlı basını 31 Ekim günü haber olarak sayfalarına taşıdılar. Bu arada olayın sebebi olarak ileri sürülen argüman nefsi müdafaaydı. Yani Ruslar, Türklere saldırılarda bulunmuşlar, Türkler de kendilerini savunmak için karşılık vermişlerdi.
Gazeteler böyle yazarken Osmanlı Hükumetinin, Rusya’ya yönelik bu harekattan haberdar olmadığı gerçeği de ortaya çıkmıştı. Zira başta sadrazam olmak üzere hükumet üyeleri Enver Paşa’yı protesto etmişler ve hatta istifa edeceklerini bildirmişlerdi. Ancak daha sonra bu düşünceden iki sebeple vazgeçtiler. 1- Kendilerinin istifası halinde Enver Paşa savaş yanlısı taraftarlarıyla yeni bir hükumet kurar ve daha rahat at oynatırdı 2- Böyle bir zamanda birlik ve beraberlik içinde hareket etmek daha doğru olurdu.
Hükumet, Enver Paşa’yı Ruslardan özür dilemeye davet etti. Enver Paşa da canı hiç istememesine rağmen Rusya’ya bir özür mektubu yazdı ama işin doğrusu özrü kabahatinden büyüktü ( Buraya az sonra geleceğim yine. )
Olaya Almanya tarafından bakacak olursak...
Osmanlı Donanmasının, Amiral Souchon komutasında gerçekleştirdiği Karadeniz Baskını ile ilgili olarak Almanya ‘’ Ulan n’aaptınız siz. Durduk yere niçin Rus limanlarını bombaladınız? Böyle bir zamanda yapılacak halt mıydı bu?’’ tavırları sergiledi. Yani efendim sözde Almanya’nın bu baskından haberi olmadığı gibi ilgisi- alakası da kesinlikle yoktu(!)
Rusya ise şaşkındı. Osmanlı Devleti ile bir savaşa girecek olsa Osmanlı’nın Boğazları kapatacağı aşikardı. Böyle bir durumda ise hem ekonomik hem askeri açıdan hapı yutardı. Ama öte taraftan büyük bir hakarete uğramış, itibarı sarsılmıştı ve bunun onarılması gerekiyordu. Böyle bir ortamda en doğru karar Osmanlı Devletine sert bir ültimatom çekmek ve sonrasında Osmanlı Devleti’nin sunacağı özrü ‘’ Bir daha sakın yapmayın yoksa karışmam!’’ diyerek kabul etmekti. Osmanlı ile bir savaşa girmek şu an için akıllıca bir davranış değildi.
Kısacası tüm gözler Enver Paşa’nın üzerindeydi. Nasıl bir özür dileyecekti acaba?
Enver Paşa, Rusya’ya olanlardan duyduğu üzüntüyü dile getiren bir mektup yazdı ama mektubunun sonuna ‘’ Siz bizim Karadeniz’de talim yapan mektep gemilerimize saldırmasaydınız biz böyle bir misillemede bulunmazdık. Kabahat bizde değil sizde. ‘’ mealinde bir not ekleyince işler karıştı yine.
Bu arada İngiltere bir kez daha devreye girdi. Osmanlı Devletine ‘’ Derhal Amiral Souchon ve astlarının görevlerine son verip Osmanlı topraklarından sürün’’ Diye ültimatom gönderdi. Hemen peşinden Rusya da aynı istekte bulundu Osmanlı Devletinden. Ancak bu istekler reddedildi.
1 Kasım 1914’de gerçekleşen bu reddetme olayından hemen bir kaç saat sonra İngiliz savaş gemileri Britanya Amiralliği Birinci Lordu Winston Churchill’in emriyle İzmir açıklarındaki Türk ticaret gemilerine saldırdı.
3 Kasım 1914’de İngiliz savaş gemileri, yine Winston Churchill’in emriyle Çanakkale Boğazındaki tabyaları top atışına tuttu ( Çanakkale Savaşları aslında tam olarak bu tarihte başlamıştır. )
Rusya, İngiltere’nin, Çanakkale Boğazını zorladığını görünce ‘’ İşlem tamam. İngiltere nasılsa Boğazları açar. O halde Osmanlıya savaş açmakta bir sakınca yok.’’ Diye düşünerek 4 Kasım 1914’de Osmanlı Devletine resmen savaş ilan etti.
Rusya’nın Osmanlı Devletine savaş ilan ettiğini gören İngiltere ve Fransa, ikisi birden 5 Kasım 1914’de Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler.
Osmanlı Devleti 11 Kasım 1914’de Rusya İngiltere ve Fransa’ya -altında Padişah V. Mehmed Reşad’ın imzası bulunan bir bildiriyle- Savaş ilan etti.
Bilmem dikkatinizi çekti mi? Bu savaş ilanına kadar Padişah V. Mehmed Reşad’dan hiç söz etmedik. Neden?
Hiç söz etmedik çünkü o zavallım olanı biteni gazetelerden öğreniyordu ancak. Hiç bir şeyden haberi yoktu.
Peki o zaman savaş ilanında niçin onun imzası var?
Sebep gayet açık:
Sonu tamamen meçhul bir savaşa giriyoruz. Bu savaş bittiğinde eğer bir hezimet, bir hüsran yaşanacak olursa kabak birilerinin başında patlamalı. O uygun baş da Padişahtan başka kim olabilirdi ki?
Kısacası, eğer bir yenilgi söz konusu olursa ‘’ Memleketi savaşa sokan hain.’’ Diye idam edecekleri kurbanı bile hazırlamışlardı.
Geriye kala kala bir tek husus kalmıştı: Padişah V. Mehmed Reşad’ın halife olarak tüm Müslümanları İngiltere , Fransa ve Rusya kafirine karşı kutsal cihada davet etmesi...
Kutsal Cihad ile ilgili ilk adım 3 Kasım 1914’de zamanın İkdam Gazetesinde atılmıştı. O gün İkdam gazetesi ‘’ Gaza-yı Ekber Silah Başına !‘’ Diye manşet atmıştı.
11 Kasım 1914’de Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşına resmen girdiğini ilan edince Padişah V. Mehmed Reşad 300 Milyon Müslümanın kaderinin Osmanlı Devletinin selametine bağlı olduğu yolunda bir beyanname yayınladı ve Müslüman ülkelerde bu bilincin yerleşmesini sağlayacak konuşmaların, vaazların, hutbelerin irad edilmesini istedi.
Yine 11 Kasım 1914’de Şeyhülislam Ürgüplü Hayri Efendi tarafından bir kutsal Cihad metni hazırlandı.
13 Kasım 1914’de Topkapı Sarayı Hırka-i Şerif odasında Padişaha kutsal cihad ilan etme yetkisi veren fetva okundu ve nihayet 14 Kasım 1914’de Fetva Emini Ali Haydar Efendi Fatih Camii avlusunda Padişah V. Mehmed Reşad’ın ilan ettiği(!) Kutsal Cihad metnini halka okudu ve böylece Kutsal Cihad da başlatılmış oldu.
Sonra?
Sonra Osmanlı Devleti en fazla üç cephede savaşacağını zannederken kendisini Galiçya’dan, ( Polonya- Ukrayna topraklarında bugün ) Hicaz’a, Hicaz’dan Kafkaslara kadar uzanan oldukça geniş bir coğrafyada ve on bir cephede birden savaşırken buldu.
Sonra?
29 Ekim 1914’de Gayret-i Vataniye gemimizin Odesa’ya attığı top mermisi ile başlattığımız savaş sekiz sene sürdü ve bu uzun savaş döneminden sonra Osmanlı Devletinden elimizde kalan toprak parçası üzerinde yeni bir devlet kurduk. Bu yeni devlete de bir başka 29 Ekim’de, 29 Ekim 1923’de ‘’ Türkiye Cumhuriyeti ‘’ Adını verdik.
İlelebet Payidar kalması dileklerimle...
SON
( Bir 29 Ekim’den Bir Başka 29 Ekim’e ---6. Bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 2.11.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.