Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 30.05.2022
Okunma Sayısı : 749
Yorum Sayısı : 2
Günün Yazısı

Bu Yazı 31.05.2022 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.

ZAFERLER,HEZİMETLER,ÖNCESİ VE  SONRASIYLA KUT’EL AMARE  SAVAŞLARI---3. BÖLÜM---


---SAKALLI  NURETTİN  PAŞA- ALİ  İHSAN  BEY  VE KUTE’L  AMARE KAHRAMANI (!) GENERAL  TOWNSHEND---

Süleyman  Askeri  Bey’in  intihar  etmesinden  sonra  Irak  ve  Havalisi Komutanlığı’na  atanan  Nurettin  Paşa,  İngilizlerin  bu  ilerleyişi  karşısında müstahkem  bir  mevki  elde  etmek  için  Türk  Süvari  Tugayı’nı  Şeyh  Said mıntıkasına  doğru  geri  çekti.  

4  Ağustos  1915  tarihinde  Kahraman Osmancık  taburundan  geriye  kalan
 50  subayla  her  çeşit  donatımdan  yoksun  1342  er,  142  hayvan ve 135 tüfek de Şatra’dan Kutü’l-Amare’ye getirildi. Bir  ölüm  kalım  savaşı  yapılacaktı  ki  Osmancık Taburu  bu  ölüm  kalım  savaşını  fazlasıyla  yaşamıştı.

Bu  arada  General  Townshend  de kuvvatlerinin  ağırlık  merkezini Dicle  nehrine kaydırarak  Kute’l  Amareye  doğru  ilerliyordu.

 
Bu durumu  göz önüne alan Irak  ve Havalisi Genel  Komutanlığı,  bu bölgedeki  kuvvetlerini  pekiştirmek  üzere  Fırat Müfrezesi  kuruluşunda bulunan  31.  Süvari  Alayı  Bölüğü’nün  Kute’l-Amare’ye hareket  etmesini emrettiği  gibi Başkumandan  Vekili Enver  Paşa  22  Ağustos’ta,  4.  Orduya  bağlı  45.  Piyade  Bölüğü’nün bölgeye  kaydırılması  talimatını  verdi.


Her  iki  taraf  da  yapılacak  bir  savaşta üstün  olmak  istiyordu  ve  bu  sebeple müthiş  bir  istihbarat  faaliyeti  vardı  hem  Türk  hem  İngiliz  tarafında.
 


1915  Yılının Eylül  ayına gelindiğinde Nurettin  Paşa  komutasındaki birlikler 7-8  bin piyade ile  3 bin Arap  süvarisi  ve  Es-Sinn  mevziinde  18 toptan  oluşmaktaydı.  Yani  bayağı  bayağı  toparlanmış  durumdaydık. En  azından  Süleyman  Askerî’nin  Osmancık taburu  gibi  hiç  topu  olmayan  bir  ordu  değildik.

Gene
ral Townshend  komutasındaki  İngiliz  Birlikleri  ileri  hareketle  11  Eylül’de Ali-Garbi’ye  ulaştı ve   27  Eylül  günü  karşı  saldırıya  geçerek Türkleri geri  çekilmeye zorladılar  hata Aziziye’ye kadar  izlediler.


Bu başarı,  İngiliz Yüksek  Komutanlığı’nı Bağdat  üze
rine saldırı  düşüncesine  yöneltti.   

Üstün
İngiliz  birliklerinin  taarruzu  karşısında,  kuvvetlerinin  moral  durumunu  ve verilen  zayiatı  göz önüne  alan Irak  ve Havalisi  Genel Komutanlığı ( Yani  Nurettin  Paşa )  Kute’l Amare mevziinde daha fazla kalmanın kuşatılmak ve imha olmak  gibi  bir  sonuç  doğuracağını çok  iyi  bildiğinden İngilizlerle arayı geniş ölçüde açmak ve daha  elverişli  koşullar  altında  savunmaya  devam  etmek  üzere,  Selmân-ı  Pak  mevziine  çekilmeye  karar  verdi.

29  Eylül  sabahı  İngilizler  yapılan keşifler  neticesinde  Türk  birliklerinin  Kute’l-Amare’yi  terk  ettiklerini  anladılar ve boş  buldukları  Kute’l  Amere’yi  işgal  ettiler. Daha  sonra Türk birliklerini takibe başlayan  General Townshend  komutasındaki 6.  Tümen 3  Ekim 1915  günü Aziziye’yi  işgal  etti. İngilizler Çanakkale’deki  hezimetlerinin  intikamını alıyorlar  gibi  görünüyordu.

Türkler  bir  Şuaybiye  yenilgisi  daha  mı  yaşayacaklardı?  Böyle  bir  şey  olursa  Irak  Cephesindeki  savaş  daha  başlar  başlamaz sona  ermiş  olurdu  ki  bu  cephenin çökmesi  demek  İttifak  Devletleri  Grubunun  tamamen  çökmesi  anlamına  gelirdi.   

22  Kasım  1915  tarihinde Nurettin  Paşa makus  talihi  tersine  çevirdi. Evet... Selmân-ı  Pak’ta Nurettin  Paşa  kumandasındaki  Tür
k  ordusu  İngiliz  kuvvetlerini  geri püskürterek kendilerini  tamamen imha  edilmekten  kurtardı.  Bu  adeta  bir  mucizeydi.  

Bu  arada İngiliz birlikleri, gıda  ve mühimmat gibi ihtiyaçlarının karşılanamaması  nedeniyle  3  Aralık’ta  Kute’l-Amare’ye  geri ç
ekildiler.


Hindistan  Yüksek  Komiserliği’nden  Sir  A. Barrow,  Kute’l-Amare’nin  sağlam  bir  şekilde  kontrol  edilmesi  sayesinde Basra’nın  güvenliğinin  sağlanacağı  ve  Dicle  Nehri’ndeki  İngiliz donanmasına  ait  deniz  araçlarının  korunabileceğini  belirtiyordu. Yani  Townshend  gerekirse  ölecek  ama  Türkler  Kute’l  Amare’yi  ele  geçiremeyeceklerdi.    

General Townshend, Türk birliklerini  takip  kararını almasına rağmen, muhtemel bir yenilgi durumunu da düşünerek Kute’l-Amare’yi sahra bataryalarıyla güçlenirdi.  

Bu  arada,  Iraktaki  Türk  birliklerinin  takviye  edilme
si  için  3.Orduya  bağlı  olan  Halil  Paşa  kumandasındaki  18. Kolordu’nun  Bağdat’a kaydırılmasına  karar  verildi ve Halil  Paşa’nın  cepheye  varmasından sonra, Kute’l-Amare’nin kuşatılması için  gerekli hazırlıklar yapılmaya  başlandı.

Yine  bu  arada 13.
ve  18.  Fırkaların Nurettin  Paşa’nın  emrine verilerek  Ali-Garbi’ye  sevk edilmesine  karar  verildi.   Böylelikle,  Kute’l-Amare’deki  İngiliz kuvvetlerine yardım gelmesi önlenebilecekti. Kısaca İngilizler  fare  gibi  kapana  kısılıyordu. Ama  her  şeyin  oldukça  kısa  bir  şekilde  halledilmesi  gerekmekteydi.  İngilizlere  gelebilecek  herhangi  bir  yardım  her  şeyi  alt  üst  edebilirdi.

6  Aralık  1915  tarihinde  İngiliz  birliklerini  takip  eden  Türk  ordusu Kute’l-Amare’nin  etrafında  siper  kazmaya  başladılar.   

Türklerin  toplam kuvveti,  son gelen  3 tümenle  birlikte 4  piyade tümeni,  15000 tüfek,  1000 deve, 400 piyade, 31 hareket edebilen top, 7 ağır top ve birkaç bin Arap atlı süvarisinden  oluşmaktaydı 

İngiliz  topçularının  atışlarına  rağm
en,  Kute’l-Amare’nin  etrafında siper  çalışmaları tamamlandı.  

16 Kasım 1915’te  İstanbul’dan  ayrılan  Alman  Mareşal  Von  Der  Goltz da  6  Aralık’ta  Bağdat’a  geldi  ve  direkt  cepheye gitti.  ( Van Der  Goltz  Paşa’nın  Bizim  6.  Ordumuzun  komutanı  olduğunu  söylememe  gerek  yok  sanırım. )

1915 yılı Aralık  ayı  boyunca  Kut  Kasabası artık  öyle  bir  hale  gelmişti ki  Türklerin  izni  olmadan  Kute’l  Amare’ye  bir  sineğin  bile  girmesi  mümkün  değildi.

İngilizlerin  Dicle  üzerinden  göndermeye  çalıştığı  yardımlar  Kute’l Amere'ye  ulaşamıyordu  çünkü  Türk topçuları  nehirde  İngilizce  vaklayan  bir  ördeği  bile  anında  susturuyordu.

İngilizler  dünya  tarihinde  ilk  kez  uçakla  havadan  yardım  malzemesi  ve  yiyecek  içecek  atmayı  denediler lakin attıkları  on  paketten  üçü  İngiliz  tarafına  düşerse  yedisi  Türk  tarafına  düşüyordu  ki  kaş  yapayım  derken  göz  çıkarmaktı  bu  durum.   Tabii  ki  bu  duruma  ‘’Mucize’’  demek  de  mümkündü  Türkler  lehine... Unutmadan... Türkler  tüfek  atışlarıyla  ya  da  uçaksavarlarla  pek  çok  İngiliz  uçağını düşürme  başarısı  da  göstermişlerdi.

Sıra  artık General  Townshend’e  ‘’  Gel  adam  gibi  teslim  ol ‘’  Çağrısı  yapmaya  geldi.  Nurettin  Paşa ‘’ Gel  adam  gibi  teslim  ol  da  kasabadaki  zavallı  sivil insanların  başına  bir bela  gelmesin’’ Diye sundu  teklifini. Ancak  Townshend’e  göre  Türkler  bu  kuşatmayı  en  fazla  bir  ay  sürdürebilirlerdi. Daha fazlasına  onların  da  gücü  yetmezdi.  Hem  - gitmek  istemelerine  rağmen-  kasabada  6.000  Arap’ı  boşuna  tutmamıştı.  Türkler  kasabada  6.000 Müslüman  varken saldıramazlardı. Ama  öte  taraftan gıdaları  gittikçe  azalıyordu  ve fazladan  beslemek  zorunda  oldukları  6.000  Arap  başlarına bela  olmuştu.  

General  Townshend, Kute’l-Amare’den  ricat etmek  için  kuvvetleri
nin çok  yorgun  olduğunu,  bununla  beraber  yanlarındaki  mühimmatı çıkarabilmelerinin  neredeyse  imkansız  olduğunu  üstlerine  bildirdi.  

1 Aralık’ta  Tuğgeneral  J.  C.  Rimington,  General  Townshend’a  gönde
rdiği telgrafta  mevkilerini  korumalarını  ve  yardımcı  birliklerin  Nasıriye istikametinden gönderileceğini  bildirdi. Öte  yandan, General  Nixon da  Townshend’a  gönderdiği  telgrafta  iki  ay  içerisinde  Türk  kuşatmasının yarılacağını haber vermişti.

İşte  bu  haberler Townshend’i ümitlendiriyordu askerleri   artık  açlıktan  iğne  ipliğe  dönmüş olsa  da... Özellikle  emrindeki  Hintli  askerler  tam  anlamıyla  bir  deri  bir  kemik  kalmışlardı  zira İngilizler  son  çare  olarak  atlarını  kesip  yiyorlar  ama Hintli  askerler  ‘’  Biz  ölürüz  de  et  yemeyiz.’’  Diyorlardı.  Hele  de  tek  tük  bulunan  İnek  eti  yemeyi  kesinlikle  reddediyorlardı.  Townshend  ta  Hindistan’a  mektuplar  yazarak  dini  liderlere( Hindu  ve  Brahmanlara )  ‘’  Yahu  şu  adamlarınıza  siz söyleyin  bari   de  et  yesinler  yoksa  açlıktan  ölecekler’’  dedi  ve  onlardan  ‘’ Böyle  durumlarda  yiyebilirler ‘’  fetvası  almasına  rağmen  Hintli  askerler  et  yemediler  yine  de.  


Nurettin  Bey komutasındaki  Türk  kuvvetleri  9  Aralık’tan  itibaren  kuşatılmış  vaziyette bulunan  İngiliz  kuvvetlerine  yoğun  bir  bombardıman  başlattı.


Bombardıman sonucunda kalede bazı gedikler açıldı. Ardından
  başlayan piyade saldırıları ile İngiliz birlikleri güç duruma düştüler.

Türklerin 11 Aralık  tarihli  bombardımanlarında  yaralı  ve  ölü  olmak  üzere  İng
ilizlerin kaybı 202 kişi oldu. 12 ve  13 Aralık günlerindeki saldırılar neticesinde ise 1000 Türk askeri hayatını kaybetti..

Aralık ayı boyunca devam eden karşılıklı saldırılarda her iki ta
raf büyük kayıplar verdi.  


Bu  arada,  Kutü’l-Amare’de  kuşatma  altındaki  İngiliz birliklerinin morallerini yükseltmek için diğer İngiliz Komuta kademelerine çok  sayıda  telgraf  gönderildi. Bu  telgraflardan  birinde  General Nixon, Townshend kumandasındaki İngiliz birliklerinin kahramanlığının Londra ve Paris’te konuşulduğuna yer verdi. Gerçekten de gerek  İngiliz  gerekse  Fransız  basınında  General  Townshend’den  ‘’  Kute’l  Amere  Kahramanı ‘’  Diye  bahsediliyordu.

Ancak bu çabalara rağmen, Kut’taki durumlar İngilizler  için  giderek kötüye gidiyordu. Askerler  dizanteri  ve  tifo  gibi hastalıklara  kolayca yakalanırken  yaralı  askerlerin  ise  uygun  koşullarda tedavi edilebilmeleri giderek imkansızlaşıyordu. 


Kutü’l-Amare  kuşatmasının  kaldırılması  için  İngilizlerin  yardım
birlikleri ile  Türk kuvvetleri arasında  zaman zaman  çatışmalar  yaşandı. Bu savaşlardan biri olan ve 7 Ocak’ta  Şeyh Said  mevkiinde  cereyan  eden çarpışmada General  Aylmer  komutasındaki  İngiliz  birlikleri  geri  çekilmek zorunda kaldılar. 


Mart  ayında  da  saldırılarını  devam  ettiren  İngilizler,  13. 
Kolordumuzu  hedef  alarak  taarruz  ettiler.  Sabis  ismi  verilen  tepe  civarında yapılan  bu  muharebede  de daha  sonra ‘’Sabis ‘’  Soyadını  alacak  olan Ali İhsan  Bey ( Sabis )   İngilizleri  darmadağın  ederek   yüzlerce  ölü  ve  yaralı  bırakmak  suretiyle  20 kilometre geri çekilmelerini  sağladı.


10 Ocak  1916 tarihinde  Nurettin Paşa’nın  harekat planlarını  uygun görmeyen  Halil Paşa,  Goltz Paşa  ile yaptığı  görüşmeden sonra  kumandayı tamamen  devralmak  istedi.  Nitekim Goltz  Paşa'nın 16  Ocak  günü  tifo  sebebiyle  ölümü  üzerine  de kumandayı  tamamen  kendi  üzerine  aldı. Evet.. Nurettin  Paşa başarılı  bir  kumandandı  ama  çok  fazla  kayıp  veriyordu  emrindeki  kuvvetler.

*****

Evet...  Bakalım  Halil  Paşa  ne  yapacak?

Gelecek  bölümde  inşallah.

( Zaferler,hezimetler,öncesi Ve Sonrasıyla Kut’el Amare Savaşları---3. Bölüm--- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 30.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.