1 Sen De Bilme...



‘’Adını gizleyeceğim, sen de bilme Lavinia.’’(Ö. Asaf)

 

 

Söz, sana söz, sevgili…

İçimin dilemması sen yüreğin iklimi sen sevdanınsa hoyrat ritmi.

Günü öğüten zamanlardan geliyorum ben belki de senin yaşadığın zamandan, mekândan çok başka bir âlemde bazen içime bazen dışıma kapanıp bazense açıyorum ters lale gibi.

Mizacımda saklı olan ise öncesinde hep bir gül idi belki de yüzüme vuran hüzün rüzgârından sevdiklerim beni illa bu isim ile çağırdı gülümsememse artık bir borç misali oysa bilemedim sadece kendime borçlu olduğumu.

Bazen havada uçuşan yaftalar ve zanlar: ben neyin mi peşindeyim?

Ilıman bir iklim belki asla terletmeyecek ve üşütmeyecek ve hayat her ne kadar yolunda gitse üşümemek ve terlememek asla mümkün değil bu yüzden iki arada bir derede sadece baharlardan medet umuyorum ve artık İstanbul’da bahar eskisi gibi yaşanmıyor yaşatmıyor da bense sadece tebessümler ekmek umuduyla düşüyorum yola ve patavatsızca âşık olup kuş gibi salınıyorum yüreklerin etrafında.

Bir aşk.

İki şık.

Tek hane.

Kaç boyutlu ise aşk yaşadığım sadece tek kişilik bir dünya benimki.

Âşık olmak adeta bir yüreğe sırdaş olmak gibi ve tüm g/izimi döktüğüm sırlarımı serptiğim adeta sırtımı dayadığım dayayacağım bir ağacın gövdesi gibi.

Buna izin vermeyense hem kader hem doğa.

Doğamın gereği içimdeki duyguları bir bir pay ediyorum insanlara artık kadın erkek kim varsa yakınımda uzağımda bazense…

Arkama bakmadan hızlıca kaçıyorum insanlardan öyle ki yüreğime soktuklarım için için sevdiklerim fakat ne oluyorsa bir anda oluyor ve onların telaffuz ettikleri tek bir sözcük ya da ima benzeri ve tam da kendimi kucaklayıp kendimi doya doya sevecekken ansızın kendime düşman kesiliyorum üstelik sadece bu günle sınırlı bir duygu değil bu.

Özenle sevdiğim insanlar.

Özenle yaptığım işler.

İtibar ettiğim ve itibar görecekken ansızın ihbar edildiğim ve tam da değer görürken ya da görecekken nasıl da irtifa kaybediyorum belki de itibar kaybı ve başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor ve ben tüm beyazlığımla kıpkırmızı kesilip bir anda içime kaçıyorum zaten içime kapanmışlığım hayatımın özeti buna bir de insanlardan kaçma eylemi eklendi mi…

Bir eylemden de fazlası belki de azı ve duygularımdan hassasiyetimden dem vurup da insanlar hassasiyetimi bir zayıflık olarak gördüğünü de söyledi mi birkaç belki de tek kişi…

Öznemle özenimle özgür olmayı dilerken bir ömür ve asla özgürlüğüme sıra gelmezken…

Bu sefer öz güven duygumu yitiriyorum üstüne üstük güvendiğim herkes beni hayal kırıklığına uğratırken ve işte film burada kopuyor bense rest çekiyorum içimdeki saklı iklimle ve ikilem yüklenip kendimle olan savaşıma son hız devam ediyorum.

Dün neyse bu gün de öyleyim.

Asla sahip olmadığım rol yeteneği ve asla bir maske de takamazken yüzüme derken altıncı hissim beni yanıltmadı mı ve işte en azından kendime olan saygımı korumak adına yalın ayak kaçıyorum bulunduğum ortamdan.

Psikolojik kuramlara baktın mı çok sağlıksız olduğunu savunuyor insanlar ve ben az da olsa psikoloji bilgimle onlara resti çekiyorum çünkü bazen bilim duygularla ve inançla başka şekilde etkileşimde bulunup bazen yok sayarken Yaratanı ya da kuramlarda insanların gibi yok ya da sağlıksız addedilirken ben hala ayakta kalmanın verdiği mutlulukla seviyorum da bildiklerimi savunmayı.

Az kapıyı da çarpıp çıkmadım hani bırakıp da ardımda.

Az da köyden kovulmadığım hani.

Üstelik bir ömür nerede ise tüm dostlarım beni kullanmışken taviz de vermiyorum kişiliğimden ve doğaçlama yaşar ve severken ve işte infilak eden iç sesim derken kendimi yazarken bulduğum ve dertop olmuş benliğimden kopup hoşbeş ettiğim iç sesim ve içimdeki çocuk asla da taviz vermezken ilkelerimden…

Bazense susmaya adapte olduğum tıpkı üstadın vurguladığı üzere:

‘’Söylenemiyor çok şey susmadan.’’

Bir susku ise öğretilerin başında gelen belki de sus payı bir söylem sessizliğimi kader ve Yaratan bozarken…

Senin de imkânsız olduğun o kadar aşikâr ki yoksa idmanlı mıyım ben nerede imkânsız addedilen birileri bir şeyler varken gidip de bulduğum ve işte bu imkansızlıkta kendimi bulduğum doğrudur her ne kadar bir aşkın çağrışımını yapsa da yazdıklarım ve hissettiklerim:

‘’Mademki imkânsızı sevdim o halde ben gerçekten sevdim.’’

Aslında Asaf’ın bir cümlesini kendime uyarlamışken onu da minnetle ve rahmetle anıyorum. Ne mi demişti şair peki?

‘’Ne zaman imkânsızı seversen, işte o zaman gerçek seversin.’’

Bir diğer imkânsız ise kendimle verdiğim mücadelede mutluluk ve süregelen huzuru bir ömür boyu korumak iken demek oluyor ki; doğru yoldayım kendime sevmekle iştigal bir arayışı da kundaklarken iç sesim ve kalemim…

İmkânsız addedilen her ne ise talibim de ilk günden beri ve işte bu mücadele duygusunu seviyorum ben en çok bilirken de bana ulaşılmasının çok zor hatta imkânsız olduğunu…

 


( Sen De Bilme... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 30.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.