Hişt, hişt, sen misin söyle…
Deryalar misali ah, o içimdeki
zemheri:
Kök saldım hasrete
Metruk yüzlü kadın
Asık yüzünde özlemin
Sancılı bir yorgunluktur benimki…
Öykündüğüm ne sensin
Ne de riyadır sevdam
Düştüğüm yollarda
Aradığım ırkı olmayan aşkları
Arandığım değildir ima ettiğim
Ah, sefil sevgili sensin elimin kiri.
Aksıran bir gecede denk geldim bu
aşka
Methiyeler dizdiğim ölü mevsimin
hatırına
Cinnet gecelerine denk düştüm sayende
Oysaki cennetti minvalim
Pazılarında karanlığın
İçime çöken hazandan da fazlaydın
Çemkiren iblise ettiğim lanet
İzini sürseydin ya feryadımın
Sözcüklerime aldırma sen
Aslında söylemediklerim kadarım…
Katranı gecenin maviden mintanım.
Zemherilere denk düşerdi önceden
yüreğim
Kürediğim aşkın fetvası
Kükreyen iç sesimden çok fazlası
Zamansız sevdim seni
Tüttüm sonra buram buram.
Kıdemliyim ben hüzünde
Ek göstergesi bu emekli ve emektar aşkın
Bir fark gibi görünse de içimdeki
yalnızlığın
Mecrası.
Ah, hüzünlerden derlediğim
Bu şerbet
Şebeke sistemi çoktan çökmüş hasret
İmsak vakti dualarda buluştuğum
kadın.
Meramımı anlatamadığıma mı yanayım?
Yoksa susuz kaldığım
Yazın meşrebi iken
İçimde ç/ağlayan şelaleden seken
Bir zerre gibi
Doğan bir damladan
Enginliklere denk düşen mealim
Kalmasa da mecalim
Gözüm görmez senden başkasını.
Başkalaşan aşkın ithamı
Pervanesi olduğum ilhamın
İmha edemediğim kademeli sözcükler
Fistanı sökük bazense sürüklenen
imgeler.
İtibar gördüğümden fazlasıyım
Fena sevdim
Faili meçhuldür bil ki bu yorgun
feryadın…