1
‘’Çık o karanlık uykudan
Kilerde fazla güneşimiz kalmış mı bir
baksana…’’(Alıntı)
Hüzne müptela bir derviş gibi
Fikrinde zikrinde sadece Rabbi…
Çıktığı çileli yokuş Üsküdar’da saklı
hüzün çeşmesi
Bazen ağzını dayadığı bir musluk
Rest çekmekse kötüye ve kine.
Düşkünlüğü iklimlerde saklı
Kaykıldığı bazı bazı.
Rengi beyaz seması aydınlık
Şeceresinde saklı sıfatları.
Bir rakımdan düşen çığ gibi
Büyüyen ezeli düşleri
Sandıkta saklı kıyamadığı kimse
Yüreğinden atamadı gitti aşkı ve
sevgiyi
Her ne hikmetse o başat duygular
Rengi illa ki döner pembeye.
Bir rövanşsa yaşamak
Ah, feda ettiği ömrü nice hayalin
peşinde
Didiklerken içindeki yüreği
Hallaç pamuğu gibi dağılan nice
sözcük
Renginden taviz vermeyen ufuk
Sunumu kâinatın başa çıkamadığı
İnsanların hala peşinde seyyah bir
tüfek
Kurşun sıktığı elbet acının bacağı
Kat çıkmaksa hidayete
Daha da ne çok var aşacağı yolu.
Kibirsiz bir iklimse düşlediği
İkilem yüklü yorgun zihni
Kalıtımsal belki de bunca acı
Genetiği bozulmuş insanlardan
olmadığı
Saklı sabıkasında
Sandık dolu cümle
Hücrelerinin bölündüğü binlerce hece
Bazen kaygı bazen neşe
Orta yolu bulamadı gitti işte mizacı
Söven kimse arkasından
Sadece önüne bakan bir nefer
Fener alayı gibi sözcükler
Müptelası sevginin ve umudun
Kararan gökte bile saklı tuttuğu
aydınlık ruhu
Pekişen o hasret ve rehavet
Gönül gözünde saklı elbet
Muradı.
Çiçeklenen bir yol
Sağa dönüp unutmadığı solda saklı
heceleri
Serperken yere göğe de sığamadığı
Bir hüviyetse hüzünlü yürek
Umudu ve aşkı tefe koyan hangi
münafık ise.
Gün doğmadan neyse doğacak olan
Gecede dahi muhafaza ettiği bir ışık
Günbegün büyüyen İlahi Ateşin her
kıvılcımında
Tutuşan ruhu ve sözcükleri
Seyrinde kaderin
Hatta sevebildiği kederin
Bir adım sonrası
Elbet sadece saklı Hakkın indinde…