1 Devamı Yok

Sığındığım o sureden çıktım yola, geç kalmışlığımın hicap yüklü bekleyişinde, gözlerden ırak olmanın umuduyla sarıldığım gölgende…

 

Miadı dolmasa da benliğin fazlasıyla ağır çektiği.

 

Aşk’ a yüklediğimden çok azına haiz olsam da…

 

Gömülü dünlerden artık nasıl medet umuyorsam ve nasıl sırnaşıyorsa imgeler ki tekelinde hacizli bir sağanakta, umduğum değil bulduğum ama yine de yetinmeyi bilmediğim. Oysaki solumda şükür ve umut, sağımda olmazın oluru bir peyzajda boydan boya renklendirdiğim gök kubbe. Yine de… Devamı yok, inan ki gerçi inanıp inanmamandan ziyade ifade edebildiğimden çok çok fazlası yine sökemezken okuyamadığım aşkın alfabesinde buharı üstünde bir yalnızlık tarafınca kuşatılmışlığım…

 

Bilemezler. Bildiğimden çok fazlası belki de içimdeki coşkunun rencide edilen kahkahasına atılan bir okkalı bir sille.

 

Şimdi diyeceksin:’’Amma da boş boğazlı!’’

 

Sorun addedilenden ziyade çözümsüz kalmışlığın coğrafyasında hangi tekerleme ise oyun arası bağdaş kurduğum imlerin tehdit yüklü o maruzatı biraz ben gibi ve de hayata dair.

 

Çekincelerle saklı yarınların indine dâhil olmaktan alamazken kendimi.

 

Gözlerin feri mi yansıyan yüreğin ikbal bildiği bir hutbede mi saklısın yoksa?

 

Saklı ya da sakıncalı yine de onca sanrıyı görmezden gelen gerçekçiliği aklın hükümranlığında, yığdığım sayısız domino taşı.

 

Ben evet, sadece ben diye ayyuka çıkan nidaları elimin tersiyle itiyorum ki iteklendiğim de gün yüzü görmez sefaletimin rahmet okuduğu bir ikindi vakti, demli bir bardak çaya eşlik eden gözyaşlarım. Soğuttum ve içmediğim çay mı yoksa soğuyan içim kadar buz kesmiş gözlerine sığdıramadığım bir peyzajda mı saklıyız hem de olmazın oluru bir düş’e düşe kalka hidayet ve ikbal yüklediğim…

 

Sandığımda saklı tuttuğum yoksa Pandora’nın kutusu addettiğim üryan zihnimin asılsız ve sayısız nöronlarına tıkıştırdığım hatırat yüklü bir ömrü çalakalem yaşamaya kalkışıp anlaşılma ihtiyacı ile yanıp tutuştuğum.

 

Sobelendiğim hangi izlekse ve hangi replikse kulağıma çalınan ya yüreğin isi ne olacak?

 

Bir kolâjda saklı tuttuğum ve tutuşturmakla yükümlü kılındığım hangi yüreğin çeperi ola ki ıssızlığın teğet geçtiği yorgun argın uzandığım o atlas sevi huzmesi. Aşka ramak kala, demeden miadı dolan bir takvim yaprağına doldurduğum hükümler mi de yükümlü tutulmakla yok sayılmak arasında geçiş yapıyorum ve debdebeli o mutlak çığlıklarını es geçip rehavet konuşlanmışken, adımlamakla kalmayıp bir de yana yakıla çentik atıyorum her hor görüldüğüm sureti kovuştururken yüreğin tecellisinde hangi izlekse artık rahvan bir koşullanmışlıkla biteviye sürüklendiğim hayat pazarı.

 

Tezgâhlarda satılık rüyalar, çeperinde mabedimin isyan yüklü imlere rast gelip de ansızın haiz olduğum bir ağaç dibindeki yuvaya sığınmayı marifet bildiğim.

 

Ne koşullandığım ne de konuşlandığım ama yeri geldi mi gerisin geri kaçmaktan kendimi alamazken.

 

Yollar kayıp.

 

Yol yordam bilmediğim onca mecra.

 

Kayıtsızlığın ibresi işaretlerken en münafık sancıyı hem de belirsizliğin kıskacında denk düştüğüm en sübyan imge ki teselli bildiğim o dokunaklı şarkıyı çoktan gömdüm derine.

 

 

Mahrem düşlerin sakıncaları belli ki aklın kancalarında çoktan sallandırılmış.

 

İhya edilesi pervasızlığı ise gömülü hezeyanlardan sızan pek de akıl karı değil doğrusu her hangi bir sekmede takılı tutulduğum yine de en izbeye kaçmakla tehdit edildiğim. Nasıl bir hikmetse haiz olduğum ve hangi rötuş ise bir sınırı ihlal etmekten de öte bir sarkacın devindiği o rakıma düşmüşken yolum.

 

 

 

( Devamı Yok başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 11.05.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.