Gün, egemen iklimlerin
toz bulutu,
Yeknesak gölgelerini
rahmet bellemiş yükü ağır
Ve esefle kınarken yer
gök:
Olmazın oluru düş
kırıkları velhasıl demli
Bir acıya mahal
vermekse maharet,
İstikrarı anlık bir
tükeniş kadar
Hicap yüklü
tahakkümlerdeki kaybolmuşluğu
Gölgesi kayıp insan
ırkının
Ve belli belirsiz bir
yenilgi,
Cenge çıkmış rahvan
yetileri,
İpliği pazara çıkan
eloğlu.
Görmezden gelip de
esefle kınarken
Hacmi engin münafık
öngörüleri:
Yerli yersiz ne çok
kelam,
Var yemezin heybesinde
o koruk anlamsız tezahüratı
Anlık öfkesi nasıl da
dönük yüzü garba:
Asılsız bir simge şu
elimdeki bildirge,
İnsanlıktan istifasını
vermiş kim varsa
Hani olur da çıkar
yoluma.
Meylettiği bir karartı
hepi topu,
Gönlün ışığı tek perde;
Dünya ile düşlerin
arasına gerdiğim,
Belli ki bariz tüm olup
biten:
Kan ağlarken yürekler
Yakışır mı bize,
kahkaha yüklü öbek öbek
Devri âlem, gönüllü
gönülsüz ne çok tahakküm
Gök kubbe bile
dinginlikten çok uzak,
Çeperinde imgelerin ne
çok tantana,
Düş kırığı satılmış
payelerde dönen nice dolap.
Hikmeti atlas bir
yorgan
Şu varlıksız yüreklerde
kırarken yerli yersiz,
Olur da düşer yolum
rehavet bildiğim
Hüzün kadar yeknesak
bir tüketilmiş kadar
Uzak kılınan mutlu
hücrelerde kanıksanmış
Haddinden fazla ne çok
esinti, bulutlar kanarken
Elimde boş bir çerçeve,
kırık ucu ve kırpık
Şu siyah beyaz resim:
Gülerken gök yürekli o
adam,
Haznesinde gönül
birlikteliği kadar kutsal
Ve ayan beyan.
Uzaklardan çağırır
adımı yerli yersiz
Kulağıma çalınan şu
ezan sesinde saklı dualarım,
Ermeden nihayete
pervasız yolculuğum.
Ve bukle bukle
saçlarım, gözlerim nemli
Dokunmak nasıl bir
hikmetse sevgiye,
Her daim rahmete
hasret;
Coşkuların dinginliği
adsız bir şarkıda saklarken adımı
Ve isyanımı bastıran
asılsız bir serzeniş:
Sevdiğim ilk insan
annemden sonra,
Dört gözün esirgediği
ne çok sancı,
Bilsem de asla
göremeyeceğimi
Rüyalarımda saklı
babasız imgelerim.