Kazalarda artık polis olmadan da tutanak tutulabiliyor. Bunun güzel örnekleri var. Birçokları bundan memnun olduklarını söylüyorlar. İşin içine polis girmeyince eğer insanlar anlaşabiliyorlarsa işlemler daha çabuk yürüyor. Trafik aksamıyor. Sinirler gerilmiyor. Ancak bir de anlatacağım şu hikâyeyi bir dinleyin.

Olay İş Bulma Kurumu önünde oluyor. Bir kargo şirketine ait kamyon, park halinde iken ve arkasında başka araçlar da varken nasıl oluyorsa geri geri geliyor ve arkasındaki bir otomobile bindiriyor. İnsanlar hop hop diye bağrışıyorlar. Otomobil sürücüsü korna çalıyor, ancak öndeki aracı uyaramıyor. Öndeki kamyon olduğu için bir hasar yok. Ancak arkadaki otomobilde bir hayli hasar var. Sürücüler iniyorlar. Kamyonun genç sürücüsü özür diliyor ve hasarı yaptırabileceğini söylüyor. Otomobil sürücüsü polis gelmesinde ısrar ediyor. Polis geldiğinde işin rengi birden değişiyor. Kamyon sürücüsü kendisinin hiç bir suçu olmadığını otomobilin arkadan çarptığını söylüyor. Otomobil sürücüsü şoke oluyor. Etrafta bulunan insanlara sesleniyor. Kimse tanıklık etmiyor. Zaten gence de öyle söylemesini etraftaki akıllılar söylemişler. Polis de otomobil sürücüsünü suçlar bir tavırla arabayı çekmesini istiyor. Otomobil sürücüsü iyice çılgına dönüyor. Tespit yapılmadan aracı çekmeyeceğini, araba izlerinin tespit edilmesini istiyor. Bu sefer polisle sürücü arasında olumsuz bir diyalog yaşanıyor. Nihayet kenarda duran başka bir polis duruma müdahale ediyor. Araç çekiliyor. Rapor tutuluyor.

Sürücünün polisin gelmesi için ısrarının sebebi başka bir olay yaşaması. Yine bir Ramazan günü, düvenönündeki ışıklarda dururken bir araç gelip arkadan çarpıyor. İniyor özür diliyor. Hasarı yaptıracağını söyleyip kartını veriyor. Araç yapılma aşamasında ise şahıs böyle bir olay yaşamadığını dolayısıyla hiçbir ödeme yapmayacağını söylüyor. Hem de oruçlu bir insan olmasına ve Ramazan ayında olmasına rağmen. Sürücü bunu yaşadığı için genç sürücünün isteği aksine polis çağırıyor.

Bu olaya nereden bakalım. İnsanların küçük çıkarları için nasıl yalan söylediklerine mi? Yalan söylemesi için yalan uyduran hariçten avukatlık yapanlara mı? Gördükleri halde görmedik diyenlere mi? Yüzeysel bakarak karar veren görevlilere mi? Toplumun geldiği duruma mı?

Her ne açıdan bakarsak bakalım insan denen varlığın sapmalara ve günaha meylini görmezden gelemiyoruz. Her ne kadar iyi niyetle herkesi kendimiz gibi görmek ve iyi düşünmek istiyorsak da sonuç her zaman beklediğimiz gibi olmuyor.
Burada sürücü açısından tek olumlu şey, verilen raporda kamyon sürücüsünün haksız görülmesi ve gerçeğin teslim edilmiş olması. Ancak o genç adamdaki kişilik kayması nasıl tamir olacak? Bir daha böyle bir olayla karşılaştığında aynı davranabilecek mi?
Zaten sigortanın karşıladığı bir hasarlı kaza için böyle tavırlara gerek var mı? Biz nasıl böyle bir toplum olduk? Bizim de toplumun bir parçası olarak bunda sorumluluğumuz var mı?




( Bize Ne Oldu? başlıklı yazı ahmet-ilhan tarafından 22.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.