Sahipsiz Bir Aşkı Sahiplenmek...





Öznesi kayıp ve savruk bir nidasın sen esen yele kafa tuttuğum kadar da aşkla yoğrulduğum ve hayatı yoğurduğum kadar tutkuyla ve işte tutulan nutkuma da eşlik edensin…

Zemherilerde mi soldum?

Ya, öncesi?

Açmayı unutan bir çiçektim çiy tanesinde saklı o nemi o yaşı silemediğim kadar da sindiremediğim bunca adaletsizlik ve kopan kıyamet öncesi…

Önünü de alamazken coşkumun ve sevdamın ve işte o mermer mezar başlığına yazıp yazıp duruyorum hem ölümüne sevdiğim ölümüne yazdığım karanlığı da delmek zorunda iken sönmeyen ışığım mademki feriyim aşkın ve de neferi.

Gıyabında tutulan nutkumun.

Gıybeti ile sefasın sürdükleri ruhumun sürgün edildiği o lahza.

İçtimada.

Teyakkuzda.

Aralıksız nöbette ve de.

Emir eri olmayı ben istemedim ama askeri disiplinle yetiştiğim kadar da riayet ettim verilen emirlere baba evinde.

Gönlümdeki rüzgâr mı?

Göğün sevdalısı bulutlar mı?

Ya, muradım dillenen ve mukayese edilemeyeceğim kadar da özgün ve öznel bir yürekle baş koydum ben aşka.

Hicap değil hacizli bir yürek yedieminde saklı tuttuğum çocukluğum misal.

Nazenin.

Naif.

Narin.

Söylemlerden sektiğim o kekremsi sessizlik ve adil bir d/okunuş talep ederken evrenden…

Adilane olmayan bir hayat ve vaktini beklediğim o muğlak zaman dilimi ve işte şimdi devasa bir Es verip yüreğimi uzatıyorum sana altın tepside.

Boykot ettiğim kadar da var hani hayatı ve sevgi kaç beden büyük geliyorsa insanlara…

Bir de sevgiyle eşleşen kimlikler aslında danışıklı dönüşüklü oysaki sevgi kutsal bir rabıta kutsal bir d/okunuş öyle ki…

İnsanın spontane dahi sevebildiği.

Yoksa sadece ben miyim bodoslama dalan o kapıdan hani aşka hani aydınlığa açılan bir de geçit vermeyen motifler ve insan izlekleri.

Kanaviçelerin dolduruşuna geldiğim ve işte duygularımı ve sevgiyi bir sanat eseri de bilmişken insan yüreklerini.

Çalan çanlar benim için çalıyor ve kalemimle eşleşen o çan eğrisi oysaki bu bir yarış değil:

Yazmak bir tutku yarışa meyleden zaman zaman akabinde dinmeyen bir coşku ve hüzün ertesi…

Kanadığım kadar acımasızca da kırabilirken kalemimi ve yastık altı yaptığım yüzlerce şiir ve nesir ve gözümü kırpmadan görücüye de çıkarmadan tek tuşla silip uzay çöplüğüne attığımın ertesi yeniden yola düştüğüm yeniden söküklerimi diktiğim…

Cübbem mi?

Ya da cüssem?

Sevemediğim gitti dünyevi nimetlerini bu yüzden de dert etmediğim çok şey var en başta doğallığı savunduğum kadar sevemediğim boyalar ve maskeler ve doğallığını yitiren insan siluetleri bu da yetmezmiş gibi yüreğini çaldıranlar daha doğrusu hayallerimin dahi çalındığı ve ben boş durmayıp yeni hayaller kurup yeniden kalemle buluşup artık nasıl bir cüretse benimki haksızlığa ve yanlışlara ve yalanlara açtığım savaş?

Görünürde kaybettim.

Kaç cephede savaştığımın da haddi hesabı yok hani.

Gönül gözündeki o ufkun sayacı ve de insan olmanın sarkacı…

Biteviye özlem duyduğum yeni bir dünya hayali ve de cennet ve görünürde cehennemi yaşadığıma kanaat getirse de sefil insanlar ve eşrafım ben cennetimi yeryüzünde buldum ve annemin ta koynunda büyüttüm iç sesimi ve sevgimi.

Azat edilesi bir ruh mu sanırsınız ya da afaki bir coşku ve de hayal gücü?

Suretler.

İzlekler.

İçindeki karanlığı yüzünde taşıyanlar bir de nur yüzlü simalar…

Semanın enginliğinde.

Aşkın bilmem kaçıncı kuvveti ve kudretinde…

Ve işte saf tuttuğum kadar s/afiyet dolu bir minvalde…

Zemherilerde doğsam ne ki?

Ne ki ölsem yeniden ve yeniden ve işte ansızın doğabildiğim kadar da kusursuz bir yol belliyorum hayatı ve cihanı.

Kusurlu addedildiğim kadar da kutsal bir d/okunuş iken kalemimle harala gürele verdiğim mücadele ve işte hem sevgimin hem de doğaçlama yazdıklarımın bir ötesinde yaşıyorum ben cenneti:

Adı şiir iken cennetin…

Adı anne iken o bitimsiz sevginin…

Ötelendiğim kadar da hayatta öteleyebildiğim kadarım tüm sevgisizliği ve kibirli isyanlarında insanların yeniden d/okunmayı seviyorum hem hayata hem hayallere kucak açtığımla özdeş iken ansızın bir şiir iken çalan kapımı ya da aşk iken…

Sahipsiz bir aşkı sahiplenmenin de verdiği tutku ve coşkuyla nemalandığım kadar da hayallerin ve aşkın özlemiyle ve işte ben hayatı aşkın ve umudun kat izinde yaşayıp seviyorum ve kendime d/okunma telaşı ile de sevinçten bazense o dipsiz hüznümden artık nasıl oluyorsa, eteklerim zil çalarken…

Çünkü sevgi sahiplenilmesi gereken hayatta mücadelesini verdiğimiz sonu gelmek bilmeyen bir dava…

 


( Sahipsiz Bir Aşkı Sahiplenmek... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 10.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.