-“Nerde bu kız!” diye haykırdı Ayşegül üstünü başını temizlerken. Pilot Peşko:
-“Sarayımız vardı orada olabilir.” 
-“Saray mı? Ne sarayı?” 
-“Gezegenimizin yönetildiği saray.” Diye cevap verdi Muttin. 
-“Neeeyy? Sizin yöneticileriniz mi varmış?”
-“Evet, Kralımız vardı onu öldürdük.”
-“Hamsiydi rahmetli. Çok da yakışıklıydı ve koyu Trabzonsporluydu.” 
Ayşegül ve Rodine şok oldu ve birbirine baktı. 
-“Hamsi mi? Bizim bildiğimiz hamsi yani?” 
-“Zulüm eden bir hamsiydi hem de, yıllardır ondan çekmediğimiz kalmadı. Hangimizin boynunu uçurmadı? Hangimizi karadeliğe yollamadı?”
-“Neynn?” diye haykırdı Ayşegül. 
-“Bütün bunları parmak boyu Hamsicik mi yaptı lan?” 
-“Evet maalesef. Bazılarımıza işkence ederdi. LAZ işkencesi.”
-“Yok artık! Laz mı işkencesi?! O nasıl oluyor lan!”
-“Bak mesela cezalıyı alırdı, ayaklarından tavana asardı ve son ses kemençe açıp laz türküleri dinletirdi. Cezalının kulakları kanardı ve sağır olurdu. Hatta dayanamayıp ölenler de var aralarında. Bir de cezalıyı bağlardı youtube’dan  Oflu Ali fıkrası açardı gülmekten çatlardı cezalı. Gülmekten ölen de var aralarında.”
-“Oha yapılır mı bu beeee?”
-“Bak bi keresinde Trabzon’la Fener’in maçı vardı. Sarayda çıt çıkmıyordu. Hepimiz dua ediyorduk Trabzon kazansın diye. Kazanamadığı zaman bordo maviye boyardı kellelerimizi sonra da uçururdu. Son sözümüz de en büyük Trabzon!”
-“Vay anasını sayın seyircileeer! Kız Rodine gel buraya! Araçların bütün anahtarları sende mi?”
-“Evet Ayşegül.” Diye cevap verdi Rodine. Ayşegül Muttin ile Peşko’yu işaret edip:
-“Şunlar kaçar maçar senden sorarım bak!” diye haykırınca Muttin Peşko’nun kulağına eğilip:
-“Serpa’nın kardeşi değil mi bu? Her şey beklenir bundan. Ters bi hareket yapmayalım da bekleyelim bizimkileri. Onlar kurtarır bizi.”
-“Doğru diyosun panpa.” Diye cevap verdi Peşko. 
-“La Peşko musun Soba mısın nesin, gel lan buraya!” diye bağırdı Ayşegül. Peşko koşar adımlarla Ayşegül’ün yanına vardı.
-“Şu araçların nesi varmış? Motoruna falan baktın mı?”
-“Tahmin ettiğimiz gibi Ayşegül, çakma yedek parçalardan biri daha fazla dayanamadı. Malum dünyadan Jüpiter’e 4 senede geldi. Jüpiter’den buraya 8 senede geldi.  Dayanabilir mi sence de?” dedi. Ayşegül elini çenesine koyup:
-“Doğru diyon ha, gerçi tam Mars’a gelemedik yarı yoldan beri kendimiz ite ite getirdik buraya kadar.”
-“Aynen, belim büküldü ya” dedi Muttin. 
-“Sen sus Muttin sen sus!”
-“Neden amaa?!”
-“Sen hiç itmedin ki! Çakal seni” diye bağırıp Rodine’ye döndü:
-“Bak Rodine, bunların ters hareketini görürsen sen de onlara ters hareketini göster.” Diye tembihleyince Rodine orta parmağını gösterip:
-“Bu mu?” diye sordu. Bunu gören Ayşegül iyice çileden çıktı:
-“Allah senin belanı versin ne diyeyim sana!”
Pilot Peşko:
-“Bence zaman kaybediyoruz, Saraya gidelim de Serpa’yı arayalım.” Diye bir önermede bulundu. Bu Ayşegül’ün hoşuna gitti:
-“Afferim sana Soba-aman Peşko. Akıllı yaratık çıktın sen ha. Nedir burcun?”
-“Benim burcum Yırtık Don. Kızılderili inancına göre Yırtık don-“
-“Yırtık mı don? Kızıl deri mi inancı? Ee?”
-“Yırtık Don Kızılderili inancında Liderlik ve mükemmeliyetçiliği temsil eder.” 
-“Hayatımda böyle bir şey duymadım! Peki yükselenin nedir?”
-“Yükselenim tansiyon” diye cevap verince Ayşegül ile Rodine kahkahayı bastı.
-“Hohahhahah! Bunlar da mizahşör çıktı sanırım eğleneceğiz biz bunlarla Rodine”
-“Bence gidelim zaman geçmeden.” Dedi Muttin.
-“Haydi yürüyün!” diye bağırdı Rodine. Ayşegül Rodine’nin kafasına bir tokat atıp:
-“Ne bağırıyon la sağır mı var karşında!” diye çıkıştı. Rodine cevap veremeden yola koyuldular. 
-“Araca binmesek de olur, zaten o bozuldu yürüyerek daha erken varabiliriz Saraya.” Dedi Pilot Peşko.
Az gittiler uz gittiler dere tepe düz gittiler arada ana avrat dümdüz gittiler ve 5 ay sonra Saraya vardılar. Hepsi yorgunluktan bayılacak gibiydi. 
-“Ablaağ Ablam nerdeeeğğ!” diye bağıran Ayşegül yerde baygın yatıyordu. 
-“Ablanı bulamayız dönelim Ayşegül. Deden artık sevdalı o da gelmez bizimle, haydi bizim yer küreye gidelim.” Dedi Rodine. Ayşegül sinirlendi:
-“Ne diyo la bu Tatar Ramazan?”
-“Diyor ki gide-“
-“Kes lan sesini! Kalkıp doğrarım dilini!” diye haykırıp ayağa fırladı Ayşegül.
-“Haydin yürüyün Serpa’yı bulalım!” deyip Sarayın içine daldı diğerleri de peşinden koşmaya başladı. 
-“Herkes dağılsın dört bir yana! Bulmadan dönen dönek olsun!” diye bağırmasıyla Serpa’yı duvarı kemirirken görmesi bir oldu! 
-“Abla!” 
-“Hı?” deyip ayağa kalktı Serpa. 
-“Ayşegül?” deyip elindeki tuğla parçasını yere atarak Ayşegül’ün boynuna atladı.
-“Ablaaa bu ne hal!” deyip ablasına sımsıkı sarıldı. 
-“Beni bırak senin burda ne işin var?”
-“uzun hikâye abla, gel otur şuraya. Rodine de burada.”
-“Allah senin belanı versin Rodine!” diye bağırdı Serpa. Rodine hayretler içinde kaldı:
-“Aaa neden? Noldu Naptım ki ben?” 
-“Daha napacaktın! Seni Tımarhanelerden kurtarabilmek için düştüm bu hallere”
-“Ney? Ben mi dedim sana çık uzaya!”
-“Nankööör! Alın şunu karşımdan!” diye bağırdı Serpa. Herkes hayretler içinde kalmıştı. 
-“Ama sen haklısın Rodine, seni kurtarmak için boşa çabalamışım. Senin gibi tımarhane kaçkınına müstahaktı her şey! Yazıklar olsun sana” deyip hüngür hüngür ağlamaya başladı Serpa.  Yaşadığı hayal kırıklığı çok derindi. Arkadaşı için yaptığı bunca fedakârlıklar boşa gitmişti demek.  Bu duygusal sahnelere daha fazla dayanamayan Ayşegül konuyu dağıtmak istedi.
-“Abla sen burda napıyorsun?”
-“Acıkmıştım, duvarları kemiriyordum Ayşegül.”
-“Ney? Duvarları mı kemiriyordun? Ciddi misin sen?”
-“Evet benim mide çok sağlam. Yiyecek bir şey kalmamıştı mecbur kaldım.” Diye cevap verdi moralsiz ses tonuyla. Muttin bizimkilere biraz yaklaşıp:
-“Hamsi Kral vardı onu gömdün mü?”
-“Onu da yedim.” Diye cevap verince bizimkiler hep bir ağızdan:
-“Ne?! Yedin mi?” diye bağırdı. Serpa gayet sakin bir ses tonuyla:
-“Evet yedim ne var bunda? Yiyecek bir şey kalmayınca yemek zorunda kaldım!” diye cevap verdi.
-“Abla sen bence kafayı üşütmüşsün buralarda yalnız kala kala.” Dedi. Rodine ceketinden bir poşet çıkarıp Serpa’ya uzattı. 
-“Senin için kekle Akçaabat köftesi getirdiydim Serpa. Sen seversin diye dünyadan getirdim.” 
Serpa şaşırdı ve kaşlarını çatıp Rodine ’ye baktı.
-“Gerçekten mi?”
-“Evet.” Diye cevap verince Rodine Serpa ayağa kalkıp Rodine’ ye sarıldı. Sarılırken hüngür hüngür ağlıyordu:
-“Rodineem affet beni kalbini kırdım arkadaşım ühhü ühhüüğğğ!” 
-“Ben sana hiç kırılmadım ki Serpaam! Asıl sen beni affet!” 
-“Yo yo sen beni affet!”
-“Bu böyle olmayacak!” deyip Ayşegül’ün önüne diz çöktüler ve:
-“Biz birbirimizi affedemedik, sen affet bizi de bitsin bu fasıl!” dediler bir ağızdan. Ayşegül şaşkınlıkla Peşko ile Muttin’e bakıp:
-“Hayır.” Diye cevap verdi. 
-“Neyn?”
-“Nasıl?”
-“Kesin la sesinizi.” Deyip çantasından diş macunu ve açılmamış diş fırçası çıkarıp Serpa’ya uzattı:
-“Hamsi kokuyon git bi dişlerini fırçala!” diye bağırdı.  Tam o sırada Sarayın dışından büyük bir gürültü işittiler ve ne olduğuna bakmaya kalmadan Sarayın içine bir tondan fazla Hamsi yığıldı.
Bizimkiler şok oldu. 
-“Uyyy siz da kimsunuz? Kralunuz nerdedur?” diye bağırdı aralarında en yaşlı olan Hamsi teyze. Bizimkiler bu soru karşısında ne cevap vereceğini bilemedi. Rodine ortaya atılıp dedi ki:
-“Hamsi Kral öldü Hamsi Teyze!”  Hamsi Teyze dizlerinin üstüne çöktü ve kıyameti koparan o soruyu sordu:
-“Ne dersun?!”

( Deli Serpanın Maceraları 9 başlıklı yazı AyşegülAktağ tarafından 1.01.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.