Ölümsüzlük ölümden
üstündü. (Pessoa)
Varlığın parsellenmiş
unsurları: Beden, akıl ve ruh üçgeni…
Açıları açılıma müsait kâh
yadırganası kâh tahayyül gücünün imgelenmesindeki o kılıfsız önyargılar.
Sonsuza tekabül eden bir ruh diğer yanda yüz yıla bile eş değer teşkil etmeyen
bedenin olası yaşam süreci Tanrı’nın ve kaderin hükmü ile ebediyen yok olmaya mahkûm
ve ölümsüzlük tüm canlıların tahayyülünde ilk sırada iken.
Niye var olduğunu
bilmek ya da kavramak.
Dogmatik bir doğrulama
belki de tek gereken yine de onun olumsuzlaması değil de kavrayışına denk
gelmeli belki de soyut ve uzlaştırıcı olumsuzlamayı bir şekilde ispata çalışma.
Ruhun tüm menfaati:
Sonsuza yürüyen özgür ve özgün bir yanılsama belki de artı ve eksi arasında
devinen bir çağrışım. Müptela olunası bu kavramın tek tesellisi değil mi sonlanmayan
bir süreç parsellense de varlıklar cehennem ve cennet ayracında hüküm
giymişken.
‘’Kişilik, kötülüğün
mekânıdır; kalp, acının tapınağıdır. İnsanların ölümsüzlüğünü istediğimizde
onların iyiliğini değil kötülüğünü istemiş oluruz. (Alıntı)
Kaynaklardan süzülen o
bilgi dağarcığı hep vurgular Hıristiyanlığın hüzünlü bir katsayısı olduğunu ve
etiğinin hüzünlü olduğunu akabinde hüzünlü bir hayat edinimi ile sarsılırız
ağız dolusu sözcükler bir bir vurgularken. Özetle, Hıristiyanlık ahlaksızlığı
onaylamaz bir o kadar tutkuları da zira tüm boyutları ile yaşanması gayri
ahlakidir. Olasılıklar şüphesiz ki tüm dinlerde kıyas kabul etmez. Doğru ve iyi
her zaman tercih edilendir ve takdir edilen.
Sonsuz bir acının
ürpertici olasılığı bir bir ifşa olur. Pascal’ın bastırılamayan ürpertisi! Öyle
ki en dogmatik kötümserlik bile bizi bu denli korkutmaya muktedirdir.
Özgür iradedir her daim
kayıtlarda yer tutan…
Günahlar ve sevaplar…
İyinin ve kötünün
savaşı…
Varılan nokta: Özgür
iradenin yadsınamayacak kadar engin gücünün ihtiva ettiği doktrinler. Öyle ki
ruhun kötüden iyiye ne kadar hızlı geçebildiğinin, nasıl değiştiğinin
görülmesinden kaynaklanan temel unsurlar ki bir o kadar psikolojik çözümleme
ile açılımı ve anlatımı da bir o kadar olası. Diğer bir deyişle: ‘’Maddenin
tinselleştirilmesi.’’
Etki-tepki denen o
kaos…
Basittir aslında tüm
olan fazlasıyla karmaşık görünse de. Harekete geçiren sürece müdahil olan nice
edim ve harekete geçiren o eğilim ve o bariz sonuç:’’Her duygunun kendi kontrol
mekanizmasına sahip olması.’’
Ve aşırı zorlanmanın
etkisiyle kontrolden çıkan duygular…
‘’Kontrolsüz ne
vardır?’’, gibi bir soruyla sık sık kesişse de yolumuz. Ve varılacak nihai
nokta:
‘’Basit bir kontrol
mekanizması, daha fazlası değil.’’(Alıntı)
Özetle: Engellemenin
evrimi.
İnsan faaliyetlerinin
merkezileşmesi, birleşmeleri, birlik olmaları kısaca olumlu anlamıyla
‘’merkez’’ sözcüğünden hareketle kişiliğin bir merkezinin olmaması. Netice
itibariyle, var olan bir merkezileşme.
Tüm geleneksel
dogmaların, köken arayışları tarafından reddedilmesinin yanı sıra psikoloji biliminde
de yeni bir yöntem sunulmaktadır. Beden ve ruha ait olan tek bir sorun değildir
aslolan bilakis madde ve enerjinin sorunudur.
İnsan ve ruh ve özgür irade…
Akabinde gelişen sorumluluk bilinci. Öyle ki sorumluluk özgür iraden de eski
bir yanılsamadır. Zira sorumluluk bizler tarafınca yalnızca ‘’Neden’’ olarak bilinmektedir.
Ve belirlenmiş olmamız hiçbir önem arz etmez.
Kendimiz… Sadece ‘’bir
neden’’ olarak bilinen bizler öyle ki duygusal ve etik tüm değerlendirmelerden
muaftır ve sorumluluk geneli itibariyle gelişen o varlık fazlasıyla
duygusaldır. Yanlışın nedeni değil tam tersine yasasızlığın nedeni ve tüm
edimler, tüm eylemler evrensel gücün bireysel karakterle ortaya çıkan çoğul
yansımaları ve tezahürleridir.