İstifledim yükümü bir
kez daha. Kalbura dönmüş heybemden dökülürken çakıl taşları. Yolumu
kaybetmemeliyim. Gidişi var dönüşü de olmalı. Muhtemelen kaybedeceğim
istikametimi. Hoş varacağım yer bile görüş alanımın dışında iken yine
dinleyeceğim tek ses içimde haykıran o deli dolu çığlıklarım.
Bak, gün ağarmak üzere.
Hani nerede o ilk ışıkları günün. Belli ki kara gölgeleriyle kapattılar varış
yönümü. Ne vardı da çıktılar yoluma.
Onca pişmanlık nağme
nağme süzülürken buhar gibi kala kaldım bir başıma. Sessizliğim hiç de hayra
alamet değil, bilesin. Ve bilesin ki taş kalpli değilim. Olsam olsam hamur gibi
yumuşak kalbimle en çok zararı kendime veririm. Kaldım, mıhlandım. Kendi
bilinmezliğimde kayboldum işte. Hepten kayboldum yalnızlık taş gibi oturmuşken yüreğime.
Yüküm çok ağır. Ne
görünen ne duyulan sadece içimde yükselen dalga dalga…
Ne de olsa insan eti
ağırdır. Yükümü ben sırtlayamazken kimden medet umabilirim ki. Boşlukta uçuşan
bir tüy kadar belirsiz ama bir o kadar yakıcı kulağıma çalınan.
Sakıncalı bir düş altı
üstü. Sancılı bir yolculuk tek kişilik. Tek kişilik bir sinema bileti senaryosu
ve kastı bana ait. Ve tek seyirci salondaki. Karanlığın o cezp edici
yakıcılığı.
Yol da olurdum yoldaş
da.
Ses de olurdum
gerektiğinde gürültü de.
Ama neyim ki ben: Hiç
var olmamış bir yabancı…
Girizgah oldukça geniş
açılıydı. Gidişat yarım kaldı. Ve beklenen son. Daha doğrusu tarafımca
engellenemeyen bir kanıksama. Mecbur bırakıldığım.
Çaresizlik belimi
bükmekte. Nelere vakıf olma ihtimalim varken kifayetsizliğim burktu bir kez
daha içimi. Durduk yerde katlandı ne varsa hem de hiç olmadığı ve hiç
beklemediğim kadar.
Mükellefim ama kimden…
Şikayetçiyim; en çok da
kendimden. Korkutmak mı korkmak mı… Ne fark eder.
Yaşamak mı yadsımak mı…
Kanımca yaşamak ama yadsınmışken bu da bir işe yaramadı.
Döngünün seyri yine
çapa attı derinlere. Ben kaybolmuşken dehlizlerde kim bilir kalan yarım nerelerde…
Umurumda olan onca şeyin ağırlığı yine çöktü yüreğime.
Tapmadığım ne varsa ve
inandığım tüm bildiklerim. Sevdiğim ne varsa tarafınca reddedilen. Ve
sanrılarım gerçek olma ihtimalinin teğet geçtiği.
Şu bahçeyi bir ara
çapalamalı. Her yeri ot bürüdü. Çiçeklerim de soldu. Oysa nasıl da sulamıştım.
İşte sevgide de tutturamadım ölçüyü. Yoksa böyle mi olurdu. Bilemezdim ki
sevgimin korkutucu boyutunu. Üstelik hiç de düşünmedim ters tepeceğini.
Anlamadığım ne varsa ve
anladığın anlamsız onca anlatım. Korkutucu olabilme ihtimalini hiç hesaba
katmamıştım.
Üstelik hak etmediğim
onca söylem. Külfeti de ağırmış, bedeli de.
Bedelsizliğimin bedeli
mi bedelin bendeki izdüşümü mü?
Toleransım sınırlı
limiti ile bir kez daha ket vurdu imkan dahilindeki imkansızlıklara.
Yok, yok ben ket
vurdum. Bilemezdim ki. Üstelik hiç bilmediğim bir yönümdü yüzleştiğim.
Ertelenmiş ama yine de asla yüzleşmemiş olmam gereken.
Bitmedi henüz
yolculuğum, hiç de niyetim yok sonlandırmaya. Ol ya da olma. Ama iyi ol sen
yine de…
Değişkenliğimin
süzgecinde mümkün mertebe yol alırım ben her şeye rağmen. Biraz yavaş olsa da
ve bir o kadar farklı ama hedefe kilitlendim bir kez onca yenilgiye rağmen.