1
Körelmiş karanlığımın
yüzeye vuran yalnızlığında tutunuyorum düşmemek adına. Tek derdim, yadsımamak
gerçekleri ki görmezden geldiğim ucu yanık mektuplar gibi tarafımca yazılmış ve
tarafımca okunmayan. Neler neler yok içinde. Üç beş kırıntı güdünün telaşlı
çırpınışlarından elde kalan. Yaşamak güdüsü en kuvvetlisi ve sığınmak can
çekişen ruhumun ipotekli basamaklarında.
Kala kala sen kaldın
bir de maviye çalan sözlerin, canhıraş adımı haykıran. Gerçek midir bu
söylemlerin yoksa kulağıma çalınan afili yalnızlığımın bir yansıması mı
görmekten aciz olduğum…
Fark etmez ki. Ne de
olsa görmek istediğimi görüyorum ve seçiyorum en matemli sözcükleri ağlamak
adına.
Seçme şansı ilk defa
verildi bana hayat tarafından ve hayatımın en aciz dönemindeyim hatta görünenin
çok ötesinde ve bilinenin çok ertesinde.
O kadar çok şey çalındı
ki ve koruyamadım ne şahsımı ne de sahip olduklarımı. Gerçi şimdi de değişen
bir şey yok çünkü bu sefer seni çalmak üzereler hatta çoktan çalınmışsın.
Gözüme çarpan ve kulağıma çalınan tek gerçek de bu. Mümkün-atı olmayan bir
yolculuktayım ve gemideki tek kaçak yolcuyum. Can yeleğim bile yok ve ne yazık
ki yüzmeyi de öğrenemedim gitti şu sefil hayatta.
Müsterih ol sen yine de
lakin her şeyin farkındayım ve farkındalığım sayesinde cebelleşiyorum kendimle.
Bir tek kendimle olsa iyi üstelik. Umurunda olmadığım nice insan...
Olgunlaşmamış bir düş
nihayete erdi. Yine de gözüm açık gördüğümü sanmaktayım halen. Bu kadar saf ve
iyi niyetli olmanın vebali ne de olsa. Akıntıya kürek çekmekteyim sen keyif
çatarken.
Sahip olamadığım bir
şeyi nasıl kaybettim o da ayrı mesele.
Yoksa sahip miydim sana
ya da aynı şarkıyı hiç mi söylemedik. Aslında cevabı o kadar bariz ki.
Milyarlarca ışık yılı uzaktaki sefil bir yalnızlık neye sahip olabilir ki perişan
ve muktedir olmayan gerçeklerin haricinde. Çoktan alışmış olmam gerekirdi ne de
olsa insan toprağına bile alışıyor. Çoktan gözyaşlarımın kuruması lazımda ama
böylesi ivme kazanmış yetisiz ve yetkisiz bir gidişat vardı işte nihayete.
Tarafsızlığımın mutedil
duygularından ziyade taraftarlığın şiddetli zaaflarından zevk aldım ne de olsa:
Bilememek gibi, yetememek gibi ve benzememek adına. Her ne kadar benzediğimi düşünenler
olsa da ki üstüne basa basa yüzüme çarpan bir tokat acımasızlığındaki bu söylem
nasıl da yaktı canımı, ne hükmedilirim ne de hegemonyasında yaşarım
haricimdekilerin.
Önce çocukluğum çalındı
ardından düşlerim ve şimdi de kimliğim çalınmak üzere. Belki de tüm telaşım
kaptırmamak adına kendimi. Ki çoktan kapıldım o sert rüzgâra her ne kadar
önceleri hoş bir esinti mahiyetinde olsa da.
Bir tek hatıralarım
kaldı elimde bana ihanet etmeyen ne de olsa çocukluğumdan yadigâr. Gerçi pek
hoş kalıntıları değil gömdüğüm en derinlere ne varsa. Mazinin hiçbir getirisi
yok zamanımı çalmasının haricinde. Zamanım bol ne de olsa. Avunmak ve ağlamak
adına dibindeyim bir şelalenin ve yarış halindeyim. Ne çok yarışım oldu ömür
boyu hep de kimliklerimi kaptırmamak adına. Kimi çocuk belledi beni kimi dost
kimi düşman. Sevgisizliğin can yakan ateşi ise hep yaktı. Bir denklem bana
kalan iki tarafı eş değer taşımayan. Verdiklerim hep fazla oldu aldıklarımdan
ve hep borçlandım hayata. Ne tuhaf… Oysa alacaklı olmalıydım ve derken üstüne
üstün bir de borçlandım. Sonunda ipotek de gelince tüm duygularıma ruhum da
çıkmazlarda şimdi. Belli, ömür boyu yalnızlığa mahkûmum onca kalabalığın
içersinde.
Kimler kimler yoktu ki
yakınımda öncesinde: Dost bellediklerim, düşman bellediğim dost geçinenler,
dilinden sevgiyi, merhameti düşürmeyen yakınım bildiklerim. Evimin ve gönlümün
kapısını ardına kadar açtığım kim varsa.
Ne sorarım ne de ahkâm
keserim yadsıdığım onca sanrının gölgesinde. Öylesine berrak ki gönlüm ve
telaşında ki yaşanmamış ve geç kalınmışlığın. Bu yüzden az suçlamasam da
kendimi neye yarar bu saatten sonra. Neye yarar bir kez daha yenik düşsem ve
neye yarar bir kez daha yanılsam. Suçluyum hem de dibine kadar. Ve bir o kadar
da müsterih zira ben görevimi layıkıyla ifa ettim her ne kadar bilincinde
olmasalar da ve olmasan da…