Bir çay daha doldurursan belki şiir güzelleşir,
Belki de Allah'a firar etme imkânımız olur...

Sevgilim, ben sufi olamayan tırnaklarla kanatırken yüzümü,
Seninle yüz yüze gelsek derin bir aynanın içinde
Tutup yakalasan beni gözlerinle gözlerimin içinden
Şehrin hayat değmemiş tarafından ölüm gibi bir aşk geçse
Ben gözlerinin içinde Semerkand'ı görsem,
Şair olsam, ayna kırılsa, ölmeyi becerebilsem...

Hayır Sevgilim, şair olmayacağım...
Şeyhim biliyor ki şair olmayacağım...
Toplumsal gerçekçi bir geceden yıldızları sıyırıp,
Seccadenin üzerine sereceğim şiirlerle...
Kıta deyince hep aklıma Afrika geliyor oysa,
Amerikanca çalınan kölelik şarkıları...
Bütün çağdaşlıkları kudurtan bir Meryem haliyle,
Sen namaz kılacaksın gece boyu...
Ben yine de şair olamayacağım Sevgilim;
En iyi şeyhim biliyor bunu..... 

Ne çok hayat çaldı kutsandığı sanılan elleriyle,
Üniversiteleri kan kesen koridorlarda kadınlar.
Kaç gecenin yumuşak karanlığına sırt dayayıp,
Yağmurun kılıflarına İncil dokudular.
Ve ihtilal yürekli delikanlıların gölgeleriyle,
Ezan kardeşliği bir direnişi okudular.
Aşka yazgılanan şiirleri yazacak kalemleriyle,
Güç bela kurulan cümlelerin ağırlığında...
Heykeller kendi kalbini sökerken anlayacak kadınlar,
Kutsal sandıkları hiçbir şey kutsal değil...
Çok kırılacak kalpleri arşınlanan çöl yollarında,
Yalanlanmamış sarığını başından çözmeyince,
Üniversite yıllarında çok sevdikleri delikanlılar...

Reddedilen mukaddeslerin çığlığına boğulup,
Vicdanını jiletlerken inkârların öfkesi,
Nar ağaçlarından tevekkül eseri dualar damlarmış.
Varlığın sancısıdır Latin harflerinin bekçisi...
Büyük büyük yazılacak çelişkiler de varmış.
Ruhu araklanmış binalarda kaybolup,
Şahsi alışkanlıkla karanlığı yudumlarmış.

Aklım yasaklanmış düşüncelerin sürgün yeri,
Söylenmemiş sözü ararken Suriyeli bir çocuk;
Tükürüğü boğazına düğümlenen Yahudi.
Şehirlerin ayaklarına kapaklanan anneler,
Irkla çekilen sınırların gölgeleri ardındaki,
Bağdat gözlü güzel fikrimden çıkmıyor bir türlü,
Kendini ihbar etme safdilliği benimki...
Değişimi değiştirmek için cesarete gelir mühürler,
Çağdaş depremlerin vurduğu şehirlere,
Son Peygamberin ilahî inkılabı düşer...

Yalan yumağı tarihle oynayan kedi,
Gözlerini çevirir kelimelerin celladına.
Ben aldırmışım başımı yeşil bir bayrak sevdasına...
Gümüş renkli şaraplar dökülür leylakların üstüne,
Cenazeler kaldırılır ıslıklar eşliğinde...
Soyulmuş ve çırılçıplak türbelerde;
Geçirir tırnağını bir sefil farenin boğazına,
Yalan yumağı tarihle oynayan kedi....

Bir çay daha doldurursan Sevgilim,
Ben Allah’a ait sufi bir şair olurum;
Aşk ve ölüm daha bir güzelleşir belki…

( İkrar başlıklı yazı Mümin Munis tarafından 20.02.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.