Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 26.09.2023
Okunma Sayısı : 329
Yorum Sayısı : 2
Mevlana, Nasrettin  Hoca, Namık Kemal... Bu  Milletten  Çektiklerini  Gavurdan
MEVLANA, NASRETTİN HOCA, NAMIK KEMAL... BU MİLLETTEN ÇEKTİKLERİNİ GAVURDAN ÇEKMEDİLER.---1. BÖLÜM---
Önce Nasrettin Hoca'dan başlayalım.
Kesinliği tartışılır rivayetlere göre 1208 yılında Akşehir'in Hortu köyünde doğan Nasreddin Hoca burada temel eğitimini aldıktan sonra Sivrihisar'da medresede eğitim görmüş ve babasının ölümü üzerine döndüğü memleketinde köy imamlığı görevini üstlenmiştir. Nasreddin Hoca, bir süre sonra dönemin tasavvufi düşünce merkezlerinden olan Akşehir'e göç ile Mahmûd-ı Hayrânî'nin dervişi olarak Mevlevîlik, Yesevîlik veya Rufâilik yoluna mensup olmuştur. Akşehir'de mülki görevler üstlenen ve aynı zamanda Akşehir çevresindeki yörelerde de kısa süreli bulunduğu düşünülen Nasreddin Hoca, 1284'te yine Akşehir'de ölerek günümüzdeki Nasreddin Hoca Türbesi'ne gömülmüştür.
Evet hepsi bu ve bu kadarı bile kesin bilgi değildir. Yani hepimizin bildiği hani o eşeğe ters binen tonton ve sevimli hoca var ya işte o hocanın var olduğu bile kesin değildir. Lakin millet bir Nasrettin Hoca yaratmış, onun etrafında bir sürü komik fıkra üretmiş ve bu fıkralar günümüze kadar gelmiştir.
Bu arada hemen belirtelim: Nasrettin Hoca'nın her biri ders niteliğinde olan fıkraları yanında yüzünüz kızarmadan okuyamayacağınız, evladınızın, eşinizin okumasına asla izin vermeyeceğiniz bir sürü porno fıkrası da vardır. Yani bu millet önce bir Nasrettin Hoca yaratmış, sonra bu hocanın ağzından gah her biri ders niteliğinde, gah en berbat ve süfli porno fıkralar üretmiştir.
Eeee o zaman Mevlana'nın öldürttüğü (!) bir Nasrettin Hoca yok mu yani?
Bir dakika... Nasrettin Hoca'yı Mevlana mı öldürtmüş?
Evet ya... Bir de öyle bir iddia var. Hem de bu iddianın sahibi öyle sıradan biri değil, Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Ortaçağ Tarihi Uzmanı Prof. Mikail Bayram.
Koskoca bir profesör böyle bir iddiada bulunuyorsa Nasrettin Hoca demek ki efsane değil gerçek bir kişilik.
Gerçek bir kişilik ama bizim bildiğimiz, komik fıkralarıyla tanıdığımız Nasrettin Hoca değil bu kişilik. Mikail Bayram'ın Nasrettin Hoca diye bahsettiği şahıs aslında Ahiliğin kurucusu Ahi Evran.
'' Yani Ahi Evran Nasrettin Hoca mıymış?' Dediğinizi duyar gibiyim. Evet aynen öyle. Hepimizin Ahi Evran olarak bildiğimiz ve türbesi Kırşehirde olan Ahi Evran meğer Nasrettin Hoca imiş..
Peki Türbesi Kırşehir'de olan Nasrettin Hoca kim?
O kısmı karıştırmayın. Zira eğer türbesi Kırşehir'de olan bir Nasrettin Hoca varsa bu durumda kafaları bulandırmak kolay olmayacaktır. Oysa bu milletin kafasını bulandırmak lazım (!)
Peki aslında Nasrettin Hoca olduğu iddia edilen Ahi Evran kim?
Ahi Evran'ın tam adı : Pîr Mahmud bin Ahmed Nasirûddin Ahî Evran bin Abbas Velî ... Ona ''Nasuriddin Tusî'' diyenler de var ''Nasuriddin Hoyî'' diyenler de... O sebeple Nasuriddin Hoca, ya da günümüzde olduğu gibi Nasrettin Hoca denmesinde bir sakınca yok, lakin neredeyse hiç kimse Nasuriddin Tûsî'ye ''Nasrettin Hoca'' Demiyor. Bir Anadolu Alevi pîrî olduğu halde Aleviler de Sünniler de çok büyük bir sevgi ve saygı gösteriyorlar ve ona Ahi Evran diyorlar. Dahası milyonlarca vatandaşımız nazarında Nasrettin Hoca ayrı bir şahsiyettir, Ahi Evran ise apayrı...
Özellike Aleviler nazarında Ahi Evran'ın öyle komikliklerle, muzipliklerle işi olmaz zira Ahi Evran soyu taaa Peygamberimiz ve Hz. Ali dönemine dayanmaktadır ve hatta Ahi Evran'ın dedelerinin dedesi olan Ahi Evran, bir savaşta ejderha gibi düşmanın üzerine atıldığı için Hz. Ali, kızını ona vermiş, Medine'de yapılan düğünde kesilen koyunların derisini Ahi Evran sepilemiş, Hz. Ali kamçısıyla perdahlamış, Hz. Peygamber dua etmiş '' Senin izninle olsun 32 sanat.'' diye... Böylece Ahi Evran, dericilerin piri olmuş ve deriden de 32 çeşit sanat ortaya çıkmış.
Haa bu arada Ahi: Yiğit, kardeş, eli açık anlamlarına geliyor. Evran ise bugün bile pek çok bölgelerimizde büyük yılan, ejderha anlamlarına geliyor.
Görüldüğü gibi bir Nasrettin var. Her ne kadar bizim nüktedan Nasrettin Hoca ile uzak yakın bir ilgisi olmasa da bir Nasrettin var. Herkes ona Ahi Evran dese de bir profesörün bayağı bir zorlamayla Narettin Hoca yaptığı bir Nasuriddin Tûsî veya Nasuriddin Hoyî var.
Var olmasına var da Menahic-i Seyfi- Metaliü’l İman- Tabsıratu’ Mübtedi ve Tezkiratü’l-Müntehi - Leta’if-i Gıyasıyye - Leta’if-i Hikmet - Ağaz u Encam - Mürşidü’l Kifaye - Ahlak-i Nasiri ve daha nice ciddi eserleri olan, bu eserlerinde hiç bir komiklik bulunmayan Nasuriddin Tûsî ile hakkında bir sürü komik fıkra üretilen Nasrettin Hoca hiç birbiriyle örtüşmüyor.
Peki gerçekte var olan Nasuriddin Tûsî ile yine gerçekte var olan Mevlana arasında bir husumet var mıdır?
Bu konuda da pek çok hikaye uydurulmuştur. Uydurulan hikayelere baktığımızda bazen karşımıza Mevlana ile Hacıbektaş-ı Veli arasında muazzam bir dostluk, bazen ise Müthiş bir düşmanlık çıkar.. Daha doğrusu Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli'ye düşmandır uydurulan hikayelere göre.
'' Bir dakika Hocam ! Konu Mevlana- Nasrettin Tûsî düşmanlığı değil miydi? Hacı Bektaş-ı Veli ne alaka?'' Dediğinizi duyar gibiyim.
Hacı Bektaş-ı Veli ile Nasiruddin Tûsî yani Ahi Evran, ya da Nasrettin Hoca çok sıkı dostturlar. Nasrettin Hocamız, Hacı Bektaş-ı Veli'nin müridi adeta(!) Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli'ye düşman ise otomatikman Nasrettin Hoca'ya da düşmandır.
Peki Mevlana, Hacı Bektaş Veli'ye düşman mıdır?
Dediğim gibi... Bazı hikayelere göre ikisi birbirini çok seviyorlar. Hatta şöyle bir hikaye var:
Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Bir süre sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektas Veli ‘nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. O zamanlar dergâhlar ayni zamanda aşevi işlevi görüyordu. Durumu Hacı Bektas Veli ‘ye anlatır ve Hacı Bektas Veli - ‘ helal değildir ‘ diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve ayni durumu Mevlana ‘ya anlatır . Mevlana ise ; bu hediyeyi kabul eder. Adam ayni şeyi Hacı Bektaş-ı Veli’ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana’ya bunun sebebini sorar Mevlana söyle der: - Biz bir karga isek Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir. Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergâhı’na gider ve Hacı Bektas Veli ‘ye, Mevlana ‘nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş-ı Veli ‘ye sorar. Hacı Bektaş-ı Veli de söyle der: - Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.''
Evet, bu hikayeye göre birbirlerini çok sever ve saygı duyarlar. Ama bir başka hikayeye göre Mevlana, Hacı Bektaş Veli'den nefret eder. Buna da bir hikaye ile örnek verelim:
Kırşehir ve havalisi emiri Nureddin Caca, bir gün Hacı Bektaş-ı Veli'nin yaşadığı Sulucakarahöyük'e geldi ve uzun tırnakları, uzun ve karmakarışık sakalları yüzünden Hacı Bektaş-ı Veli'yi kınadığı gibi namaz kılmaması sebebiyle de kınayıp derhal namaz kılmasını istedi.
Hacı Bektaş-ı Veli '' Peki madem, su getir abdest alayım'' Dedi. Emir Nureddin Caca bizzat kendi elleriyle bir testi doldurup Hacı Bektaş-ı Veli'nin ellerine su döktü ama su anında kana dönüştü.
Bu olay karşısında çok korkan ve pişman olan Nureddin Caca, Hacı Bektaş-ı Veli'nin ayaklarına kapanıp ondan af diledi. Daha sonra da bu olayı Mevlana'ya anlattı.
Mevlana olayı dinledikten sonra ‘Keşke kanı su yapsaydı; çünkü temiz suyu kirletmek o kadar büyük hüner değildir… Ama bu kişide o güç yoktur. Buna israfın değiştirilmesi derler ki, Kuran’da: ‘Şüphesiz israf edenler şeytanın kardeşleridir.'' buyurulmuştur.'' Dedi. ( İsra Suresi 27. Ayet.)
Yani efendim, Mevlana'nın içi, Hacı Bektaş-ı Veli'ye karşı o denli kinle doludur ki(!) ona, üstelik Kur'anı delil göstererek '' Şeytanın Kardeşi '' Diyebilmiştir.
Peki Mevlana ile Hacı Bektaş-ı Veli arasındaki ilişkilere dair birbirinden tamamen farklı, birbirine tamamen zıt hikayelerin türetilmesinin sebebi nedir?
İşte bu sebebi anlayabilmek için hikayeleri anlatanları irdelemek lazımdır.
''Sünni- Alevi... Her ikisi de bu ülkenin etle tırnak gibi birbirinden ayrılmaz parçalarıdır.'' Düşüncesine sahip insanlar Mevlana ile Hacıbektaş-ı Veli arasında kardeşlikten ileri bir dostluk olduğuna ilişkin hikayeler anlatırlarken Sünniyi düşman gören bir Alevi ya da Aleviyi düşman gören bir Sünni, ikisi arasında büyük bir düşmanlık olduğuna dair hikayeler anlatmış ve hatta bizzat uydurmuştur.
Bu arada araya sıkıştıralım: Bazı Alevilere göre Hacı Bektaş-ı Velinin hacılıkla, namazla, Sünnilerin tuttuğu oruçla bir alakası yoktur. Hatta ''Hacı Bektaş-ı Veli'' denmesi de yanlıştır. Doğrusu '' Hace Bektaş-ı Velî'' Dir. Hace ise Müderris, yani profesör demektir. Kısaca bir din adamı değil, ilim adamıdır.
Özetle söyleyecek olursak Türk Milletini Alevi- Sünni diye ikiye bölmeyi ve aralarında sürekli bir çatışma olmasını isteyip bunun için çaba sarf edenler geçmişten günümüze büyük bir çaba göstermişler ve maalesef Nasrettin Hoca'ya karşı olmasa da Mevlana'ya karşı bir düşmanlık, ya da en azından antipati oluşmasında bayağı başarılı olmuşlardır.
Peki her şeye rağmen Mevlana ile Nasrettin Hoca ( ya da Ahi Evran--- Veya Nasuriddin Tûsî ) arasında bir düşmanlık var mıdır? Nasrettin Hoca'nın öldürülmesinde (!) Mevlana'nın rolü var mıdır?
Ha bir de Mevlana Gay midir?
Gelecek bölümde inşallah.
( Mevlana, Nasrettin Hoca, Namık Kemal... Bu Milletten Çektiklerini Gavurdan başlıklı yazı Sami Biber tarafından 26.09.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.