1
Düşlerimin tekeri kırık ve sarnıcı da
kayıp isyanlarımın…
Tek d/okunuşunla gidebilirim hem de
defalarca gitmedim mi en çok da kendimden…
Uyruğum yoktur benim ve müzmin
sevdaların kızıyım ve de kadın neslinin en yorgun savaşçısı bir kız çocuğu
hüviyetidir ruhuma ve yüreğime en yaraşan.
İpsiz sapsız sevgi izlekleri gördüm
ben ömrümün her evresinde ve geç kalmışlığımla kendime hep de imkânsız aşkların
cübbesini giydim üstüme…
Bildiğin aşklardan değildir üstelik
her biri.
Beti benzi atan şafağın da gözünü
sakındığı bir gün doğumuyum ben ezelden doğan ve ölen aralıksız gazel
okuyanlardan arda kalan üç beş araklanmış sözcük değildir de ırkım ve
hemcinslerimin de yüz karasıyım ne de olsa şeceremde saklı benim sırlarım ve
surlara serdiğim serlerim.
Donanımlı bir hüznüm ben.
Donanımlı bir âşık bir o kadar aşka
sadık.
Atıl yüreklere b/akıyorum da bir de
kadınına arka çıkan erkek izleklerine: gel de sevmeyim mi kendimi?
Dur durak bilmeden duygularımın
hızına eşlik eden bir kalemim var bir de müzmin sevdam ve müptelası olduğum
hüzün.
Bir sarkıtsam eğer damlayan…
Bir dikitsem diklendiğim haksızlığa
ve namussuzluğa:
Kadın-erkek fark etmez ne varmış ki
dişil sevgilerde ne de olsa sevgidir tek dişi kalmış canavar ve döktüğüm
dişlerimle döktüğüm dil ile duvarlar diktim ben mabedimin etrafına ve etraflıca
yaşarım gezinirim de nasıl ki bir keşişim çağdan soyutlanmış nasıl ki bir
dervişim zikrine ve fikrine sadık.
Düşlerin hegemonyası ve de
gerçeklerin dilaltı varlığı.
Bense diskalifiye edildiğim hayatın
hangi rotasında saklı isem ve de dümeni kırıp yanaştığım limanlar bir o kadar
yaktığım gemiler…
Tek yakardığımsa malum.
Uğruna yandığım da.
Ruhun atıkları cehennem ateşinde
yanarken.
Hüsransa aşk ile cennette
filizlenirken.
Bin yaşında bir çocuğum.
Kerevite çıkamadığım.
Hulasası duyguların hünkârıma
koştuğum.
Yandığım kadar yaktığım ve
yakardığım.
Yalnızlığımın külliyesinde top
koşturuyorum ve illa ki topun da ağzına konuyorum bildiğin toplardan değil ne
de Ramazan davulcusu geliyor kapıma bense coşkumla ve inancımla koşuyorum Rabbime.
Aklım almıyor insanların gizili
nüktelerini ve hiciv başlığında yazılan onca nefret ve kinaye dolu şiir.
Yorgun bir şiir olduğum da aşikâr ve
de sevdalı bir şair yine de…
Yine de sorgulanıyor şair kimliğim ve
nüktemle nokta atışı yapıp seviyorum işte…
Hızımı alamadığımda yazıyorum.
Yazmadığımda ölüyorum.
Öldüğümde oyuyorum içimi.
Oylumu sözcükler ve oyası imgelerin
ne de olsa kalemim ve yazdıklarım benim göz bebeğim.
Bir de gözümden düşenler.
Bir de gözünden düştüklerim.
İyi de ben ne topum ne de kuyuya
atılan taş üstelik kuyuya o taşı da ben attım ve işte taşlıyorum kendimi derken
cihan devreye girip ruhum taçlanıyor ve ben bir ömür kaç bin öğün aç kalmışsam
bardak bardak su içip boğuluyorum.
Hüviyetim bir de engellenmiş hürriyetim
ve de artık hangi aklı evvel ise bana engel koyan.
Bense bir çengele asılıyım ve de
firardayım.
Fedaisi olduğum sözcüklerin şiarında
bir güfteyim ve sözcüklerin nazarında ışıyor yüreği gözlerim de.
Gözümden akan yaşa tek tanıksa yüce
Rabbim bir de annem.
Ve işte yüreğimin yağları eriyor ve
kalem tutan elimle bir de elimden tutan Rabbimle…
Yanaştığım en ılıman ve güvenilir
liman iken…
İhya edilesi yüreğimde ise seni hala
saklı tutarken…
İhmal edilmiş ve de ikmali yapılmış
bir mal gibi bir de idame ettiğim hayat gibi…
Hoyrat rüzgârın içimi üşüttüğü
zemherilerle boy ölçüşen sıcak yüreğim gibi…
Her ne olursa olsun iki cihanda da
aziz ol, azizim ne de olsa hakkın büyüktür bende elbet büyükten büyük iken yüce
Huda…