MUHAFAZAKAR HALKIN EŞSİZ SAĞDUYUSU
Bu halk sessiz ve derinden gidiyor. Bu halk muhafazakardır. Aslında bu tabir de
yanlıştır ve hastalıklı bir yapı arz ediyor. Bu halkın yapısı iyi tahlil
edilmedi. Hep aceleye getirildi. Hep ucuzcu bir yaklaşımla karşılandı. Aslında
bu halk muhafaza değildir. Aslında bu halk devrimcidir ve kendisine yapılan her
türlü hile ve desiseyi ustalıkla atlatan, yanlışı ve yanılgıyı tersine çıkaran,
alt eden, entrikaları boşa çıkaran bir yapıyla tam bir devrimcidir.
Buna tam anlamıyla devrim denemez aslında. Bu bir diriliş hareketidir. Her
defasında öldürücü darbeler alan bu halk, bu darbeleri ustalıkla savuşturmasını
bildi. Bu öldürücü darbeler sonrası ölmesine kesin gözle bakılan, ölüme terk
edilen bu inançlı halk tabakası, -aslında bu bir halk tabakası değil, millettir
ve milletin en asil, hiç çürümemiş, hep sağlam ve temiz kalabilmesini bilmiş
özüdür- her defasında küllerinden yeniden doğmasını bilmiştir. Bu yüzden bir
bas’ ül- bad’el-mevt: yeniden diriliş, bir ihya hareketidir.
Bu millet hep dir ve uyanık kalmasını bilmiştir. Bu millet her türlü yıkım
hareketini savuşturmuştur. Bu millet sağduyusuyla kendisine yapılanı sezmiş,
doğruyu yanlıştan ayırmış, kendisine dost olanla, dost görünen düşmanları
tanımış, ona hiçbir zaman inanmamış, hep inanır görünmüş ama bildiğini
yapmaktan geri durmamıştır.
‘Hak bildiğin yolda yalnız gideceksin’ düsturuyla hareket etmiş, kimseye
aldırmamış, dış ve iç düşmanların hile ve entrikasına derin sağduyusuyla karşı
koymuştur. Bu entrika o denli güçlü olmuştur ki bazen ona yenilmiş, bu hileye
aldanır olmuş, ama en ufak bir fırsatta yanılgısını telafi etmiş ve hile
entrika sarmalından kurtulmasını bilmiştir.
Bu derin ve engin sağduyudur ki onun bu güne kadar sağlam kalmasını sağlamış,
her ne kadar birçok yerinden yara almış, bazen koma derecesinde hastalanmışsa
bile güçlü bünyesiyle her defasında ayağa kalkmasını bilmiştir.
Güçlü bünyesi kadar var olma azim ve iradesini de bu arada hesaba katmak lazım.
Bu var olma azim ve iradesidir ki onun bunca saldırılardan sağ salim çıkmasını
sağlamıştır.
Bu var olma, yeniden dirilme ve hayat bulma iradesi bu milletin engin
tarihinden, bu toprakların şehadet kanıyla yoğrulmuş olmasından kaynaklanmaktadır.
Asırlar boyu ila’y-ı kelimetullah davasında bayrağı canı, kanı ve tüm varlığı
pahasına her şeyini feda etmiş, toprağın her karışını kanı, gözyaşı ve canıyla
yoğurmuştur.
İşte bu manevi varoluştur ki gelecek nesilleri, iman ve aşkla yoğurmuş, bu saf
ve temiz yapı onun her zaman kendisini muhafaza etmesini sağlayan eşsiz koruma
kalesi olmuştur.
Bu canlı ve diri ruh nesilden nesile aktarılmış, onu bütün çürümelere karşı
korumuştur. Allah aşkıyla diri olan bu milleti bin bir ile ve aldatmacayla
kandırmayı başarmışlarsa bile bu hile ve aldatmaca hep geçici olmuştur. Bu
millet en ufak bir fırsatı yakalar yakalamaz onu aldatanların hilesini sezmiş,
onların başına örmek istedikleri çorabı kendi başlarına geçirmiştir.
Tarihin her döneminde ona bin bir tuzakla savaş açan iç ve dış düşmanları
tuzaklarını başlarına geçirmiştir. O bunları hep güçlü imanı, Allah’a olan aşk
derecesindeki bağlılığı, kendine örnek aldığı peygamber ve evliyalara olan
bağlılığıyla yapmıştır.
Bu aşk, iman ve bağlılık onda eşsiz bir sağduyu meydana getirmiştir. O bu
sağduyuyla düşmanının oyunlarını sezmiş ve bunları tersine çevirerek oyunların
düşmanın başına dolanmasını sağlamıştır.