Tevhid-i Tedrisat Kanunu --2. Bölüm--
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
ile gelen değişiklikler
ve uygulamalardan bahsediyorduk ve
geçen bölümde bu
değişikliklerin en önemlilerinden birinin
medreslerin kapatılması ile
yabancı ve azınlık
okullarının Türkiye Cumhuriyeti
Milli Eğitim Bakanlığına ( O zamanki
adıyla Maarif vekaletine )
bağlandığından- Türkiye
Cumhuriyeti kanunlarına ve
Milli Eğitim Bakanlığımızın denetim
ve gözetiminde bir eğitimi
kabul etmeyen eğitim-
öğretim kurumlarının kapatıldığından (
Ya da kendiliklerinden faaliyetlerine son verdiklerinden) bahsetmiştik. Ancak ortada
önemli bir sorun
vardı. Peki neydi bu
sorun? Bu sorun
Lozan Antlaşmasının 40. Maddesiydi.
‘’Nasıl yani?’’ Dediğinizi
duyar gibiyim. O
halde gelin Lozan
Antlaşmasının 40. Maddesine bakalım.
LOZAN ANTLAŞMASI MADDE 40 — Gayrimüslim akalliyetlere( azınlıklara ) mensup
olan Türk tebaası hukukan ve filen diğer Türk tebaaya tatbik edilen ayni
muamele ve ayni teminattan müstefit olacaklar( istifade edecekler ) ve bilhassa , masrafları kendilerine ait olmak
üzre her türlü müessesatı hayriye( Hayır
kurumu ) , diniye veya içtimaiyeyi( Din
ve sosyal kurum) , her türlü mektep ve sair müessesatı( müesseseleri)
talim ve terbiyeyi tesis , idare ve murakabe( kontrol ) etmek ve buralarda
kendi lisanlarını serbestçe istimal ve âyini dinilerini( Dini ayinlerini) serbestçe icra etmek hususlarında müsavi( eşit
) bir hakka malik( sahip ) bulunacaklardır.
Bu maddeye baktığımızda
azınlıklar -masrafları kendilerine
ait olmak üzere- okullar açabiliyorlar. Bu
okullarda idare ve kontrolleri
kendileri yapıyorlar. Bu okullarda
kendi lisanları ile
eğitim yapıyorlar. Bu
okullarda dini ayinlerini
yapabiliyorlar.
Eee ne
var bunda. Gayet
normal değil mi?
Evet.. Gayet normal. Medeni- İnsan
haklarına saygılı - Demokratik
bir devlette olması
gereken bu.
Şimdi oldukça önemli
bir iddia ile
devam edelim.
İddiaya göre Lozan
Antlaşması ile azınlıklara
verilen bu haklardan Müslüman
Türkler yararlanamıyor.
Bırakın okullarda dini
ayini din dersi
diye bir şey
bile yok.
İşin aslına bakacak
olursanız bu iddia
hem yanlıştır hem
de doğru.
Yanlıştır zira 1924 Yılının
9 Mart Günü yani
Tevhid-i Tedrisat Kanununun
ilan edilmesinden altı
gün sonra hazırlanan
Okullardaki müfredat programlarına
baktığımızda...
Gelin hep birlikte
bakalım ( Tarih
9 Mart 1924 )
1924 YILINDA İLK OKULLARDA OKUTULAN DERSLER :
Alfabe: 1. Sınıfta
12 haftada saat
Kur’an-ı Kerim ve
Din Dersleri: 1. Sınıfta
2 Saat—2. Sınıfta 3 Saat -
3. Sınıfta 3 Saat 4. Sınıfta
3 Saat- 5. Sınıfta 2 Saat.
Diğer Dersleri de
yazalım: Kıraat- İmla- Tahrir- Sarf- Yazı- Hesap( Matematik )-
Hendese( Geometri )-Tarih-Coğrafya- Tabiat
tetkiki Ziraat- Hıfzıssıha- Müsahabat-ı Ahlakiye-
Malumat-ı Vataniye – Resim- El
işleri- Musiki-Terbiye-i Bedeniye ( Beden Eğitimi )
NOT: Bu müfredat kız
ve erkek ilk
mekteplerinde 1924 yılı
için aynıdır. Bu
vesileyle Tevhid-i Tedrisat Kanununun
ilk uygulamasında henüz
karma eğitime geçilmediğini
de görmekteyiz. Yani kız ve
erkek okulları ayrı ayrı...
1924 YILINDA ORTA
OKULDA OKUTULAN DERSLER:
Orta okullarda Kur’an
dersinin olmadığını görmekteyiz. Ancak Din
dersleri tüm sınıflarda
haftada 1 saat
okutulmaktadır. Ayrıca
Arapça dersleri 7-8-9 ve
10. Sınıflarda Haftada iki saat okutulurken Farsça
Dersleri de 10. Sınıf hariç
diğer sınıflarda 1
saat okutulmaktadır.
Diğer dersler: Türkçe- Lisan-ı Ecnebi( Yabancı Dil )
( Fransızca- İngilizce- Almanca )-Edebiyat- Tarih- Coğrafya-
Malumat-ı Hukukiye- Malumat-ı İktisadiye- Ruhiyat- Terbiye- Felsefe- Hesap- Cebir- Hendese- Müsellesat- Heyet- Mihanik- Tarih-i Fen- Usul-i Defteri- Hayvanay- Nebatat- Tabakat- Hıfzıssıha- Fizik- Kimya- El işleri- Musiki- Fen Tatbikatı-
Terbiye-i Bedeniye.
1924 YILINDA LİSELERDE
OKUTULAN DERSLER:
Liselerde 1. Ve 2. Sınıfta
haftada 1 saat
Din dersi var
ancak 3. Yani
son sınıfta yok.
Diğer Dersler: Malumat-ı Vataniye - Tarih - Hayvanat - Fizyoloji –
Hıfzıssıhha- Nebatat - Arziyat -Fizik - Kimya - Riyaziyat -Hesap –
Resim- Musiki - Terbiye-i Bedeniye - Ev
İdaresi - Çocuk - Bakımı Atölye(
Kızlarda dikiş, biçki) – Laboratuvar.
Görüldüğü gibi Tevhid-i
Tedrisat Kanununun ilk uygulamasında
Kur’an dersleri de
vardır ( sadece ilk okullarda
olsa bile ) Din dersleri
de... Ancak söylemeye gerek
yok okullarda dini
ayin diye bir
şey söz konusu değildir. Topluca cemaetle
namaz diye bir şey
bile söz konusu
değildir
İyi de
azınlık okullarında ya da
ülkede faaliyetlerine devam
eden yabancı okullarda
kiliseler bile var?
Doğrudur. Mesela halen faaliyette olan
Notre Dame de Sion Fransız Kız
Lisesinin ( Şimdi sanırım kız-
erkek karma bir
lise ) bahçesinde koskoca bir St.
Esprit Katedrali bulunmaktadır.
İlk bakışta ‘’ Bu ne
perhiz bu ne
lahana turşusu ‘’ Diyebiliriz.
Ama unutmamak lazım
ki o lise
1856’da eğitim öğretime başlamıştır.
Katedral ise 1846’da
ibadete açılmış bir katedraldir Yani Katedral ibadete açıldıktan on
yıl sonra Notre Dame de
Sion Lisesi öğrenime başlamış bilahare katedral de okul bahçesi
içinde kalmıştır. Peki tüm
bunlar kimin zamanında oldu? Padişah
Abdülmecit’in. Ama durun dahası
da var: Sultan
Vahdettin zamanında bu
lise bahçesine bir de
papa heykeli ilave edildi. ( 15.
Benedictus ) ve bu heykelin oraya dikilebilmesi
için açılan kampanyaya
Padişah Vahdettin 500
Lira para bağışında
bulundu.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu
yürürlüğe girdikten sonra
o katedrali ve
papa heykelini kaldırmak
mümkün olabilir miydi
sizce? Bence olamazdı. Zira okulların
MEB’e bağlanması ayrı
bir bir şeydir var
olan bir kilisenin
yıkılması ve bir papa heykelinin sökülüp
atılması tamamen başka bir
şeydir... Ayrıca Mustafa Kemal
Atatürk’ün manevi kızları
Rukiye- Nebile ve Afet’in öğrenim
gördüğü bir eğitim kurumundaki
katedrali yıktırmak- oradaki papa
heykelini indirmek birazdan da
öte saçma sapan bir
durum olmaz mıydı?
20 Ocak 1923’te Hakimiyet- i Milliye
gazetesinde “Bir fesad ve hiyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları
eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için
de uğursuzluğa ve felakete sebep olan Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımız
üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi
mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir?” Diyen koskoca
Mustafa Kemal Atatürk maalesef Patrikhaneyi dediği gibi
topraklarımız dışına atamamıştı.
Yani onun bile
yapamayacağı şeyler vardı. (Şimdi
böyle deyince bazıları yine
Atatürk’e hakaret etmekle suçlayabilir
beni ama işin
gerçeği budur maalesef. )
Velhasılıkelam 1924 Yılında ilk-
orta ve
liselerimizde din dersleri
vardı. İlk okullarımızda Kur’an
dersleri de vardı. Hatta
Arapça ve Farsça
da vardı..1925 yılında da Kur'an ve din dersi
vardı. 1926 yılında yine
vardı. Ama 1927 Yılına
gelindiğinde ‘’ Türkiye’de sadece Müslüman vatandaşlarımız yaşamıyor.’’
Gibi bir gerekçeyle Kur’an dersleri
ile Arapça ve Farsça dersleri kaldırıldı. 1928 Yılında Din dersleri
orta okul ve liselerde
isteğe bağlı olarak okutulan dersler
arasına sokuldu ama ilginçtir
müfredat programlarında bu
dersin haftada kaç saat
olduğu dahi belirtilmiyordu. Öyle anlaşılıyordu
ki öğrenciler ( ya da velileri )
din dersini hiç seçmiyorlardı (!)
[ 1928 Yılı bilindiği
gibi hem anayasadan ‘’
Türkiye'nin dini İslamdır ‘’ maddesinin çıkarıldığı
hem de milletvekillerinin ‘’ Vallahi
ve billahi’’ şeklinde yaptıkları yeminin ‘’
Namusum ve şerefim üzerine ant
içerim ‘’ olarak değiştirildiği yıldı. ]
Evet... Başlangıçta özellikle ülkenin
baş belası yabancı okulları
bu ülkeden silip
süpüren Tevhid-i Tedrisat
kanunu zaman ilerledikçe uygulamada
‘’ Yahu neler
oluyor böyle?’’ dedirten
bir hal almaya
başladı. Daha doğrusu Tevhid-i
Tedrisat kanununun hiç bir
maddesi ‘’ Din derslerini
pasif hale getirin.’’
Demiyordu. Hiç bir maddesi
bu şekilde yorumlanamazdı ama Bakan
Vasıf Bey Mahalle Mektepleri hakkında
da ‘’ Kapatın şunları ‘’
Demeyen Tevhid-i Tedrisat
Kanununu dayanak gösterip mahalle mekteplerinin
tamamını kapatmıştı.
29 Ekim 1923 günü Fransız gazeteci Maurice Pernot'ya verdiği röportajda "Türk milleti daha dindar olmalıdır.
Bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat hakikate
nasıl inanıyorsam öyle inanıyorum çünkü bizim dinimizde akla aykırı gelişmeye
ve ilerlemeye engel hiçbir şey yoktur"
Diyen Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olduğu
bir ülkede din dersleri
1930’da öğretmen okullarından
1931’de şehir ilk okullarından
1933’de köy ilk
okullarından tamamen kaldırıldı
Evet.. Mustafa Kemal
Atatürk’ün ‘’ Türk Milleti daha
dindar olmalıdır.’’ Dediği ülkede
1939 Yılında yani o
ölür ölmez Din
Dersleri ilk- orta-
lise ve dengi
tüm okulların müfredatından tamamen çıkartıldı. Bunu
da 1937’de anayasamıza girmiş
olan laiklik ilkesine
bağladılar.
Birileri belli ki Türk milletinin daha dindar
olmasını istemiyordu. Bırakın
daha dindar olmasını şöyle orta
karar bir dindar olmasını bile istemiyordu. Nitekim 1948
Yılına kadar okullarımızın hiç birinde
din dersi diye
bir ders okutulmadı.
İyi de Din dersinin okulda dahi okutulmadığı
bir ülkede nasıl
daha dindar olacaktık?
Uzun lafın kısası
bence dört dörtlük
bir kanun olan
ve hatta benim
‘’ Keşke Osmanlı
Devleti döneminde padişahlar cesaret edip de çıkarmış olsalardı.’’
Diye düşündüğüm Tevhid-i Tedrisat Kanunu
aslında hiç bir
şekilde ‘’ Din derslerinin tamamen
kaldırılması gerekir’’ Diye
bir madde içermediği halde o kanunun ve
Laiklik ilkesinin arkasına
sığınılarak olmayacak- kabul
edilemez işler yapılıyordu. Kabahat kanunda
asla değildi. Uygulamadaydı.
Şimdi denilebilir ki ‘’ Yahu
dur! Bir sürü İmam- hatip
mektebi açıldı o
dönemde. İlahiyat Fakültesi açıldı.’’
Şimdilik durdum. O
konuyu ve daha
başka konuları da
gelecek bölümde ele alalım.
(
Tevhid-i Tedrisat Kanunu --2. Bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
12.05.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.