Her düşün ve her düşüşün yalnızlığı kendine ve seyyah yüreklerde saklıdır kız çocuklarının baba sevgisi ve iç acıların toplamıdır babanın gidişinden sonra illa ki size bakan bir çift göz eksilir bir avazda.

Mülayim duygulardan kat çıktığım.

Muadili olduğum hüzün denen martavaldan nasiplenip de yüreğimin söküklerini cümlelerle ve şiirlerle diktiğim.

Fazlaca ayrıntı yok hani düne dair.

Bir o kadar resmin genelinde yaşadığım ve yaşattıklarım.

Tükenmeyen bir hasret belki de sevgili Didem Madak’ın o ahlat ağacı ve ahlarla örülü bir baba motifi ve aksayan ayaklarında kaderin keder biçip aşk içen bazen özleme dair şiirler yazan ve öznesi baba olan iklimlerde yaprak misali savrulan.

Mutlu geçen zamanlardan geldim başucuna babam.

Mutsuzluğu da kabullendim hem: hem sen varken hem de gidişinin ardından ve geride kalanlar da geldikleri gibi gitti kimisi ise gelmeden göç etti devrandan.

Kıtlık mahsulü depolanmış duygularım ve baba hasret ile cebelleştiğim hani bazen de merak etmiyor değilim gelsem de koynunda uyusam o ufacık mezara sığarız da babam en azından sen gittikten sonra olan biten ne varsa bir bir anlatırım sana.

Kaderse bunu buyurmuyor henüz ve kederimi dahi sevip kabullenebilirken anlamıyorum da insanların sevgisizliğini.

Ne günümü ihbar edeceğim ne de dünde saklı tuttuklarımı baştan anlatacağım sana ama söylemem gereken de çok şey var hani elbet sana malum olduğuna kani iken iç sesimle yaşayıp sevmenin ve yazmanın meali iken dinmek bilmeyen o şelale içimdeki bazen ağıtlar yakıyorum bazense batılında düzenin sadece sabır edip bekliyorum.

Hüzün, revnaktan bir ağaçmış.

Baba ise temeliymiş ailenin elbet annelerin ne de derece özel olduğunu bir kere daha vurgulayacağım da…

İşe yaramıyor, be babam: ne söylesem olmuyor söylemediklerimden bile sorumlu tutulurken git gide artıyor yalnızlığım bir o kadar içimdeki kalabalık ve izdihamı da kelimelere kolay kolay dökemiyorum hani.

Gidişinin ardından çok sular aktı hatta çağ sonlandı ve al sana milenyum çağı deyip de insanların kalan akıllarını peynir ekmekle yer gibi teknoloji çılgınlığı ve sevgisizlikle yiyip bitirip de…

Dem vurmam da artık sevgiden ve sevilmekten.

Sen çok az demişsindir beni sevdiğini ama çok sevdiğini da bana gösterdi hayat ve korumacı varlığına sık sık atıfta bulunsam da şükürler olsun ki kimselere benzemiyorum.

Günümüzde herkes edepli ve dürüst ve sevgi dolu ve saniyeler içerisinde iç yüzlerini nasıl da bir bir sergiliyorlar.

Elbet her koyun kendi bacağından asılır ama bir de dil uzatmasalar ya.

Saatlerce yürüyüş yaptığım yollar sanırım mazide kaldı ama ben yine de fırsat buldukça yürüyorum ve sen bana nasıl da kızardın üniversitede iken:

Uykusuz geçen dört yılım üstelik derece ile okulumu bitirdiğime tanık da olamadın bir o kadar başarısız atılımlarla meslek hayatımı ansızın sonlandırdığım. Hem senin istediğin mesleği seçtim hem de sonradan senin mesleğine âşık oldum.

Öğretmen miyim?

Yoksa hala sabıkalı bir öğrenci mi?

Senin gül kızın mıyım yoksa densizlerin söylediklerine maruz kalıp dikenlerimi hem kendime hem de kara gölgelere batırdığım mı?

Seni memnun edebildim mi sahi, babam?

Bundan asla emin değilim hele ki senden sonra kimseyi bir türlü mutlu edemedim. Ben gözümü zirveye dikmiştim kariyer basamaklarını tırmanırken ama düşüşüm ani oldu ve çok derin bir çukura düştüm sonra bir daha ve bir daha…

Şükürler olsun ki düştüğüm yerden kalkıp yürümeyi de becerdim.

Kimse yeniden düşüp kalkmayacağımı da sanmasın hani zaten kimseden bir şey beklemiyorum artık ve insanlardan ardı ardına darbe ala ala anladım da gerçek dostumun kim olduğunu.

İtikat ettiğim ilk günden beri yani kendimi bildim bileli ve sevmeyi bana öğreten de sen oldun babam ve de annem bir o kadar içimdeki potansiyeli de kinetiğe dönüştürdüm mü…

Nihayetinde ne mi oldu?

Elbet infilak ettim ve fabrika ayarlarımda sürekli zikzaklar çiziyorum ve sevgi iken benim meşrebim ve iklimim ve de vazgeçilmezim.

Detaylara girdiğim çok zamanlar oldu çünkü saklayacak bir şeyim yoktu şimdilerde az da pişman değilim hani belki de yazmaya hiç başlamamalıydım ve kalem öyle bir girdi ki kanıma üstelik tüm zehrimi alan ve yaşadığım yenilgileri zafere dönüştürdüğüm elbet edebiyat artık benim tek kalem ve kalemim sayesinde çözdüğüm çok şey de oldu hani bir o kadar arapsaçı gibi de dolandığım bu yüzden nişan ettiğim bir duygu sarmalında kocaman bir evreni içime sığdırabilmenin verdiği mutluluk ve hoşlukla adeta kalemden kaleler örüyorum kendime ve iç dünyam sayesinde ben de artık cennet yolcusuyum.

Cehennem azabı yaşatanlara şükran borçluyum böylece neyin ne olduğunu gösterdi bana hayat ve kırıklarımla yüreğime açtığım o devasa pencere.

Kalp gözü dersem doğru bir tanımlama olur ve son birkaç yıl içerisinde bu duyguya nail oldum.

Hüzün karemde saklı mutluluk ve de umut.

Hicap yüklü evrenden kaçış da yok hani ve işte hayal dünyamın eşlik ettiği yazma serüvenim babam elbet senin edebiyatçı kimliğine duyduğum özlemi de söylemeden geçemeyeceğim.

Sözcükler dipsiz babam.

Ben de dipsizim ve işte eşleştiğim bir hülya âlemi.

Reşit olan hiçbir duygum yok hem en azından insanlara dair bitmeyen bir sevgimle kucak açmışken kâinata itildiğim uçurumdan düşerken beni son anda düşmekten kurtaran o dal parçası elbet kalemimle düştüğüm gibi gerisin geri kaçtığım ve yüzeye çıktığım.

Yeniden düşmek çok olası bu yüzden kalemim benim kurtarıcım ve içimde saklı o hazineyi pay etmek istiyorum bir şekilde ve sadece anlatmak ve yazmak.

Rengim çok değişken: evvela beyaz ve pembe bazen kararan bir dünya ve yeniden yüzümün akıyla yaşadığım ve yazdığım bazen kırık hüzün tekerinde saplanıp kaldığım o balçık ve maviyi boca eden Rabbim ve umuda koştuğum.

Bu gün babalar günü geçen hafta da doğum günümdü ve ne ise ayrıcalığım vurgulamadan da geçemiyorum işte ve hala içi dışı bir olmayı becerdiğim kadar da kanıyorum insanlara ve yüreğim kanıyor ve sözcüklerle pansuman yapıyorum elbet tek şifam dualar ve umut.

Hüzün cetvelinde sana ayırdığım bir santimlik uzunluğunda duygularımın elbet her şeye rest çekmişken yazıyor olmamın da bir mucize olduğunun bilincinde babalar gününü kutluyorum, babam ve sana tüm dualarımı gönderiyorum.

 


( Babam Olmadan... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 19.06.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.