1
Hangi düş’ün albenisidir hayat ve
hangi gücün tükendiğine dair ihbarıdır yelkenleri indiren…
Rediflerin gülüştüğü.
Kafiyelerin kesiştiği.
İmgelerin hıçkırdığı.
Yalnızlık ise bir vefalıymış gibi
korkuturken insanları.
Hüzün katsayıma bir dokun, Ayten hani
teneffüs ettiğin o okul havasında arka bahçenin zengin atmosferine ser
yüreğine…
Okul yolundayım, Ayten ve tavaf
ediyorum ömrü aslında sayılıdır benim mutluluğum ve saydamdır yüreğim.
Çalı çırpı topluyoruz bahçede ve az
sonra kocaman bir ateş yakacağız ve toplanacağız başına.
Filmlerde kaldı mutluluk çocukluk da
ve çocuk yüreklerimizle neler dilemiştik neler ve işte tefe konduk sonunda.
Hatırlar mısın, Ayten, sensizliğin
beni nasıl da korkuttuğunu hele ki okulun ilk günü nasıl da heyecanla beklerdik
okul kapısında ve Murtaza Amca bile elleriyle çay demlerdi ne de olsa kantinde
çay satılmazdı ama biz sevmek için çaya bile gerek duymadık.
Hangi resimdesin şimdi?
Hangi tebessümümdür gözlerinde saklı?
Çocuk olmanın gücü müydü yoksa
birbirimize el verdiğimiz?
Her yaz bitiminde ve sonbahardı bizi
bir araya getiren ve solan çiçeklerden alıp da elimize saçımıza taktığımız.
Gözümün rengi ve ayak numaram nasıl
da önemliydi ve saçlarıma taktığım renk renk tokalar elbet ihbar ederdi yan
sınıftaki çocuk her güldüğümüzde.
Gülmek yasaktı ama bizlerdir yasak
savan.
Çok sevmek iyi gelmezdi herkese elbet
bizden başka.
Kimliğimizdi öğrenci ve atar
damarımız sevgi ve künyemiz arkadaşlık ve Ayten, seni ilk gördüğümde dedim ben:
‘’İşte kendimden çok seveceğim
arkadaşım.’’
Gerek de yoktu hem kendimi çok
sevmeme çünkü haddinden fazla severdin sen beni ben de seni.
Mimoza bahçelerine benzerdi
yüreklerimiz sonra sen sarılık geçirdin ve sarıdan nefret ettim ben çünkü
sararan yüzünle ne de korkutmuştun sen beni.
Böyleydi işte arkadaşlık ve su doku
oynar gibi en çok da sır küpü hangimiz isek nasıl da açık verirdik ve bile bile
açardık birbirimize içimizi.
İçlendiğim günler dünde kalmış olsa
keşke.
Dışlanmaksa ne mümkün?
Ne de olsa içimiz dışımız birdi bizim
ve asla korkmadık sevmekten ama korktuk ayrı düşmekten lakin biz hep birdik ve
diktik.
Rüzgâr bu kadar sert esmezdi o
zamanlar.
Bizler de bıçkın ya da hırçın hiç
değildik sadece hürmet ederdik hayata ve korkmadan yaşardık içimizdeki sevgiyi
yaşatırdık da.
Sevgime nasıl ki kefildim.
Şimdi kırıklarını aldırdım da dünün
ve kırılgan olmaktan vazgeçmesem de kırıcı değilim asla lakin hiç akla gelir
miydi bunca zaman sonra bana sırtını döneceğin?
Bir rivayet değildi hem arkadaşlık.
Ama rezil bir şeydi ansızın sonlanan
o birlik duygusu.
Bir renkse hayat kayboldum ben.
Bir notaysa sevgi gam doluyum.
Ellerimde saklı mutluluğu beşi bir
yerde bildim ve sadece diktim ben yeri göğü sevgiyle.
Söküklerim ise dik dik bitmiyor.
Dik başlı olduğum kadar da yumuşaktır
yüreğim ve ses tonum ve korkuların dilinden herkes kolay kolay anlamıyor da
belki de bu yüzden artık korkmaktan korkar oldum ve insanları korka korka
severken şimdilerde sezdirmeden seviyorum kimse içimden gelen coşkuyu da
sezdirmiyorum.
Sabıka kaydımda ne çok kırık.
Altı üstü bir insanım işte ve kırkladığım
acılardan derliyorum ben şiirlerimi ve şiirle olan tanışıklığımın üzerinden çok
zaman geçmemiş olsa bile biliyorum ki; ben zaten hayatı şiir gibi yaşamışım…
Yolda gördüğüm karıncayı ezmemek
adına.
Elimde kocaman bir demet çiçekle koşa
koşa giderken kimse rastladığım o çiçekten ikram etmek…
En çok da tanımadığım insanlara
verdiğim selam ve ettiğim bir çift kelamla adım çıksa da deliye ben veli olma
yolundayım yoksa tamamen kaybolup gideceğim ve verdiğim bunca kayıptan sonra
bil ki kendimi bulmak hiç de kolay olmadı ve ara ara elimden kaçsa da ipin ucu
zar zor yakalıyorum ve sıkı sıkı sarılıyorum hayata ve illa ki birilerinin de
yakasına yapışıyorum.
Refüze edildiğim tarafınca Ayten.
Ne şiirsin sen ne hikâye çünkü sen
her şeydin ve ansızın yokluğa karıştın ki yok olmamak adına yokluğuna razı
geldim.
Var olmak adına ise seni ne çok
sevmiştim.
Demek ki yokluk da varlık da izafi ve
ben hala aynıyım budur belki de bizi birbirimizden koparan çünkü senin değişmen
değildi temenni ettiğim sadece değişmeden devam etmek yola ama buraya kadarmış
işte ve ben değişmemek adına yeni acılar tadıyorum ve yeniden sayısız insan
tarafından inciniyorum ama kopmuyor da inceldiği yerden çünkü sabırla ve
inançla dikip de dikiyorum o inceldiği yerden sevgiyle sarmalıyorum hayatı ve
insanları ve kalın bir iple de tutunuyorum gök kubbeye en azından birileri
saklamalı özünü ve sözünü elbet inanılmaz yara alsam da ben buyum, Ayten
üstelik sensin de beni ilk günden beri en iyi bilen.
Bilinmezliğin raconu ise özlem
duyduğum bilindik tüm duygularımdan kendime zaten bir hırka diktim ve ceplerini
sözcüklerle ve sevgiyle doldurdum ve geçtiğim yerlere serpiyorum cebimdekileri
yoksa ben çoktan yok olmuştum.