‘’DÜŞMAN MADALYAYI HAKKETTİ. KAHROLSUNLAR.’’
İNGİLİZ GENERAL İAN HAMİLTON.
***********************************
Peşin not: Bilgisayarım virgül işaretlerini basmadığı için bazı cümlelerde bu noktalama işaretni kullanamadım. İdare edin artık.
************************************
Muavenet-i Milliye Savaş gemimiz diğer pek çok savaş gemimizden farklı olarak Yirmi
sekiz Türk iş adamı tarafından kurulan Donanma-i Osmanî Muavanet-i Milliye
Cemiyeti ( Sonra kısaca Donanma Cemiyeti) tarafından 1908 yılında Almanya’ya
ısmarlanmış bu tarihte inşasına başlanan
gemi 1909 yılında tamamlanmış ve 1910 yılında Osmanlı donanmasına katılmıştı. (
Bundan sonra aynı cemiyet üç gemi daha satın aldı ve bunlara da Muavenet ismi
verildi. )
Bu savaş gemisi ilk icraatını Balkan Savaşlarında yaptı ve Rauf Orbay’ın
idaresindeki Hamidiye Kruvazörü ile birlikte Yunan Donanmasına karşı başarı sağlayabilen
iki nadir savaş gemisinden biri oldu ama Rauf Orbay ‘’ Hamidiye Kahramanı ‘’
olarak anılırken Muavanet-i Milliye’nin esamesi bile okunmadı.
Muavenet-i Milliye’nin ikinci önemli icraatı 1914 de I. Dünya savaşına
girmemizin nedeni olan Rus limanlarının topa tutulması hadisesi oldu. Evet
Yavuz ve Midilli adını verdiğimiz ve Alman Amiral Souchon kumandasında olan Goben
ve Breslav ile birlikte hareket etmiş ve Rusların Odessa Limanını topa tutmuştu.
Ancak Muavenet-i Milliye’nin dillere destan kahramanlığı Çanakkale Savaşlarında
gerçekleşti.
Tabii ki bir savaş gemisi kendi başına bir kahramanlık yapamazdı. O kahramanlığı
suvarisi Yüzbaşı Ahmet Saffet Bey ile gerçekleştirdi. Ayasofyalı olarak nam
salmış Ahmed Saffet Bey ile... ( Soyadı kanunundan sonra Ohkay Soyadını
almıştır. )
Muavanet-i Milliye Savaş Gemimiz 1912 yılından itibaren Ahmed Saffet Bey’in
idaresinde olduğuna göre demek ki Balkan Savaşlarında da Odessa’nın
bombalanmasında da geminin komutanı oydu.
Peki Muvanet-i Milliye’yi Çanakkale savaşlarında sahneye çıkartan sebep neydi?
6-8 Mayıs 1915 arasında yapılan II. Kirte Savaşının Türk zaferi ile sonuçlanması
ve İtilaf devletleri güçlerinin geri püskürtülmesi üzerine Morto Koyunda büyük
bir baskı altında kalan Fransız birliklerine destek amacıyla Goliath ve
Cornwallis ön dretnotları ve beş muhrip koya yerleştirilmişti. Muavenet-i
Milliye’nin görevi işte bu toplamda yedi gemiden oluşan filoya saldırmak ve
verebileceği en büyük zararı vermekti.
Muavenet-i Milliye Gemisi 10 Nisan 1915 de Çanakkale’ye geldi. Yüzbaşı Ahmed Saffet’in
idaresinde 110 Türk 15 Alman olmak üzere
125 personel ve çalışır vaziyette üç torpido kovanı vardı. Bu Alman personel
içinde en önemli şahıs torpido uzmanı ve
danışman Yüzbaşı Rudolph Firle idi.
Her şeye 11 Mayıs günü karar verildi. O günü Rudolph Firle bakın anılarında
nasıl anlatıyor:
‘’…Gece saat 22.00’de Ahmet ile birlikte üstü kapalı dehlizlerden gerçek
gözetleme yerine gittik. Bütün Boğaz panoraması olanca ihtişamı ile gözümüzün
önündeydi. Boğaz girişi düşman gemilerinin ışıkları ile parlıyordu. Bu ışıkları
görünce insan kendini Kiel’deki yelken haftasında zannediyordu. Hedefimiz olan
Morto Koyu altımızda idi. Koy girişinde yatan bir zırhlı ışıldakları ile sahili
aydınlatıyor ve arada bir ağır topları ile mevzilerimize ateş ediyordu. Zaman
zaman İngilizlerin attıkları aydınlatma mermileri yükseliyordu. Koruma olarak
da bir muhrip zırhlının açığında dururken ikinci bir muhrip ise kıyının
arasında yatıyordu. Saat 03.00’te yorgun argın gemimize döndük.’’
Peki düşman gemilerinden hangisi vurulacaktı? Goliath mı Cornwallis mi?
Ahmed Saffet Rudolph Firle ve yine torpdo Subayı olan Yüzbaşı Ali Haydar yani üç yüzbaşı bunun planını yaparlarken
kulaklarına bir ses geldi. Teğmen Ali Rıza yüzü denize dönük Kur’an okuyordu.
‘’Fe hezemûhum bi iznillâhi, ve katele DÂVUDu CÂLÛTe...... ( Bakra Suresi 251.
Ayet.)
‘’Nihayet Allah’ın izniyle onları hezimete uğrattılar. Ve Davut, Calut’u
öldürdü.’’
Yüzbaşı Ahmed Saffet kararını vermişti: Calut...
Evet biz Müslümanların Calut Hrıstiyan ve Yahudilerin Golyat dedikleri ve
Tevrat’ta da adı geçen o koca dev vurulacaktı.
Davut nasıl ki Calut’u sapanıyla yere serdiyse Ahmed Saffet de torpilleriyle
Golyat’ı devirecekti.
Ancak bunun için çok iyi bir plan yapılması gerekiyordu zira doğrudan doğruya
toplamda yedi düşman gemisinin arasına girilmesi gerekiyordu. Düşman farkettiği
anda Muvanet-i Milliye de içindekiler de delik deşik olup denizin dibini
boylayabilirlerdi ama bunu göze almışlardı zaten.
12 Mayıs Akşamı Soğanlıdere Koyunda düşmana saldırılacak zamanın gelmesi bekleniyordu
artık. Goliath’a nöbet değişiminden hemen sonra saldırılacaktı. Nöbeti
alanların uyku mahmuru oldukları bir
saatte...
Bu arada hava da birden bire bozmuş ve şiddetli bir yağmur başlamıştı ki işte bu
Ahmet Saffet Bey’in arayıp da bulamadığı şeydi
zira hava bir hayli karatmıştı ve düşmanın attığı aydınlatma fişekleri
öyle çok da aydınlatamıyordu etrafı.
Saat 12. 30 gibi harekete geçildi. Harekete geçmeden önce boğazın her iki
tarafındaki tabyalara gereken emir verilmişti: Muavenet-i Milliye beyaz işaret fişeği atarsa Allah ne verdiyse
düşman gemilerine ateş edilecekti. Zira bu işaret fişeği ‘’ Biz görevi başardık
ama takip de başladı. Bundan sonra iş size düşüyor.’’ Anlamına geliyordu.
Saat 01.00 Gibi Domuzdere Tabyasının önünden geçtiler. Tüm tabya elleri tetikte
dillerinde dualar sessizce Muavenet-i Milliye’nin geçişini izledi.
Muavenet-i Milliye bacasından kıvılcım ve duman çıkmasın diye hızını iyice
kesmiş 7 Mil hızla gidiyordu. Tabyalar tüm ışıklarını söndürmüş ve aydınlatma
fişeği atmayı durdurmuştu. 600 Metre yakınlarından geçen bir düşman karakol
gemisi onları görmemişti.
Yüzbaşı Ahmet Saffet Alman Yüzbaşı Firle’ye ‘’ -Torpidolara ağ makası
takılmasın Bay Firle, torpidolar 1.200 metre mesafe, 34 mil sürat ve 2 metre
derinliğe ayarlansın’’ Demiş ve bu emir yerine getirilmişti daha önce.
Goliath’a iyice yaklaştılar. Aralarında sadece 600 metre kalınca Goliath uyandı
birden. ‘’ Kimsiniz? Parola’’ Diye sordu.
Muavenet-i Milliye de Goliath’a aynı soruyu sordu ‘’ Kimsiniz? Parola’’
Bir daha sorunca bir kez daha ses yankı yapıyormuş gibi ‘’ Siz kimsiniz? Parola’’
Diye cevap verdiler. Üçüncü seferde ‘’ Hazırol ( Veya ‘’ Size bir haberimiz var’’
Dendi. İngilizce olarak. Bu arada Goliath’a iyice yaklaşmışlardı aralarında sadece
300 Metre kalmıştı.
Goliath verilecek haberi beklerken Ahmed Saffet Bey ‘’ Ateş !’’ diye emretti ve üç torpido kovanı aynı anda
ateşlendi.
Her üçü de hedefe tam isabet... Davut’un sapanından çıkan üç taş misali üç
torpido Goliath’ı kısa sürede Boğaz’ın sularına gömerken düşman ne olduğunu
bile anlayamamış Goliath’a nasıl yardım ederimin telaşına düşmüştü.
700 personeli olan Goliath batarken 700 kişilik personelinden kumandanları da
dahil 570 i öldürülmüştü.
Muavenet-i Milliye hızla geri döndü peşine iki düşman muhribi takılsa da artık çok geçti. Nitekim neredeyse ölü
sessizliğinde olan tabyalar birden ateş yağdırdılar bu gemilere.
Evet Goliath’ın batırılışı böyle ama bu olayı Yüzbaşı Firle Donanma Komutanı
Amiral Souchon’a daha farklı rapor etti olayı:
‘’Muhrip Komutanı Ahmet Saffet Bey’in yola çıktıktan sonra sık sık danışıp
yardım istemesi nedeniyle geminin komutasını fiilen üzerime aldım.
…Saat 01.15’te pruvamızda 200 metre kadar
mesafede bir gemi ışıldakla bize 202 işaretini gönderdi. Emir üzerine
vandrabandra da aynı işaretle cevap verdi. Ben de megafonla kovanlara “ateş
serbest!” emri verdim.
Önce baş kovan arkasından sırayla merkez ve kıç kovanlar ateşlendi. Arka arkaya
üç şiddetli infilak duyduk. Birinci torpido köprü hizasından, ikinci arka baca
hizasından, üçüncüsü de kıç omuzluktan vurdu. Gemi ilk patlamada hemen sancak
tarafına yattı. Kıç direk hizasında büyük bir patlama oldu, herhalde arka
cephanelik patlamıştı.
Etrafta büyük bir sessizlik vardı, ne
kimse bağırıyor ne de başka bir hareket görülüyordu. Ne muhriplerde ne de
vurduğumuz geminin arkasında yatan zırhlıda (HMS Cornwallis) bir hareket oldu.
Sanki herkes şaşkınlıktan donmuş gibiydi. İkinci torpido atılırken hemen iskele
alabanda ve tam yol kıyıya yöneldim.
…Arkamızda bütün ışıldaklar geminin
battığı sulara çevrilmişti ve birçok gemi yardıma geliyordu.’’
Evet Rudolph Firle de böyle rapor etmiş olayı.
Aynı olayı Yüzbaşı Ahmed Saffet daha mütevazi anlatmış anılarında:
01.15’te...
‘’Bu esnada düşmanın karadan attığı aydınlatma mermisi muhribimizi kısmen
aydınlattığından, bizi gören düşman zırhlısı da 700-800 yarda uzaktan bizden
parola sormaya başladı. Birdenbire rota değiştirerek hedefin pruvasına döndüm
ve derhal düşmana uluslararası işaretle şu cevabı verdik: ‘Hazır ol!’
Mütemadiyen verilmekte olan bu işaretle düşmanı bir an tereddüde düşürmek ve
bizim, kendi muhriplerinden biri olduğumuz zannını takviye ederek mühim bir
haber verecekmişiz gibi aldatmak maksadında idik. Biz bu rolü mükemmel ifa
etmiş olmalıyız ki, düşman ne ışıldağını yakmaya lüzum görmüş ve ne de şüpheli
gemi üzerine ateş açabilmişti…”
Doğrusu nedir?
Sanırım Osmanlı Genel Kurmayı da Alman Genel Kurmayı da işin o kısmına değil düşman
gemisinin batırılmasına değer vermişler ve her iki komutana ve diğer er ve
erbaşlara bu başarılarından dolayı madalyalar verilmiş Yüzbaşı Ahmed Saffet Bey
Binbaşılığa terfi ettirilmiştir.
Goliath’ın batırılması haberi üzerine İngiliz Generali Hamilton ‘’ Düşman
madalyayı hakketti. Kahrolsunlar’’ Diyerek hem takdirlerini hem de öfkesini
ifade ederken bu olay düşmana ‘’Yok arkadaş deniz yolu olmuyor. Ne yapacaksak karadan yapmalıyız’’Dedirtmiştir.
Goliath’ın batırılması İngiliz basınında geniş yer almış ve ‘’ Davut sapanıyla
Golyat’ı devirdi’’ Yorumları yapıldığı gibi Çanakkale’de bir cephe açma fikrinin
babası İngiliz Bahriye Bakanı Winston Churchill akabinden İngiliz Hükumeti
topluca istifa etmiştir.
Peki Ahmed Saffet Yüzbaşı ne oldu?
Yukarıda da belirttiğim gibi önce binbaşı oldu. Kurtuluş Savaşı sonrasında kısa
bir dönem Miralay rütbesi ile donanma komutanı oldu ( 11 Ağustos 1924--2 Şubat
1925) 1927 den itibaren üç dönem Elazığ
Milletvekili oldu. 1934 Yılında Ohkay soyadını aldı. 18 Mayıs 1938 de Hakkın
rahmetine kavuştu.
Muavenet-i Milliye ne oldu?
İşte en anlamadığım konu budur.
Zira 1910 da hizmete giren Muavenet-i Milliye 1923 yılında hizmet dışı
bırakılmıştır.
Rudolph Firle ne oldu?
Ne olacak efendim 1930 lu yıllarda tam bir Nazi oldu. O kadar Nazi idi ki şu
cümleler ona aittir:
“Perçinlerin gövdenin binlerce çelik plakasını kalıcı olarak birbirine
bağlaması gibi, bugün Almanların hepsi de denize açılmak isteyen bir ülkenin
ihtiyaç duyduğu birliği yaratan Führer inancına kaynaşmış durumda.’’
Ancak 1944 de elini ayağını çekti askerlikten de politikadan da. O artık Alman
Hukuk Akademisinin bir üyesiydi.
1969 da Bremen’de öldü.
**********************************
Gelecek bölümde de artık bir yüzbaşımız değil bir onbaşımız çıksın sahneye olur
mu?