Çok değerli hocalarımın yanında
yazdığım her sözcük sönüktür ama yazmayı onlardan öğreniyoruz mademki…
Değerli Âdem Hocam ve de Sami Hocam
elbet Mehmet Ağabeyimin de yazdıkları eserlerden yola çıkarak bir şiir de ben
yazmak istedim nazire olarak.
Sürç-ü lisan ettimse af ola.
Bir düş’e pervane kanatları ayın,
yıldızın
İhbarı olsa olsa yalnızlığın
Elbet sevginin gücü
Yılmaz bekçisi iken aşkın ve kalemin
Şahlanan gecede saklı sudan
sebeplerle kendine serzenişin
Mavidir muhtırası göğün ve gönlün
Sure tadında hayat ve aşk
Ne zamanki insanın sırlara gömüldüğünün.
Kayıtsız da bir zemheri
Oysaki Mayıs kapıda ve baharın neferi
Kural tanımaz sözcükler ve de aşk
Zabıtası olsa duyguların ne yazar?
Yazar hem de neler yazar yürek:
Kanaviçe desenlerinde içre dönük
yüzünde
Aşkın zarafetinin
Ölmüş olsa da aşk
Can çekişse de yürek
Candan çok candandır
Ilgıt ılgıt esen sözcüklerden örülü
yelek.
Ah, ben, mahzun bir fani
Açığa çıkan bir düşten de çektim
çekeli
Elimi.
Uzadım da fersah fersah
Yazmasaydım nice olurdu halim?
Yazgıma razı
Yazmakla yaşamak arasında kurulu o
köprü
Elbet nazı da niyazı da sonlanmaz
hayallerin.
Bir düş perisi bağdaş kurmuş
bulutlara
Uçuşan saçlarında kaderim
Yok mu sevdanın perçemi?
Kat çıkılası duygulardan ördüğüm
şiiri
Şiir zaten hayatın ta kendisi.
Hüzün de biçsek.
Aşka taslak da çizsek
Lakin doğaçlama sever ve yazar şair
Sebepli sebepsiz.
Semazen eteklerinde ömrün
Varsın addedilsin kimsesiz
Yâd edilesi ömrün muadili
Elbet aşktır da şiarı evrenin
En çok düşkünse sevmeye
Ulaşmak nihayetinde en yüksek
mertebeye.