Okulun piknik amaçlı gezisi Heybeli Ada’da olacaktı. Angela, ailesinden izin koparacağını biliyordu. En son kaçış haberi onları iyiden iyiye korkutmuştu zaten. 

 Ada muhteşemdi. Pendik’teki yalılarının çatı katına çıktığında Ada’yı uzaktan görürdü, fakat hiç gitmeye fırsatları olmamıştı ki, bu onu çok mutlu ediyordu.


 Arkadaşlarıyla keyifli bir Adalar gezisinden sonra, vapurlarına binmek için yol alırlarken, yavaşça yürüyen, arada kahkahalar atan mutlu çocuklara imrenerek bakan o yeşil gözlerin sahibini fark etti. Her şey değişse de, o bakışlar o gözler hiç değişmiyordu. Çok şaşırmıştı. Hatta: 

“Acaba beni mi takip ediyordu.” Diye düşünmedi de değil. Belki de bu rastlantı özür dilemesi için Tanrı tarafından eline verilmiş bir fırsattı. Evet evet bir mucize olmalıydı bu! Koşarak yanına ulaştı, nefes nefese kalmıştı. Çocuksa onun geleceğinden eminmişçesine ağır usul ilerliyordu sırtında kıvırcık, maydanoz, roka, tere… dolu sepetiyle.


 “O akşam sana bağırarak konuştuğum için, çok ama çok özür dilerim.” Dedi mahcup bir şekilde. 


“Eğer ki, konuşma yetini kaybetmiş olduğunu bilseydim, asla böyle davranmazdım sana emin ol. Beni affettin değil mi? “

Çocuk tüm masumluğuyla, kafasını sallayarak, onayladı.

“Benim şimdi gitmem gerek, Pendik’e geldiğimizde görüşeceğimizi umuyorum.”   Ve el sallayarak uzaklaştı oradan.


İçi kıpır kıpırdı, uzun zamandan beri hiç böyle olduğunu bilmezdi. Sürekli gülümsüyordu; üzerinden ağır bir yükü atmışçasına adeta, kuş gibi hafif hissediyordu kendisini. Annesi ise, kızını böyle gördükçe daha da mutlu oluyordu. Arada bir gittikleri yalılarında gözü onu arıyordu, ama bir türlü denk gelemiyordu. Merak da ediyordu, ama kime sorabilirdi ki..

  Yıllar geçmişti, artık hayalindeki gibi İstanbul Tıp Fakültesi’ni kazanmıştı. 23 yaşında, bütün erkeklerin gözleri onun üzerinde olan, girdiği her ortamda konuşmalarıyla, hal ve hareketleriyle hayran bıraktıran, hatta bazı kızlar tarafından kıskanılan biriydi. Gözü kimseyi görmüyordu, aklında sadece biri vardı ve bir gün onunla denk gelip, sohbet edecekti! İmkansız dahi görünse, buna tüm yüreğiyle inanıyordu. Bir gün konuşacaktı!


Arkadaşlarıyla birlikte Sirkeci’ye, oradan da Eminönü’ne geçip, sonra da Pendik’teki evlerine gitmeyi planladılar. Vapura binip, karşıya geçmek için iskeleye doğru yol almışlardı ki; kalabalığı görüp, “Doktor, doktor , doktor yok mu!?” seslerini duyunca, direk koşarak oraya gittiler. “Çekilin, bizler tıp öğrencisiyiz! Açın burayı, hastanın başından uzaklaşın biraz, ambulansı aradınız mı? Derhal haber verin!”


  Gözlerini yere diktiğinde, inanamadı. “Hayır, hayır bu sen olamazsın, bu kadar da olmamalı artık! Böyle anlaşmamıştık seninle. Hiçbir şey olmayacak sana, yıllardır seni ararken gözlerim, böyle gidemezsin sessiz sedasız! 


  Yorgunluk ve açlık üst üste gelince, tansiyonu düşmüş, sırtındaki yükle bayılmıştı gencecik hamal haziran sıcağında. Evet, hamallık yapıyordu geçimlerini sağlamak için. Yaşlı anne ve babası bahçelerinde yetiştirdikleri mahsulleri ona verir, o da gerekli yerlere iletir, dönüşte de evlerinin eksiği ne ise onları alır, gelirdi.


  Yüzüne su çarptı, kolonyayla ellerini ovuşturdu, ambulans gelmeden, kendisine gelmişti bile Angela sayesinde. Yemyeşil gözlerini açtığında, hayran olduğu, fakat bir türlü dile gelip de sevdiğini söyleyemediği masmavi gözleri görünce, öldüğünü bile düşünmüştü o anda. Etrafındaki insanlar sağ olsun, buna fırsat vermediler. Geçmiş olsun diyen, uzaklaşıyordu birer birer.


 Angela’nın da arkadaşlarının yardımlarıyla genç delikanlının karnını doyurup, Pendik’e gitmek üzere yol aldılar iskeleye doğru. Diğer vapuru çoktan kaçırmışlardı o hengamede. Diğer vapur ise bir saat sonra gelecekti. Daha çok vardı. O arada Angela, fırsat bu fırsat diyip, çocukla konuşmak istedi. Daha adını bile bilmiyordu, nasıl öğrenecekti. Nasıl iletişim kuracaktı. Okuma yazma bilmediğini de biliyordu, ne zor bir yaşamdı onunkisi.


  Çocuk, yeleğinin cebinden bir not defteri ve kalem çıkardı. Kendi çapında ticaret ile uğraştığı için az buçuk okuma yazma bilesi gerek diye, etraftakilerden bir şeyler öğrenmişti. Adını yazmasını biliyordu ve biraz bir şeyler daha. Daha sonra vapura binip Pendik'e doğru yol aldılar, ama bu defa işini şansa bırakmayacaktı ve evlerini öğrenecekti. 


Adı Mehmet’ti, 26 yaşında, ailesi savaş zamanlarından göçmüştü oraya. Konuşamamasının nedeni doğuştan değil, korkudandı. Düşman askerlerinden bir kısmı, daha çok küçükken ahırlarında bulunan inekleri diri diri yaktığı zamandan beri hiçbir güç onu konuşturamamıştı.

Tüm bunları, Mehmet’in yaşlı annesi anlatmıştı, başka kardeşi yoktu, diğerleri ondan önce çeşitli salgın hastalıklar yüzünden ölmüşler, bir tek Mehmet kalmıştı. O da bu haldeydi, ama ailesini hiç üzmemişti.


  Söz verdi Angela. “Ben tıp öğrencisiyim, bu sene son sınıfımdayım, babamsa beyin cerrahı bir profesör, belki tanırsınız, eskiden daha sık gelirdik, şu sahile yakın duran mor renkli yalı bize ait. Elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım, yeter ki Mehmet konuşsun ve eminim de konuşacağına, sanırım psikolojik bir olay bu, gerekirse psikiyatrist- psikolog arkadaşlarımla da iletişim kurabilirim.” Dedi.


  Evlerine döndüğünde, olan biteni akşamleyin anne ve babasına anlattı. Baba, kızının bu davranışından gurur duyarak; “Elbette kızım, yapabileceğim bir şeyse, ben hazırım.”


  Derhal Pendik’e gidip, müjdeli haberi verdi. Ailesi ve Mehmet o kadar mutlu idiler ki, evlatlarının sesini duyabilmek her şeye bedeldi onlar için. Gerekli tetkikler yapılmış, ameliyat günü verilmişti. Ameliyata Angela’da girecekti babasının asistanı olarak. O kadar başarılı geçmişti ki ameliyat, sesini duyabilmek için sabırsızlıkla bekliyordu. 

*

*

*

Sevinçli 


***Devam edecek...

( Aşkın Pendik Halleri -2- başlıklı yazı Sevinç A. K. tarafından 11.08.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.