İçin İçin Yanarken Şair...







İnzivada şiir oysaki müptelası idi aşkın şatafatlı yalnızlığın da mimarı ve kaidesi ve kasidesi zindana mahkûm imgelerin özgürlüğüne kavuştuğu varsa yoksa şairin rüzgârına meyleden demlendiği kadar hüznün dert edinen şiiri en ve de tek münferit hecede kıyılırken de içi ardı arkası gelmeyen duygularla kıyama durduğu ve düztaban seken minvalinde göğün yerkürenin de hikmeti en çok hecelerin yanıp tutuştuğu o aşk iklimi.

Beylik bir nazdan öte.

Bozguna uğrayan yüreğin mateminde saklı öncesi olmazken aşkın öncüsü varsa yoksa sevdanın ve kat izinde saklı yüreğin muhteviyatı.

Densiz rüzgâr.

Demlenmiş ömür.

Demir atmışsa şiire şair.

Sancağına sıkı sıkı sarılı kimine göre esir kimine göre eser…

Estikçe sonlanmaz rüzgâr def edemediği karanlığı dahi bağrına b/asabilen ve ağırdan aldığı mutluluğu şiirle ölçen biçen bir terzi gibi ya da marangoz iz düşümünde tüm verilerin titizlikle diktiği sözcüklerin söküklerine d/okunan o gaipten gelen naz ve imtiyaz sahibi iken şair eksik etmediği niyazında saklı dünyası ve köklediği kadar ruhunu tutkusuna da geçmez iken sözü, seferi tanıklığında hüznün öylesine bir mertebe ki eriştiği.

Zaman aşımına uğramış olsa bile.

Zan yüklü gıybetin düşmüşken diline.

En zamlı sözcük en muhterem kimine göre divane kimine göre terane oylumu sevdanın ortasını bulamazken aşkın ön sözü varsın olsun söylenmesin tastamam gök kuşağına dahi sızan karanlığın ertesi ve ötesi elbet beyazın elbet masumiyetin güftesi:

Kardığı sözcüklerin.

Kandığı cihanın.

Kaybolmaya yüz tutmuş iken mevsim.

Karaçalı misali şair oysaki göğün yıldızı yerin çiçeği uzanamayan kimse densiz bir iklimde demediğini bırakmadığı kadar körü körüne yaşamayı çoktan men etmiş iken yüreğinden ve kalemi nasıl ki duyguların mendireği sökerken şiir başka bir şiiri ve tökezlediği ne ki takas misali duygular kimine göre sadece kalas ve palas pandıras vuku bulan mısralar.

Ne hezimet.

Ne eziyet.

Deli cesareti şairin cübbesine esen rüzgâr ve uçuşan imgelerden gözlerini alamadığı kadar şafağın dahi sancılandığı şafağı atarken rüzgârın ve nazarında insanların ulaşılması zor olsa bile aşkın dinmeyen esintisi hem üşüten hem titreten yüreği.

Sözcükler ki mikado çöpleri gibi.

Saltanatı kalemin cefa yüklü yerkürenin ve huzura delalet göğün çağrısı ve kapışan kuşların kanat sesi ve sözcüklerin nefesine eşlik eden sazı da sözü de sonlanmaz iken çenginin varsın olsun mutluluk bir ütopya varsın saçını başını yolsun zalim ve külhanbeyi.

İndinde evrenin.

Asaleti yüklenen yüreğin solduğu zemheri ısrarla yazan kaleme verip veriştirdiği kadar gök kubbenin temennisi:

Elbet şair için için yanarken.

Elbet kalem çoktan yangın yeri.

Şairin kurtaramadığı kadar kendini bu ateşten bu yangından çöl çiçeği misali kıraç topraklarda bile hüküm sürebilirken sevgi denen çiçeğin ulaşılması zor mabedi matemi için için yakarken sefil şairin tek temennisi saklı Allah katında ve ruhunda saklı gizem ve yalnızlık ve öğün atlayan kumpanyası sözcüklerin birer öğretiye meyyal yazmadığında kalem, yangın yeri evren yâdında dünün yârinden uzak yâd ellerde içine düştüğü tuzak elbet aşkın da şairin de akıbeti bilinmezin yatarken koynunda…

 


( İçin İçin Yanarken Şair... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 31.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.