…Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını
yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak.

 

 

Tezat bir iklimdeyim, seyrüseferinde umudun.

Alt yazı geçtiğim bültenin solgun yüzünde saklı ruhumun da kanaviçelere eşlik ettiği o müphem mıntıka: alaveresi dalaveresi yok iken ömrün semada saklı müzmin bir coşkuyum kırlangıcın kanatlarında ektiğim benekler gibi ben minvalinde saklı biz olmanın da hali hazırda rüştünü ispatlayamadığımdan da öte ötekileştirenlere öfkem hem beylik bir sitem de değildir içimden geçen tıpkı kayıp bir minvalde kendimi anbean sorgulayıp hayallerimin kırışıklıklarını ütülerken.

Baharın solgun nüktesi.

Duyguların tayfası aşkın takvası.

Ruhumdaki çetele ve duyguların mimikleri zemheride ölen geceye rahmet yağdıran kara bulutun izdivacı iklimle oysaki mevsimlerden bahar ve Nisana yürüdüğümüz minvalde solmalı mıydı sahi ana kıtam nasıl ki yarım adaya denk düşüyor mealim.

Öfkesi kalıcı adeta insanların bir çocuğun bir kadının daha katledildiği acımasız ruhlar bulvarı ve soytarı imgeler ip atlarken biliyorum ki:

İpini koparan çemkiriyor şehrin arka yakasında saklı iken serler ve sırlar binlerce sureye denk düşüyor hicranım ve aşk iken mintanım sadece nefes alıp vermekle iştigal kayıp ruhlardan yana nasıl ki derdim ve dermanım iman gücüm gürültülü bir sessizlikte dert yanıyorum kaleme: köpek bağlasan durmaz cehennem denen kültürde hani dünyanın kılavuzu kaybolmuşken rencide edilmiş mazlumlar ve masumlar kan ağlarken yetmezmiş gibi dinmeyen bir zulüm ve vahşet ne çok coğrafya kaybetmişken kimliğini…

Ve her sus payı söylem:

Bir ötenazi adeta kalemin ifşası.

Tek sekantta saklı kıyametin alametifarikası.

Ön sözüm yok.

Çürük düşlerim çoktan çekildi inine.

İtibarım yok isyanım çok ve kolluk kuvvetim iken şiir biliyorum ki her imge yalnızlığımı tartaklayan demirden bir cop…

Ve külliyemde çıkan yangın.

Eşrafın da beyanı.

Renkler müzmin.

Duygular s/üzgün.

Kaç karatsa artık aşkın ihlali?

Bükemediğim bilek mi?

Lakin ben, demiyim saygının sevginin ve doğrunun ve kutsalımdan ötesi yok.

Susuyorum.

Gün ve gece deviniyor.

Kum döküyor yüreğim.

Arşı alaya çıkan müzmin sessizliğim.

Tükenen coşkum.

Dinginliğimi kaybettiğim.

Mevsim sabırsız.

Mealim sancısız olsaydı keşke.

Üşüyorum.

Düştüğüm boşlukta saklı ölümü yok sayıp yeniden düşüyorum ama bu sefer aşka her ne kadar tehlikeli bir yolculuk olsa bile…

Sarpa sarıyor idam mangam.

Yanımda idam sehpam üstü örtülü tabaklar var lakin içleri boş ve kirli.

Ezan vakti yaklaşıyor:

Ne susuzum ne aç.

Soyduğum kabukları soğanın.

Gözlerim yaşarıyor.

Yaş alıyorum.

Yas alıyorum.

Yana yakıla yaşıyorum.

Arz ediyorum ruhumu altın tepside.

Münferit ve de tekil hecelerden alıyorum intikamımı:

Uzun çok uzun bir sözcük arıyorum beni resmedecek:

Gam.

Sol anahtarı.

Dem

Cin.

Aşk.

Cılkı çıkmış iken söylemlerin.

En uzun kelime ne ola ki?

Mütereddit bir iklimde münzevi yalnızlığımla müptelası olduğum duyguların Reçber’i.

Solan yapraklarım.

Solumda çıkan yangın.

Hangi heceyim ve de hangi mevsim?

Münazara ettiğim iç sesim.

Alarm veren duygular.

Alametifarikası şiirlerin.

Kanıyorum hem de nasıl.

Kaykıldığım eksende tutulmuşken nutkum…

Zemheride susan nutkum.

İzdivacına talibim Azrail’in:

Yaşadığım kadar yanıyorum yaza yaza yazgıma sirayet eden imgelerden çıkıp da yola bir bir imha etmekse dünümü nakşediyorum usulca bazen bir şiir bazen bir nesir.

Mevsimlerden ilkbahar bense yaşarken sonbaharı.

Sözcüklerden aşk iken evrenin tek desturu.

Yaramdan sızan irin ve irisi gözlerimin bazen fal taşı bazen kahvenin telvesinde saklı iken falcı kadının feryadı.

Kal geldiğinde ruhuma ve firar edemediğim kadar bedenimden müptelası olduğum kalemin de cüreti ile yenik düşüyorum kendime yandığım o minvalde yankılanırken iç sesim…

Ha bahar ha güz.

Yağmurun dalgalı saçları esen rüzgâra duacı kaldırım taşları.

İrkiliyorum ve gözümü açıyorum ansızın.

Uyumazdan evvel denk düşmüşken bahara ve mevsim rotasından çıkıp de demir almışken sonbahara.

Tecelli eden duygularla örülü bir mintanı da geçirdim mi üstüme…

Hem bir fincan kahvenin yok mu iken kırk yıllık hatırı.

Hayaller ise kahvenin telvesinde saklı sahi bir yol mu gözüktü bana?

İrdelemeden fazlaca.

İhya etmekse yüreğimi…

Boyun eğdiğim kadar da kadere…

Bahar gelmiş güz gelmiş neyime bende saklı bu aşk olmasaydı eğer ki!

 


( Bende Saklı Bu Aşk Olmasaydı Eğer Ki... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 22.03.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.